Eğitim önemli bir değişim aracıdır.
Verilen eğitime göre nesiller yetişir ve toplumlar şekil alır.
Eğitim sistemi fabrika sistemi gibidir. Öğrenciler ham madde, eğitim yuvaları fabrika, eğitimciler fabrikadaki makinalar ve mezun olanlar ise ürünlerdir.
Türkiye’nin yönünü batıya çeviren zihniyet öteden beri bu fabrikayı kontrol altında tutmuştur.
Öyle bir eğitim sistemi kurmuşlar ki; Bu fabrikadan çıkan ürünlerin ezici çoğunluğu inanç, tarih ve medeniyetinden bihaber yetişmiştir.
Bu eğitim sistemiyle yapılmak istenen; toplumu fikren sisteme uyumlu hale getirmek ve fikren sisteme uyumlu olan bireylerle sistemi daha da güçlendirmektir.
Bunun için on yıllardır Türkiye eğitim fabrikasından çıkan defolu ürünler; inancına, tarihine ve kültürüne düşman olmuş; medeniyetin merkezi iken, mimsiz medeniyet sahibi batıyı örnek alarak onların diliyle konuşur hale gelmiştir.
Durum böyle olunca da ne âlim, ne mütefekkir ne bilim insanı ne de topluma yön verebilen aydınlar yetişti.
Hal böyle olunca artık duyarlı herkes anladı ki bu iş böyle yürümez. Bunun için Ak Parti hükümetleri muhtelif zamanlarda muhtelif adımlar attılar. Fakat söylenenler sadece sözde kaldığı için sonuç değişmedi.
En son iki yıl önce siyasi iktidar “2023 Eğitim Vizyonu Belgesi” hazırladı. Bu belgede, “Eğitim ve öğretimin hem bedene hem de ruha hitap edecek şekilde, çift kanatlı olacak...” diye açıkladı. Ancak bu belgenin içeriği de bir türlü uygulamaya geçmedi.
On gün önce ise Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, öğrenciler 21. Yüzyıl yetkinliklerinin kazandırılmasına ilişkin Politika Belgesi taslağı hazırladı.
Umarım bu taslak hayata geçirilir ve eğitim fabrikasındaki makina ayarları düzeltilir. Böylece belki sağlam ürünler elde edilebilir.
Evet, teoride bu gelişmeler olurken pratikte Türkiye eğitim fabrikası; batının materyalist anlayışını ve Kemalist ideolojinin fikriyatıyla çepeçevre kuşanmış ürünler vermeye devam ediyor.
“Ata’yı anma” diye yapılan secde ayinleri malumunuzdur.
Okul kitaplarında “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” gibi edepsizce rezaletleri “farklılığa saygılı” kılıfıyla meşrulaştırma durumunu bilmeyenimiz yoktur.
İskilipli Atıf hoca ve Şeyh Said Efendi gibi toplumumuzun önder ve öncüleri “Vatan haini” gibi yalanlarla hala ders kitaplarında işleniliyor.
Bir kaç ay önce Mersin’de görevli bir eğitimci sosyal medyada İskilipli Atıf hocaya “Âlim” dediği için MEB Mersin İl Müdürlüğü tarafından cezalandırıldı.
Hâsılı, siyasi iktidar teoride birçok çözümden söz ediyor fakat pratikte karşılığını göremiyoruz.
“Asım’ın Nesli” diye ahlaklı, erdemli, bilgili bir nesilden bahsediliyor ancak eğitim fabrikasının ürünleri zıt bir karakterle yetişiyor.
Bunun için teoride değil artık pratikte köklü bir değişikliğe giderek somut adımlar atılmalıdır.
Sağlam bir irade, iyi bir program ve duyarlı bir kadroyla bu mümkün olabilir.