Tul-i Emel

Zülküf ER

Ömürden uzun hedeflerin, beklenti ve dünyalık umutların özetidir aslında tul-i emel denen kavram. İnsanın geleceğe dair hedeflerinin olması ve hedefler için çabalayıp gayret göstermesi takdire şayan bir durumdur. Ancak dünyalık hedeflerin, uhrevi gereklilikleri arka plana itecek kadar hayata hâkim olması bir hastalık olarak tezahür eder ki; işte bu hastalığa Tul-i Emel denilmektedir.

Nitekim Peygamberimiz “Âdemoğlu ihtiyarlarken onda iki şey gençleşir, mal tutkusu ve tul-i emel.” (Müslim, Zekât, 115) diye buyurarak hastalığın ehemmiyetine dikkat çekmiştir.

İmam Gazali’nin anlatımıyla Tul-i Emel içerisinde şu dört tehlikeyi de barındırmaktadır.

1) Kulu ibadete karşı tembelliğe ve gevşekliğe yöneltir.

2) Tevbeyi geciktirmeye ve terk etmeye sebep olur.

3) Hırsla mal toplamaya, dünya ile meşguliyete sebep olur, ahireti unutturur.

4) Kalbi katılaştırır ve ahireti unutturur.

Dünya sevgisinin bir neticesi olan Tul-i Emel, İslam toplumunda en belirgin hastalıklardan biri olarak birçok soruna da kaynaklık teşkil etmektedir.

Gerek bireysel anlamda gerekse de toplumsal anlamda, kazanıp biriktirme hırsı, çekişmelere sebep olurken Müslümanlar arasındaki ilişki ve münasebetlere de büyük darbe vurmaktadır. Hayırda yarışması gereken Müslümanların dünyalıkta yarışması ve kazanma, zengin olma hırsıyla olmadık işlere girişmesi acınacak durumumuzun dışavurumundan başka bir şey değildir.

Dünya ve ona duyulan sevgi, Müslüman’ı aşağı çeken bir pranga gibidir. Tul-i Emel sahibi bir Müslüman, iman ettiği Ahiret’i uzak görme gibi bir yanlışın içerisine düşmek suretiyle amellerini erteledikçe erteler.

Emeli ecelinden bile uzun olan kişi günü gelince yapamadıklarının elemiyle yanıp tutuşur.

Hani hepimizin de bildiği gibi sahabeler bir gün bir hasır üzerinde uyuyan ve vücudunda hasırdan dolayı izler olan Peygamberimize; Ya Resulallah, size bir döşek getirelim de onun üzerinde yatın, diyorlar.

Bu talebi, Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp yoluna devam eden bir yolcu gibiyim.” Diye cevaplayan Allah Resulü bize dünya ve içindekilere karşı duruşu öğretmiş oluyordu.

Dikkat etmek lazım. Gölgelendiğimiz ağaç bizim malımız değildir. Dünyalık elbette gereklidir. Ama dünyalık peşinde koşmak emellerimizin de hayatımızın da kıblesi olmamalı.

Rabbim yüreği arınanlardan eylesin…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.