Türkiye, referandumu konuşurken Avrupa ülkelerinde de kritik seçimler gündemde. Rusya ile yakınlaşma çabalarının Avrupa'nın büyük bir kısmında rahatsızlığa sebep olduğunu son günlerin ziyaretçi trafiğinden anlamak mümkün.
Avrupa Birliği kapısında “Arafta” kalmaya razı olmayan ve başka taraflara direksiyon kırmaya çalışan bir Türkiye, “darbe ile istenen yola” getirilemeyince ne ile karşılaşacak?
Bu önemli bir soru; ama sanırım cevap için seçimleri beklemek gerekecek. Seçimlerde ise “Trump rüzgârı”nın etkisi bazı tarafları kaygılandırıyor.
Amerikan seçimlerinde Donald Trump kazandıktan sonra ortaya çıkan sonucun Avrupa'daki milliyetçi dalgayı ne kadar etkileyeceği merak konusu oldu. Fransa, Hollanda, İngiltere ve Almanya'da 2017 yılı içerisinde gerçekleştirilecek seçimlerde aşırı sağ ve muhafazakâr partilerin güçlenerek çıkacağı konusunda hemen herkes hemfikir; ancak sonuçların Avrupa siyasetini ne kadar etkileyeceği konusunda belirsizlik devam ediyor.
7 Mayıs'ta gerçekleştirilecek Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ulusal Cephe'nin adayı Marine Le Pen'in ikinci tura kalmasına garanti gözüyle bakılıyor. Sosyalistlerin pek bir varlık göstermesinin beklenmediği seçimlerde muhafazakâr aday Francois Fillon ve Marine Le Pen yarışacak. Bu durumda Le Pen'in kazanmaması için sosyalistlerin hatta komünistlerin bile muhafazakâr adayı destekleme ihtimali var ki, bu bile başlı başına Fransa'daki ideolojik zeminin ne kadar kritik bir halde olduğunu gösteriyor. Trump'un “Brexit” kararından dolayı İngiltere'yi tebrik etmesinden sonra Le Pen'in ‘iktidara geldiğinde Fransız versiyonu olarak “Frexit”i devreye sokacağını' açıklaması Fransız seçmeninin Le Pen lehine karar vermesine neden olabilir.
Hollanda'da da ilginç bir seçim yarışı söz konusu. İslam düşmanlığı merkezli olarak politikalar geliştiren, kendini ateist, sağcı ve liberal olarak tanımlayan Geert Wilders'in Özgürlük Partisinin 15 Marttaki seçimde birinci parti olarak çıkacağı tahmin ediliyor. Göçmen karşıtı söylemiyle bir dönem tepki çeken, İslam'a hakaret içeren kısa filminden dolayı yargılanan; ama beraat eden Wilders'in Hollanda'yı yönetmesi ihtimali ürkütücü; ama hiç de hayali değil. Trump rüzgârının seçim sonuçlarına yapacağı az bir etki Müslümanlar ve göçmenler için olduğu kadar “Yekpare Avrupa” taraftarları için de bir kâbusun başlangıcı olabilir.
Brexit sonrası 4 Mayıs'ta gerçekleştirilecek İngiltere yerel seçimlerinin sonuçları da ilginç olacak. İşçi Partililer, Liberaller ve bir kısım muhafazakârlara rağmen çıkan Avrupa birliğinden ayrılma kararı sonrası Teresa May'in seçimlere eli güçlü bir şekilde girdiği söyleniyor. Trump'un açık desteği ve “Güçlü İngiltere” söylemi İngiltere yerel seçimlerini etkileyecek.
Ve Almanya…
2005 yılında başbakanlığı Sosyal Demokrat Gerhard Schröder'den devralan ve 12 yıldır koltuğunu koruyan Hristiyan Demokratlar'ın adayı Angela Merkel tekrar kazanacak mı? Aşırı sağcı parti “Almanya için Alternatif” partisinin % 10- 12 civarında bir oy alacağı tahmin ediliyor. Bu durumdan Angela Merkel'in partisinin etkilenip etkilenmeyeceğini de seçim sürecinde Sosyal Demokratların adayı Martin Schulz'un ne kadar etkili olacağını da kestirmek güç. Avrupa Birliği'nin motor gücü durumundaki Almanya'da göçmenlerin durumu kadar Avrupa Birliği'nin varlığının korunması da önem arz ediyor. İktidara kim gelirse gelsin masasındaki en önemli şey Alman ekonomisini Trump'un ekonomik salvolarına karşı koruma programları ve stratejisi olacak.
Öyle görünüyor ki, 2017 yılı Avrupa'da sıcak geçecek.