Libya, 20. yüzyıl İslam tarihinde önemli bir konuma sahiptir. Libya, o yüzyılın Müslümanlar açısından çaresizliği içinde emperyalizme karşı direnişi sürdürdü ve alnının akıyla kazandı.
Dr. İzzeddin İbrahim, İhvan saflarında Mısırlı bir İslam davetçisiydi. Mısır’da engellenince 1949’da Libya’ya geçti, Bingazi’de ulaşmadığı bir tek genç bırakmadı, Libya’daki İslamî harekete kaynaklık eden dava sahibi büyük bir gençlik yetiştirdi.
Dr. Amr Halife el-Namî ise onun çizgisi üzerinde yetişmiş ve 1967’de Libya’da İhvan-ı Müslimin teşkilatını resmen kurmuş bir alimdi.
Yüzbaşı Muammer Kaddafî, 1973’te darbeyle iş başına gelince bütün siyasi partiler gibi İhvan’ın da çalışmalarını yasakladı. Amr Halife ve arkadaşları bir süre sonra tutuklandı, ağır işkencelere uğradı. Amr Halife, bir süre serbest kaldı, sonra yine tutuklandı, işkence gördü, insanlık dış bir muameleye uğradı.
Bu kez serbest bırakıldığında Dr. Amr Halife, Kaddafî’nin insanlık dışı baskısı karşısında köyüne çekildi, akrabalarının yanında koyun çobanlığı yapmaya başladı.
Kaddafî, onu bir koyun çobanı olarak dahi rahat bırakmadı. 1981’de Dr. Amr Halife’yi köyünden aldırdı; onu bir süre ancak eski Romalıların Libyalılara yapacağı işkencelere tabi tuttu, sonra bir cezaevine nakletti.
Kaddafî, mahkûmları katletme konusunda fütursuzdu, babaları evlerinin önüne götürür, çocuklarının; öğretmenleri okullarının bahçesine götürür, öğrencilerinin gözü önünde ipe asar veya kurşuna dizerdi.
Kendisini albaylık rütbesine yükselten bu zalim ulusalcı sosyalist, yine kendisi gibi ulusalcı sosyalist olan Saddam ve Esed’i dahi geride bırakarak Müslüman gençleri, kimi zaman Ramazan’da iftar ezanı esnasında, canlı yayında ipe asar veya kurşuna dizerdi.
Dr. Amr Halife için bunların hiçbiri olmadı. 1984 veya en geç 1986’dan sonra bir daha ondan haber alınamadı. Ne aile fertleri ne akrabaları ne dava arkadaşları Amr’ın nasıl katledildiğini öğrenemedi.
Amr’ın öyküsü, Libya’ya pek yabancı değildi: 1978’de Lübnanlı Musa Sadr, Kaddafî’nin ziyaretine gitmiş ve bir daha ondan haber alınamamıştı.
Amr’ın arkadaşları ve talebeleri, 2011’de Kaddafî’nin düşürülmesine katkıda bulundular. Sosyalist diktatör devrildi. Ama uluslararası sistem, petrol zengini Libya’nın istikrar bulmasına izin vermedi.
Suudi istihbaratı, uzun yıllardır Kaddafî ile uyum içinde Bingazi’deki İhvan gençliğinin ayağını kaydırıp uç yapılara aktarıyordu. Kaddafî’nin darbelerine rağmen ayakta kalan İhvan’ın geç fark ettiği Suudi’nin bu şeytani planı karşısında Bingazi’de güç kaybetti, Trablus’ta ise kendisini bu hileden kurtarabildi.
Trablus İhvan’ı, uluslararası güçlere rağmen, hükümeti kurmayı başardı. Ama uluslararası güçler, Suudi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ı piyon olarak kullanarak büyük bir koalisyon hâlinde, Trablus hükümetini yıkmaya yöneldi.
Bu şeytan koalisyonu önce uç gruplarla hükümeti yıprattı, sonra Libya’ya Kaddafî’den daha kötü bir ismi yakıştırdı: Bilinen CIA ajanı Halife Hafter…
Mısır’da Sisi’yi; Suriye’de Esed’i destekleyen uluslararası güçlerin Libya için araya araya buldukları adam, Hafter zalimiydi.
Kaddafî, ulusalcı bir sosyalistti, Hafter, ulusalcı bir sağcı… Batı, eline fırsat geçince bir soldan vurur, bir sağdan… Müslümanları, en kötülere muhtaç duruma düşürür, sonradan getirdiği zalim karşısında öncekini aratır.
İşte Dr. Amr’ın arkadaş ve talebeleri, Trablus’ta bu zulme karşı çıkıyorlar ve bu oyunun sürmemesi için mücadele ediyorlar.
Onların yanında yer almak, bizzat İslam’ın yanında yer almaktır; Müslümanlara karşı oynanan bir sol, bir sağ oyununu bozmaktır.