Bazı olaylar gündemi oldukça sarsar, bazıları da sessiz sedasız arada kaybolup gider. Diyelim ki sınır ötesi operasyonlarda 2-3 asker vurulsa cenazelerinin defnedileceği gün adeta şehir ayağa kalkıyor. Duyarlılık zirvede... Peki, bir daha olmaması yönünde tedbirler alınıyor mu? Elbette evet.
Bir depremde ölen vatandaşlar da aynı duyarlılık ve ilgi ile defnedilir. Tedbirler uzun süre gündemde yer alır. Depreme karşı alınabilecek önlemler gündemi işgal eder.
Yine geçtiğimiz günlerde Karadeniz'de olan sel ve heyelan görüntüleri dahi duyarlılığı zirveye taşımıştı. Bu konuda da toplumsal duyarlılık adeta gündeme oturdu.
Duyarlılığın olmadığı tek konu geçenlerde 142 vatandaşın ölümü 859 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazalarıydı. Düşünebiliyor musunuz? Sınır ötesi operasyonda 142 askerin ölmesini yahut bir depremde veya sel-heyelan baskınında… Buna ilaveten 859 vatandaşın yaralanmasını…
Olacakları varsayarsak; hemen olay yerine AFAD, KIZILAY ve benzeri tüm resmi veya insani yardım kuruluşları, çadırlar kurarlar. Askeriye, polis ve benzeri kurumlar güvenlik sağlamaya çalışır. O yerin yerel yöneticisi kontrolünde koordineli bir iş birliğine gidilir. Cumhurbaşkanı gerekirse bizzat Validen yahut Belediye Başkanından bilgi alır. Basın öbek öbek olay mahallinden canlı yayınlar yapar. Vatandaşlar kendi imkanlarıyla şahsi araçlarıyla ya da kamyonlarla yardımlar taşırlar. Diyanet toplu hatimler okutur veya camilerde dualar yapılır. Hasılı 142 kişin ölümü memleketi ayağa kaldırır.
Peki geçen 9 günlük bayram tatili süresince 142 kişinin trafik kazalarında öldüğünü 859 kişinin yaralandığını biliyor muydunuz? Devlet bunun idrakinde mi? Vatandaşlar bunun farkında mı? AFAD, KIZILAY, diğer yardım kuruluşları; askeriye ve polis; Valiler, Belediye Başkanları; Diyanet bu konuda bir deprem, askeri operasyon, sel veya heyelandaki duyarlılığı gösterdi mi? Cumhurbaşkanı basında 142 kişi için açıklama yaptı mı? Kurumlar arası bir koordinasyon merkezi oluşturuldu mu?
Hayır, tüm sorulara kocaman ve avazımız çıktığı kadar HAYIIIR! diyoruz. Artık ölülerimiz arasına bir ayrım koyup trafik kazalarında ölenleri üvey evlat olarak kabulleniyoruz. Toplumsal duyarlılık en üstten en alta havada kalmış. Neden? Çünkü ölenler yolun veya aracın kusurundan dolayı yahut teknik bir sebeple ölmediler. Trafik kazalarında önde gelen sebep insan hatasıdır. Demek ki kendi düşen ağlamaz! Herhalde yaklaşım bu olsa gerek ki toplumsal bir tepki veya çözümsel yaklaşım yok.
Almanya'da kırmızı ışıkta geçen birinin ehliyetine el konulur. İki hafta sonra Psikolojik tedavi merkezine davet edilir. “Neden, ben hasta değilim ki?” der. Doktor ise “Kırmızı ışıkta bilerek geçen biri sonuçları tahmin edecekse geçmez. Sen geçtiğine göre bir sorunun var demektir” deyip terapiye tabi tutar. İki aylık tedavi sonrası iki aylık eğitime tabi tutulur. Trafikte seyir halinde ve arkasında da iki görevli varken her ışıkta “Bu nedir?” “Kırmızı” “Ne yapılır?” “Durulur” “Dur” denilir. Sarı ve yeşilde de aynı eğitim verilir. 4-5 ay sonra ehliyetine kavuşur. Adam “Bir daha kırmızı ışıkta geçer miyim?” diye sonuç çıkarır.
Bizde nasıl uygulama var. 235 lira ceza. 15 günde ödenirse %25 indirim. Ödül mü ceza mı?