Türkiye'de toplumun hassasiyetlerini ve kırılgan noktalarını siyasete alet etmek gibi bir gelenek vardır maalesef. Bunu aşamadık bir türlü. Muaccel menfaatler, popülariteyi yükseltmek, topluma bir algı verebilmek veya bazı hususların üzerini örterek toplumdan gizlemek adına çok rahat bir şekilde bam teline dokunabiliyoruz. Bu, çok ucuzlamış bizde. Oysa toplumun kimyasını bozduğumuzu, devasız dertlere, hastalıklara neden olduğumuzu görmüyoruz.
Toplumumuzun farklı bir yönü daha vardır; çok çabuk heyecana kapılıp köprüleri atabiliyor, %100 değişebiliyor ve karardan karara atlayabiliyoruz. Bu durum, toplumsal refleks ortaya koyma noktasında bazen avantaj olurken çoğunlukla siyasetçilerimiz ve toplum mühendislerimizin sui niyetleri nedeniyle yıkıma dönüşmektedir.
Bu suiistimaller, en çok milliyetçi duygular üzerinden yapılmaktadır ki özellikle Türkiye'de en fazla yıkım getiren, en tehlikeli suiistimal, etnisite üzerinden yapılanıdır. Zira çok farklı toplumlardan oluşan bir milletiz. Tüm bu toplumların da bu güne kadar gelinmesinde çok ciddi emekleri, ödedikleri bedelleri vardır.
Daha önce yaşanmış tecrübelerin bu gün yeniden yaşanmasına ihtiyaç yoktur. Etnisite veya milliyetçilik/ırkçılık üzerine politika üretmek, devleti bu temelden inşa etmeye çalışmak, üç kıtada hüküm süren Osmanlı imparatorluğunu Anadolu'ya sıkıştırdı. Bu gün, bu bile çok görülmeye başlandı. Etnisite üzerine politika geliştirenler, istesin veya istemesin, aslında elde kalan Anadolu topraklarının da elden çıkmasına hizmet etmektedirler.
Kürdistan'daki referandum üzerinden "Devlet Refleksi" ile ve gelinen nokta itibarıyla bir etnisiteye düşmanlık üzerinden gelişen siyaset, bu millete, bu memlekete yapılabilecek en büyük düşmanlıktır. Hele hele siyaset mekanizmasının mevzîlerini korumak, gelecek seçimlere yatırım veya konuya ilişkin bazı hususların perdelenmesi gayesi ile bunu yapılması tek kelime ile; toplumun âli menfaatlerinin kişisel çıkarlar uğruna peşkeş çekilmesidir.
Her siyaset kurumunun, mevzilerini korumak için siyaset yapması, onun hakkıdır. Ancak hiç kimsenin hassas toplumsal faylar üzerinden, hele hele etnisite üzerinden bunu yapmaya hakkı yoktur. Irkçılık illetinin tahribatı asırlarca temizlenmez. Toplumların kardeşliği, hiç bir siyasi menfaat ile karşılaştırılamayacak kadar büyük ve önemli bir kuvvettir.
Bu gün bize taalluk eden en önemli proje; Türk-Kürt kardeşlik ve birlikteliğinin bozulması, hatta çatıştırılmasıdır. Bu birlikteliğin bozulması ile ortada beka meka diye bir şey kalmaz. Bu birlikteliğin panzehiri; ulus devlet anlayışıdır.
Bölmeyi esas alan projelerin etrafta uçuştuğu günümüzde herkes adımlarına ve siyasetine dikkat etmek zorundadır. İslam'ın sosyal adalet esasları dışında bizi hiç bir şey bir arada tutamaz.