PKK, 7. Parti Kongre-si'nde 'Bağımsız Kürdistan' fikrinden vazgeçtiğini açıklamıştı. Saldırılar hâlâ devam ediyor. PKK, ne aslında?
Bu fikirden vazgeçmeleri dünya konjonktürünün değişmesi ile ilgiliydi. Ama o fikrin sembolizmi yine de egemen. Dünya üzerinde sosyalizmin yaşadığı çöküşün de alakası vardı. PKK da etnik kimliğe vurgu yapan bir hale büründü. Apo'nun yaşıyor ya da yaşamıyor olmasının yöneticiler arasında gerçekte fazla bir önemi yok. Çünkü Apo, savaşın bitmesini istiyor. Kürtlerin Mandela'sı olma hayali var. PKK, bunu istemiyor. BDP tarafından sadece slogan düzeyinde istiyorlar Öcalan'ın özgürlüğünü. PKK, çağın gerisinde kalmış, metotları demode bir örgüt. Dünyada böyle bir mücadele biçimi kalmadı. Ezilenin haklı şiddeti gibi demagojiler prim yapmıyor.
Zana-Erdoğan görüşmesi sonrasında BDP'nin şahin kanadı neden bu kadar öne çıktı?
Zana'yı nötrleyecek, bloke eden açıklamalar geldi bu kanattan. Aslında başka bir kanat kalmadı BDP'de. BDP'nin de PKK'nın derdi de Önderlik yoluyla çözüm değil. Orhan Miroğlu'nun ifadesiyle, "Önderlik diye diye Önderliği bitirdiler." Öcalan'ın ateşkesi sağlamasından korkuyorlar.
Peki, karşımızda sosyalist Kürt devleti kurma hayalinde olan bir örgüt var mı hâlâ?
Bence bu damar devam ediyor. Leninist bir modeli Güneydoğu ve Doğu'da işler hale getirme gibi ütopik hedefleri var. PKK'nın beyin takımının fikrî yapısı dünyanın çok gerisinde. Hâlâ Sovyetlerin 70'lerde kalmış kafası var.
Türkiye'de sosyalizm, 'sol Kemalizm' size göre. Nasıl bir akrabalık var aralarında?
Türkiye solu, Kemalist inkılâbı, millî devrim gibi gördü. 1923, devrim değil, rejim değişikliğiydi. Asker öncülüğünde bir dönüşüm planladılar. Bu devamlılıkta 1960'larda Kemalizm'in sosyalist bir yanı çıktı. Devrim, bir darbe yoluyla da gelebilir düşüncesi oldu solcularda. Silahlı güçlerle toplumu dönüştürme çabası içinde oldular. PKK da zorun ve baskının yoluna girdi. Apo, Türk sosyalistlerle ittifak halinde olmaya hep vurgu yapmıştır.
Türk solunun PKK'ya bakışı nasıl? Şiddeti, romantik bir mücadele ruhuyla meşru göstermenin derdinde çünkü...
Türkiye solu şiddetle arasına mesafe koyamamış toplumsal bir hareket. Bizde şiddet karşıtı kitlesel bir sol yok. Bu sol, sosyalizmin mağlubiyeti ile enerjisini akıtacak bir mecra bulamadı. Bu enerjiyi Kürt hareketi devşirdi. "PKK, silaha sarıldı, şiddet iyi değil; ama işte ne yaparsın, dava aynı dava" retoriğinde buluştular. Ezilenin şiddeti üzerinden PKK'yı meşru gördüler. PKK'ya tavır almanın kolaycılık olduğunu düşündü Türk solu. AKP'nin iktidarda olma halinde ise bu destek iyiden iyiye arttı. Çünkü PKK, mevcut siyasî yapıyı yıpratmak için kullanılan bir enstrüman haline geldi. Hep araçsaldı, yine araçsal. Murat Karayılan'ın "Siyasî iradenin meşruiyetini sarsacak eylemler yapın" gibi talimatlar vermesini iyi okumak lazım. Artık dert, Kürt halkının hakları falan değil. Bu, tam bir ittihatçı zihniyetin yansıması. Hedef asayişi bozup iktidarı devirmek. Düzensizlikten totaliter düzen çıkarmak. Bu gelenek Teşkilat-ı Mahsusa'ya kadar geri gider. Pratikteki bağlantılar açığa çıkartılamıyor.
Ulusçu militarizmin ruhu Türk solundan gelmiyor mu zaten?
Halkı zor ve baskı yoluyla modernleştirmek gibi bir düşüncesi vardı Türkiye solunun. Yıllarca laiklik, demokrasinin önünde durdu. Öcalan 70'lerde derin Türk ulusalcı odakla temas halindeydi. CHP'nin 25 yıl uyguladığı baskıcı politikayı bu sefer Kürdistan için uygulamanın fikri vardı zihinlerinde. Orayı faşizmden kurtaralım teranesi. İki devrimi birleştirip tek güç yapmak, iki devrimi eşzamanlı kılma ütopyaları vardı. Erken Kemalistler, sosyalist değildiler. Zihnî değişim gençlerde 1950'lerde başladı. Öcalan ve ekibi ise, 70'lerde sol Kemalizm'in içinden çıkan, o geleneği çok iyi bilen aktörlerdi.
