Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 19 Aralık 1979 tarih ve 34/180 sayılı kararıyla kabul edilen ve 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” CEDAW, 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye’de ise sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna ilişkin 11 Haziran 1985 tarih ve 3232 sayılı Kanun, 25 Haziran 1985 tarih ve 18792 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlandı.
Bakanlar Kurulu'nun onaya ilişkin 24 Temmuz 1985 tarih ve 85/9722 sayılı kararı ise 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlandı. Onay belgeleri, 20 Aralık 1985 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne tevdi edilen sözleşme, 27’nci madde uyarınca, Sözleşme Türkiye bakımından 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe girdi.
CEDAW’ın Türkiye’de kabul edilmesinin 35’nci yıl dönümü münasebetiyle Türkiye Aile Meclisi tarafından Güngören Genç Osman Vakfında düzenlenen basın açıklamasında, aileyi ifsat eden sözleşme ve bileşeni olan yasalara, genç evlilik, velayet davaları, süresiz nafaka gibi olumsuz uygulamalara dikkat çekildi.
Türkiye Aile Meclisi adına basın açıklamasını okuyan Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, 1980 senesinde yapılan anayasada CEDAW’ın belirgin etkisinin olduğunu söyledi.
Sözleşmenin adaleti değil eşitliği öne çıkardığını belirten Çevik, söz konusu sözleşmenin İstanbul Sözleşmesi’nin felsefi temelini oluşturduğunu ifade etti.
Çevik, CEDAW’ın dayattığı İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projeleri, aileyi yıkan diğer sözleşmeler, nafaka, evlilik içi tecavüz gibi maddelerle kanun önünde kadına pozitif ayrımcılık gösterildiğini ve bunun anayasa ile güvence altına alındığını hatırlattı.
Çevik, Türkiye Aile Meclisi ve üyesi olan 3 bin STK ile Ayasofya’nın açılmasına sevindiklerini ancak caminin içerisinin doldurulması için aileyi yıkan yasa ve sözleşmelerin kalması gerektiğini ifade etti.
“Cinayetleri önlemenin yolu aile medeniyetini yeniden diriltmektir”
Çevik, “6284 ile 2 milyon aile evden uzaklaştırıldı. Burada güvenlik zafiyeti var. Evden uzaklaştırılan anne veya babaya çocuğu göstermezseniz cinnet geçiriyor. Bu yasa ve sözleşmeler yaşatmıyor öldürüyor maalesef. Çünkü siz velayeti istismar eden taraftan velayeti almazsanız kişi mahkeme kararına rağmen çocuğu diğer tarafa göstermiyor. Onun için cinnet ve cinayetle oluyor. Bu cinayetlerin önlemenin yolu aileyi ifsat eden sözleşmelerden vazgeçip aile medeniyeti yeniden diriltmektir. Yoksa bu cinnet ve cinayetler devam eder.” dedi.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinde İBB’de bir komisyon kurulması teklifinin reddedildiğini ancak Fatma Şahin’in başkanlığının yürüttüğü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında projeler yürüten Türkiye Belediyeler Birliği’ne karşı çıkılmadığını vurgulayan Çevik, bu tür uygulamalar kimden gelirse gelsin karşı çıkılması gerektiğini söyledi.
“Anayasamıza da giren pozitif ayrımcılık evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır”
CEDAW’ın dayatması olan “mal rejimi” ile de cinayet işlendiğini, 6284 sayılı yasa ile mala konmak için iftira atıldığını söyleyen Çevik, “Biz şiddet yok demiyoruz. Biz kadına şiddete de erkeğe şiddete de hayvana ve tüm canlılara şiddete de hayır diyoruz. Şiddette ayrımcılık cinsel bölücülüktür. Anayasamıza da giren pozitif ayrımcılık evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bunun düzeltilmesi gerekir.” diye konuştu.
“Yasalar ıslah edilmelidir”
Genç evlilik ve süresiz nafaka mağdurlarının yaşadığı sıkıntılara da değine Çevik, şöyle devam etti: “Oğlum sen Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın, kızım sen Fatih’ler doğuracak yaştasın diyeceğiz ardından da evlendiğinde sen çocuksun diyeceğiz. Böyle bir uygulama olabilir mi? Bu fıtratla ev Allah’la savaşmaktır. CEDAW’ın Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’ndaki yasalar ıslah edilmelidir. Nafaka CEDAW’ın dayatmasıdır. Bu kaldırılmalıdır. 1938’den 2002’ye kadar uygulanan ve sonradan değiştirilen evlenme yaşı tekrar eski haline gelmelidir.”
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının yeterli olmadığını TCK’da ve CEDAW’ın dayattığı diğer kanunların da ıslah edilmesi gerektiğini vurgulayan Çevik, süresiz nafakanın, evlilik içi tecavüz maddesinin kaldırılması gerektiğini savundu.
Çevik, CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin vahiy temelli tüm semavi dinlerin ahlaki değerlerini yok etmek için çıkarılan sözleşmeler olduğunu ifade eden Çevik, sözleşmelerin reddedilmesi halinde vatan ve neslin tehlike altında kalmaya devam edeceğini kaydetti.
İLKHA