Eskiden, Batılılar ülke içindeki karışıklıkları taşeronları vasıtasıyla çıkarırlardı. Oysa şimdi bizzat kendileri işe el atmış durumdalar. Artık taşeron bulamadıklarından mı, yoksa var olanların vasıfsızlıkları mı, onu siz değerli okuyucuların takdirine bırakıyorum.
Son zamanlarda tüm Batı bloku bir olup, referandumda “Hayır” çıkması için uğraş veriyorlar. Aslında ben “Evet” ve “Hayır”ı öyle fanatik düzeyde savunan bir insan değilim. Ama bir başkasının taaa binlerce kilometre öteden bizim işimize burnunu sokması, insanın zoruna gidiyor.
Yani insanın öyle bir niyeti olmasa da, bu adamların inadına “Evet” diyesi geliyor. Hani İmâm-ı Şafiî Hazretleri'ne atfedilen bir söz var: İmam Şafi'ye sordular: "Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?" Dedi ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür."
Bir tarafta Almanya'sı, Hollanda'sı olmak üzere bilumum Batı âlemi. Diğer taraftan yine yuları Batı'nın ellerinde olan ve istediklerinde kendilerince kullandıkları FETÖ, HDP vs. yapılar.
Aslında bizler Hollanda'yı eskiden beri biliriz. Bosna savaşından tanırız. Bilindiği üzere 11 Temmuz 1995 günü Serebrenitsa'da büyük bir katliam yaşanmış ve bu katliamda binlerce Bosnalı kardeşimiz kıyımdan geçirilmişti. Bütün bunların müsebbibi Hollandalı sözde komutanların, BM adına burayı Sırplara teslim etmeleriydi.
Onlar eski Batıcı kadrolara alışık olduklarından, şimdi ki Türkiye'yi bir türlü hazmedemiyorlar. Batılılar kendilerinin karşısındaki Türk yöneticilerin düğmeleri ilikli, el pençe divan duran kişilikler olmasını istiyorlar. Böyle kendinden emin, ayak ayaküstüne atmış bir lider asla görmek istemiyorlar. Çünkü kendilerinin efendi, diğerlerinin ise köle olduklarına inanıyorlar.
Onların nazarında bir Müslümanın kanı, sivrisineğin kanı ile bile eşdeğer değildir. Kendi değerlerine inanmayanları dinlemeye bile tahammülleri yoktur. Hatırlayın dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat'ın, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma esnasında, Amerika ve israil'e getirdiği eleştiriler neticesinde, birçok Batılı dinleyici salonu terk etmişti. Bunların daha dinleme kültürleri gelişmemiş durumda.
Bu sarı saçlı mavi gözlü ırk, kendi çıkarlarının olduğu her yerde başındaki kovboy şapkası ile görünür, çıkarlarını temin eder ve orayı terk eder. Genellikle terk ettikleri bu yerde arkalarında binlerce ölü bırakırlar. Bu ölülerin geneli ise Müslüman olur.
Ha bir de Müslüman memleketlere demokrasi götürme gibi bir dertleri var. Demokrasiye ihtiyaçları var diye teşhis ettikleri Müslüman beldelere, demokrasi taşıma ameliyesi neticesinde de bu ülkede binlerce kişi öldürürler.
Kısacası hep öldürürler. Batı medeniyeti bu işte. Hep ölüm kusmakta. Mehmet Akif, bu medeniyeti çok iyi tanımış ve teşhis etmiş:
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dışarıdan kendileri, içeriden ise yandaşları toplu hücuma geçmiş durumdalar. II. Abdulhamid'i de istemiyorlardı. Yine dışarıdan onlar, içeriden İttihat ve Terakki bir şekilde II. Abdulhamid'i tahttan indirmeyi başardılar.
Darbe yapmak dâhil olmak üzere bin bir oyunla yönetimi ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu uğurda kendi değerlerini çiğniyorlar. Zaten Batı Medeniyetinin değerleri Avrupa kıtası için geçerlidir. Diğer coğrafyaları ne hale getirdiklerinin canlı şahidiyiz.
Bu Batı âlemi var ya, ikiyüzlüdür vesselam.