Türk solu, dünya solunun çok gerisinde
Apoizm kavramı neyin varyantı?
Türk solunda metafizik bir taraf var. Dağı kutsayan bir yan, soylu eşkıya miti var. Türk solu dünya solunun çok gerisinde. Türkiye solunun çok bir ümidi kalmadığı için ümidini Kürt soluna yığmış durumda. O yüzden PKK terörünü yüksek perdeden kınayamıyorlar. Sonuç olarak Apoizm, İttihatçı, darbeci zihniyetin bir varyantı.
Devrimci ütopyaları vulgarize eden Apoizm ve sol Kemalizm'in ortak enstrümanları neler?
PKK'da ataerkil, ilkel, geleneksel, dinsel, bilinçsiz, geri bırakılmış Kürt halkına şuur kazandırma söylemi var. Bunlar son derece sol-Kemalizm kokan laflar. Halksız, yapay bir dönüştürme projesi var PKK'da, tıpkı eski sol-Kemalistler gibi.
Silahlı Kürt hareketi neyi hatırlatıyor o zaman?
Post ittihatçılığı... Hükümeti demokratik yollarla deviremiyoruz. O zaman şiddetle devirmenin derdinde PKK. Örgüt, aslında çoktan bitmiş. Ülkede şiddete destek veren Kürt sayısı artmıyor; ama dünyadaki ve Ortadoğu'daki konjonktür, devam etmesini sağlıyor.
PKK-KCK-BDP zihniyetini öven, arka çıkan kafayı nasıl okumalıyız?
İktidarı yıpratma, sarsma adına bu blok destekleniyor. İttihatçı gelenekten kastım bu zaten. PKK'nın varlığı derin güçler için çok mühim. PKK kartı iç politikanın durumuna göre kullanılıyor.
BDP ve CHP'nin Ergenekon davasının karşısında olmalarının altında bu fikir mi yatıyor?
Söylemsel birliktelikler oluşuyor. Bazı yönlerden aynı kümede bulunma hali var. İkisi de Ergenekon'u yüksek sesle kınayamıyor. Hâlbuki Kürtlere zulmeden JİTEM oldu, yani fail-i JİTEM vardı, bunu yapan Ergenekon'du. Öte yandan CHP'nin kınamadığı Ergenekon, 2002–2004 aralığında silahlı mücadeleyi yeniden başlatması için Öcalan'a baskı yapıyordu. Netice de elde ettiler.
Kürt sorunu, PKK sorununa mı dönüştü?
15–20 sene önce bu ayrım net bir şekilde yapılmazdı. Ama demokratik çözüme darbe vuran Silvan saldırısından sonra bu ayrışma yaşanmaya başlandı. PKK sorunu var şu an.
"Devrimci halk savaşının halk kısmı eksik kaldı." demişti bir PKK lideri...
Halk, her zaman eksikti İttihatçılıkta.
PKK, Kürt hareketini şiddete yönlendirdi...
70'lerin sonlarında ve 80'lerde Kürtü Kürte kırdırttılar. Şiddeti en fazla kullanan politik grup PKK oldu. PKK'nın tarihi, şiddet ve zorlamanın tarihidir. Buraların aydınlatılması lazım. Kendilerine muhalif olan herkesi hain ve işbirlikçi ilan ettiler.
AK Parti'nin son dönemlerdeki milliyetçi üslubu çözümü nasıl etkiliyor?
AKP'nin, Kürt sorunu ile PKK'yı teoride değil pratikte ayrıştırması gerek. Yöneten olarak Kürtlerin haklarını vermek zorunda, diğer sosyal gruplar gibi.
"Akan kan durmadıkça haklar verilemez" diyen bir grup var hükümette...
Devletin duygusal davranma lüksü yoktur. Eski devletçi retoriği seslendirmeye başladılar. 'PKK olmasaydı Kürt hakları verilmezdi' diyen gerçek dışı karşı-tespitle bir farkı kalmıyor.
Bediüzzaman, "Kürtler için istikbalde müthiş darbeler hazırlanıyor, kalbim parçalanıyor." diyor. PKK, bu darbenin bir parçası mı?
Kürtler zulmü önce erken PKK'dan gördü, gün geldi JİTEM'den, basiretsiz kamu görevlilerinden gördü. Ama neticede yüzlerce yıldır görmediği zulmü PKK'nın ortaya çıkışı ile yaşadı. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın sözleri anlam kazanıyor.
(ZAMAN PAZAR)