ABD başkanlık seçimleri geçmişten beri dünya halkları tarafından ilgiyle ve merakla takip edilmiş, sonuçlarıyla alakalı sayısız kişi ve kurum tarafından tahminlerde bulunulmuştur. Bunun birçok sebebi vardır. Kanaatimce en önemli sebebi, ABD'nin izlemiş olduğu sömürüyü esas alan dış politikasıdır. ABD'de başkanlık koltuğuna oturan isim değişse de, dış politikada izlenen yayılmacı, baskıcı, çıkarcı ve israil'in güvenliğini esas alan siyaset hiçbir zaman değişmemiştir.
Barack Obama'nın 20 Ocak 2009'da göreve başladığı dönemi hatırlayalım. O dönemde, George W. Bush'un iç ve dış politikasını sert bir biçimde eleştirenler azımsanmayacak sayıdaydı. Seçimleri bir siyahî olan Obama kazanınca, sadece İslam dünyası değil ABD'deki zenciler başta olmak üzere zulüm ve haksızlığa uğrayan herkes sevinmişti.
Seçildikten sonraki ilk açıklamasında barış mesajları vererek dünya halklarının sempatisini kazanmaya çalışan Obama, Türkiye ile de ilişkileri sıklaştıracağını ve mevcut durumdan daha iyi bir seviyeye çıkaracağını ifade etmişti. Sürekli yakma, yıkma ve savaşlardan söz eden cumhuriyetçilerin yerine dilinde barış teraneleri eksik olmayan Hüseyin Barack Obama isimli birinin seçilmesiyle, sömürü ve zulüm politikasının değişebileceği açısından bir ümit doğmuştu.
Ne var ki ABD'nin izlediği politika değişmemiş, aksine Obama döneminde İslam coğrafyalarında savaş, kan ve gözyaşı eksik olmamıştı. Aynı dönemde İslam coğrafyalarında ekilen fitne tohumları, Müslümanları birbirlerinden uzaklaştırmış ve düşman haline getirmişti. Böylece, 2009'da Obama'nın göreve başladığı süreçte paylaşılan sevinçler kursaklarda kalmış, ümitler boşa çıkmıştı.
Hilary Clinton'u geride bırakarak ABD'nin 45'nci başkanı seçilen Donald Trump döneminde, ABD'nin bundan sonraki politikasında nelerin değişeceği merak edilmektedir. Aslına bakarsanız ümmet açısından değişen hiçbir şey olmayacak. İslam coğrafyalarında yaşanan mezalimler azalmayacak, bilakis artacak. İç siyasette ise, ABD'de hayatını idame ettiren Müslümanlar ve ABD'de bulunan yabancılara yönelik baskı ve hukuksuzluklar daha da artacak.
Trump'ın seçildikten sonra yaptığı ilk açıklamada kucaklayıcı bir dil kullanması ve dünya barışını önceleyen bir siyaset izleyeceğini ifade etmesi, politik bir manevradır. Çünkü Trump'ın izleyeceği politikanın nasıl olacağını az çok herkes tahmin edebilmektedir. Trump'ın seçim kampanyaları boyunca dile getirdiği ırkçı, ayrıştırıcı ve İslam karşıtı söylemlerinden ve seçmene verdiği marjinal vaatlerden yola çıkarak bu sonuçlara varmak çok da zor olmasa gerek.
ABD, Trump'lı yeni dönemde de İslam coğrafyasını yeniden dizayn etme hedefine ulaşmak için etnik ve mezhebi fitneler ekmekten ve savaşları yönetmekten geri durmayacak. Çünkü yıllardır “küresel çıkarlar” için bulunduğu Ortadoğu'dan emellerine ulaşmadan çıkmak istememektedir. O yüzden, israil'in güvenliği mutlak anlamda sağlanmadan ve emperyalist emellere ulaşılmadan Ortadoğu'da etkin ve egemen ülke konumunda bulunmaya devam edecek. Ta ki 1982'de planlanan ‘Oded Yinon Planı'nda hedeflenen amaca ulaşılıncaya dek...