ABD Kongresi 1995 yılında Kudüs'ü israilin başkenti olarak tanıyan bir yasa kabul etmiş, ancak o tarihten bu yana gelen başkanların tamamı, dış politikadaki yetkilerini kullanarak elçiliği Tel Aviv'de tutmuş ve kentin statüsüyle ilgili yürütülen müzakerelere destek vermişti. Her seferinde altı ay uzatılan bu kararın, 1 Aralık'ta süresi dolmuştu. Şimdi, Trump hem koltuğunu sağlamlaştırmak hem de Siyonist israile “sadakat” imajını vermek için 1995'de alınan bu kararı önceki başkanlar gibi uzatmadı ve siyasi emellerine ulaşmak için çok tehlikeli bir oyun oynadı. Kararın onaylanması sıradan bir oylama değildir. Bu onay ile Ortadoğu'da yeni olayların fitilini ateşlemiş bir zemin hazırlamıştır. İslam aleminde “büyük şeytan” olarak bilinen ABD'nin başkanı yeni bir soruna hatta yeni çatışmalara sebep olacak adımlar atmıştır. Şu bir gerçek ki Trump, işgalci israile şirin görünmek için onu ödüllendirmek istiyor.
Oysa Kudüs, BM-GK kararıyla özel bir statüye sahiptir. BM-GK'nin 1967'de aldığı kararla; israil, işgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek ve 1967 sınırlarını esas kabul edecekti. Anlaşmaya göre Doğu Kudüs'ün Filistinlilere verilmesi kararlaştırılmıştı. Ama bunların hiçbiri yapılmadı ve Birleşmiş Milletler –Güvenlik Konseyi (BM-GK) aldığı kararları uygulamamakla birlikte şimdiye kadar israile hiçbir yaptırım da uygulamadı. Kararların çoğunda olduğu gibi konu Müslümanlar olunca hokkabazları oynadılar.
1988'de Filistin Ulusal Konseyi başkenti (Doğu) Kudüs olan Filistin Devleti'nin kuruluşunu ilan etti. israil işgali nedeniyle hala Filistinliler ne bağımsız olabildiler ne de başkentleri Doğu Kudüs'e kavuşamadılar. israil ise Kudüs'ün tümünde hak iddia ediyor. Oldukça kırılgan olan barış süreci yerini, Trump'ın bu girişimi ile yeni çatışmalara bırakabilir. Trump, Kudüs'ü israilin başkenti ilan ettiğinden BM-GK kararlarını hiçe saymış oluyor. Oysa Birleşmiş Milletler (BM), Kudüs'ü israilin başkenti olarak tanımıyor ve birçok ülkenin de büyükelçiliği Tel Aviv kentinde bulunuyor. Bunun içindir ki Kudüs'ün statüsü, Ortadoğu barış sürecinin en sıkıntılı konuları arasında yer alıyor.
Dengesiz Trump'ın, ABD'de başkanlığı tartışıldığı gibi görevden azledilmesi bile en üst düzeyde konuşulmaktadır. Trump, iktidar oldu ama muktedir olamadığı açıkça görülmektedir.
Onun hedefi, bu hamle ile ABD'de çok etkili olan Siyonist lobilerin desteğini kazanmaktır.
Yani, Yahudi baronlarının desteğini kazanma uğruna bir çılgınlığa kalkışılmıştır. Bu süreç yaşanırken birileri de “Başkent” ilanıyla Filistinlilerin ve tüm dünya Müslümanlarının nabzını yoklamak istiyor.
Bu ihanetlere karşı Filistin halkının ve İslam âleminin susmak veya meselenin bir oldubittiye getirilmesini kabullenmesi asla mümkün değildir. En büyük şiarlarımızdan olan Kudüs'ün etrafında toplanma zamanıdır. Müslümanlar bu zemini oluşturmazlarsa ve özellikle Müslüman liderlerin tepkisi zayıf olursa bu ihaneti gerçekleştireceklerdir.
Biz Müslümanlar olarak diyoruz ki; kim ne derse desin hiçbir gerekçe bu girişimi meşrulaştıramaz. Oldubittiyle netice alınamaz, çünkü bu karar haydutça bir girişim olarak tarihe geçecektir. Müslümanların lideriyim diyen tüm Müslüman ülkelerin liderleri mutlaka bu ihaneti engellemeli ve bir araya gelmeyi bilmelidir. Bu süreçte geçici ve dünyevi hesapların peşine düşen İslam âlemindeki Müslüman liderler helak olmaya mahkûmdurlar. Bunun farkında olan muvahhit Müslümanlar, dün Cuma hutbesi sonrası meydanlardaydılar. Bu meydanlardaki duyarlı Müslümanların hassasiyetlerinin devlet liderlerine örnek olması umuduyla...