Münir Özkul'un vefatı dolayısıyla epeyce şey yazıldı, çizildi, konuşuldu.
Sevindiğimiz bir şey var; Elhamdülillah bu millet en çok doğruluğa, dürüstlüğe, mertliğe puan veriyor. Bize göre Münir Özkul'un cenazesindeki kalabalığın ve içtenliğin tek esprisi buydu. Buna bir de temsil ettiği ekonomik sınıfı da ilave edebilirsiniz.
Türk Sineması denilen bir gerçek var. Acaba bu güne kadar bu millete ne verdi?
Bize sorarsanız Münir Özkul, Kadir Savun ve benzer birkaç oyuncunun dışında fazla bir şey vermemiştir. Hatta onların bile sahnede iki rekâtçık olsun namazlarına rastlamadık.
Türk sinemasında namaz.
Bu başlı başına üzerinde durulması gereken bir meseledir.
Türk sinemasında namaz yoktur. Bazı tarihi filmler ve bir de dini muhteva iddiasında olan filmlerin dışında başrol veya yardımcısının namaz kıldığını göremezsiniz.
Hâlbuki bu ülke insanı Müslümandır ve namaz onun günlük hayatının bir parçasıdır.
Bunun yanında kilisenin, papazın olmadığı bir batı filmine rastlayamazsınız.
Gelelim Türk sinemasındaki örtü meselesine. Diyeceksiniz ki ne bekliyordunuz, zaten görevi bu milleti tahrip etmek değil mi?
O kadar da nankörlük olmasın, birçok filmde başörtüsü vardır. Ama başörtülü evin hizmetçisi, mutfakçısı, bulaşıkçısıdır.
Aslında bu rejimin yıllar yılı bilinçli bir siyasetiydi. Okulların bayan hademeleri hep başörtülü olurdu, ben başörtüsüz bir hademeye rastlamadım. Bütün öğretmenler ve öğrenciler örtüsüz fakat okulun ve benzer resmi kurumların müstahdemleri başörtülü.
Ayrıca erkek müstahdem “efendi” diye çağrılırdı. Öğretmenler ise bey. Aslında bu doğru bir şeydi, aşağılama niyetiyle de olsa bilmeden yapıyorlardı bunu. Çünkü efendi gerçekten efendidir. Bey ise daha düşük, içi boş, olumsuz anlamı daha çok, mesela külhân beyi, derebeyi gibi.
Filmlerdeki isimlendirmelere de dikkat edin, aynı müptezelliği göreceksiniz. İslami isimler filmdeki hizmetçiye veya karaktersiz birilerine verilir. Çocuklar duymasın mı ne zıkkımsa oradaki isimlendirmelere bir dikkat edin. Filmin en düşük rolündeki bayan başörtülüdür ve adı da Emine'dir. Aslında Müslümanlar sadece bundan dolayı böylesi dizileri dava etmelidirler.
Elhamdülillah henüz filmlere yansımasa da bu fotoğraf yavaş yavaş değişiyor.
Tesettürlü doktor hanımlar ve onların örtüsüz yazıcı memurları, elbette örtülü olanlar da var. Sadece tıp dünyasında değil, hayatın bütün alanlarında eski fotoğrafın geride kaldığına inanıyoruz.
İnşaallah bu filmlere de yansır.
Birkaç yıl önce vefat eden muhterem bir dosttan bir şey öğrenmiştim, önce bir türlü kabullenememiştim.
Yazıhanesinde işler yoğunlaşınca çay, yemek ve temizlik işleri için bir bayan almıştı, örtüsüzdü, önce bunu yadırgamıştım. Bu bayan arkadaşın okuduğu kitaplardan ve hayat tarzından etkilenerek tesettüre girdi ve kendisini de buna uygun bir şekilde geliştirdi.
Ne kadar sevindim, demek ki bu işte bir hikmet var dedim.
Fakat bir gün geldiğimde bayanı göremedim, sordum ne oldu diye. Helalleşerek, memnun ederek işten çıkardığını söyledi. Şaşırdım, üzüldüm, acaba benim bilmediğim bir şey mi var diye sebebini sordum.
“Mehmed Hocam, o bir tesettürlüdür, o İslam'ı temsil eden bir bayandır, artık o hiçbir zaman hizmetçi olamaz” dedi.