Ev satın almanın çok zor olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Yaşadığımız ülkede bu imkânı sağlayan birkaç alternatif mevcuttur. Faizli kredi sistemi haram olduğu için bu konuya hiç değinmeyeceğim. Zira evin, faizli kredi çekecek kadar zaruret içeren bir ihtiyaç olmadığını daha önce belirtmiştik. Bunun dışında kalan katılım bankaları ve imece usulü kurumların aracılığıyla alınan evleri ise ayrı bir yazıda ele alacağım. Bu yazıda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından alınan evler üzerinde duracağım.
Başbakanlık tarafından dar ve orta gelirli vatandaşlara yönelik kura üzerinden verilen sosyal konutları satın almak için, evden eve değişmekle birlikte yüzde on ile yirmi arasında bir peşinat verilmekte, geriye kalan kısım ise 240 ay sürecek taksitlerle ödenmektedir. Tabi bu evleri hak etme ve bununla ilgili öncelikli hakka sahip olanlarla ilgili devletin kendisi tarafından belirlenen bazı meziyetler bulunmaktadır.
TOKİ aracılığıyla alınan evleri şer'î açıdan değerlendirdiğimizde ilk olarak dikkatimizi çeken hususun, yirmi yıl boyunca devam eden 240 taksitin memur maaşına göre değişikliğe uğramasıdır. Yani devlet, altı ayda bir memuruna verdiği maaş zammına göre evlerin taksit fiyatını arttırmaktadır. 2017'nin ilk altı ayı için bu oranın yüzde 5 olduğu açıklandı. Geçtiğimiz altı ayda ise söz konusu maaş zammı yüzde 6,30 olarak açıklanmıştı. Son on yılın en düşük zammı ise 2010 yılının son altı ayında verilen yüzde 2,62 olmuştu. İşte mevzubahis taksitler de tüm bu zamlara göre artmaktadır. Bu yazıyı kaleme alırken bu şekilde ev alan bir yakınıma 2017'in ilk altı ayı için taksitinize ne kadar zam geldi diye sorduğumda bana 38 TL olduğunu söyledi. TOKİ usulü ev sahibi olmak özetle bu şekilde cereyan etmektedir.
Özellikle fakir ailelerin istifade ettiği bu sistemi ulema, enflasyon farkı üzerinden borcun değişikliğe uğraması başlığa altında işlemiştir. Bu konu sadece günümüzle sınırlı kalmış bir mesele değildir. Öyle ki konuyla ilgili geçmiş âlimlerin verdiği fetvalara bakıldığında meselenin günümüzde olduğu çeşitli sebeplerden dolayı eski zamanlarda da gündem olduğu görülecektir. Enflasyon kaybından dolayı para değer kaybederse borcun, söz konusu değer kaybına göre artmasıyla ilgili ilk fetvayı İmam Ebu Hanife'nin öğrencisi olan Ebu Yusuf'un verdiği bilinmektedir. (Mecmuatu Resail İbn Abidin 2/60) Ebu Yusuf, borç veren kimse parasını geri aldığında değer kaybı yaşanmışsa aldığı günün değerine göre verdiği parayı geri alır görüşündedir. Asri âlimlerin büyük çoğunluğu İmam Yusuf'un bu fetvasını büyük rahmet olarak görerek aynı görüşe gitmektedir. Dünya Âlimler Birliği Genel Sekreteri ve İslam İktisatçısı Ali Muhyiddin El Karadağî, Şeyh Mustafa Zerkâ, Muhammed Süleyman El-Aşkar gibi âlimler borç verene büyük haksızlık olur düşüncesiyle bu görüşe gidenler arasındadır.
Enflasyon farkı bazen altın bazen dolar bazen beyaz eşya bazen de TOKİ'nin yaptığı gibi memur maaşı olarak belirleniyor. Dolayısıyla devletin, vatandaşlarına sağladığı bu imkândan istifade edilebilir. Taksit fiyatlarının söz konusu bu zamla artması faiz değildir.
Bu meseleyi ele alırken şu hususa değinmekte fayda vardır; TOKİ evlerinin peşinatını veya birikmiş olan taksitlerini bankaların verdiği faizli kredilerle kapatmak caiz değildir. Bir kimse kendisinden kaynaklanan sorumsuzluklardan dolayı taksit konusunda zora girip de “ben zaruret halindeyim, kredi çekebilirim” gibi bir düşünce içerisine girerse, yaptığından mesul olur. Zaten devlet, ödeme yapmayanların akdini feshederek evi geri aldıktan sonra vergiler hariç yapılan ödemeleri sahibine geri iade etmektedir.