Evet, yanlış okumadınız. Bu beş ülke, Kürdistan referandumunu bahane ederek Irak merkezli bir savaş için, belki de bir dünya savaşı için anlaşmış bulunmaktadır. Masa başında veya imzalanmış bir matbu evrak olarak olmasa da "netice itibarıyla" böyle bir anlaşma var. Bu anlaşma gereği, beş müttefik, ivedilikle savaş çıkarmakla meşguldürler.
Biz işin neticesine bakar, öyle değerlendiririz. Başta Türkiye olmak üzere, İran ve Irak, savaş çıkarmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Bölgesel Kürt yönetiminin her türlü diyalog ve müzakere çağrılarına kulaklarını tıkayarak güçsüz ve zayıf gördükleri Kürt yönetimini bir kaşık suda boğmak istiyorlar.
Bu üç devlet, kendi kurumsal tavırları ile yetinmeyerek Kürdistan içindeki müzahir yapılarını da harekete geçirerek bir savaşın alt yapısını oluşturuyorlar.
Türkiye krizin başından beri savaş dili dışında bir dil kullanmaktan özenle kaçındı. Oysa bu ağır savaş dili, Mavi Marmara olayında, Türkiye subaylarının başına çuval geçirildiğinde ve Türkiye'nin uçağı düşürüldüğünde kullanılmamıştı.
Irak ve İran, her ne kadar "biz Kürtlere karşı savaşmak istemiyoruz, savaşmayacağız" diyorlarsa da aldıkları tedbirler, Kürtlere uyguladıkları abluka ile tam tersini söylemektedirler. Öte taraftan Kürtlerin önüne koydukları şartlar, savaşı dayatmak dışında bir anlam taşımamaktadır. Zira:
-Gümrük kapılarını,
-Kerkük'ün yönetimini,
-Petrol kuyularını,
-Askeri havaalanlarını Merkezi yönetime devredeceksin gibi şartların Kürt yönetimi tarafından kabul edilmeyeceğini, böyle bir anlaşmanın uygulama sahasının olmadığını sağır sultan da bilmektedir. Üç komşu devletin ortak aklının ürünü olan bu şartlar, Kürt yönetiminin savaşa zorlanması veya hayatta kalmak için her türlü yola başvurmak zorunda bırakılması anlamına gelmektedir.
Hâlbuki Irak, Kürt yönetimine taalluk eden, kendi anayasalarının 50'den fazla maddesini uygulamadığında Türkiye ve İran'ın gık'ı çıkmamış, hatta belki onların direk veya dolaylı bunda katkıları da olmuştu.
Peki, İran, Irak, Türkiye ve Suriye'de savaşın çıkmasını, bu ülkelerin birbirlerini yiyip bitirmesini en çok kim istemekte ve temel strateji haline getirmiş bulunmaktadır? Amerika ve israil. İlk günden beri ABD'nin bu coğrafyada yapmaya çalıştığı tek şey, savaş çıkarmak, ülkeleri birbirine karşı kullanarak zayıflatmak, kendisine silah pazarı oluşturmak, sömürmek, israil'in büyük emellerine hizmet etmek değil midir?
Bu durumda bu üç ülkenin duruşları ile ABD ve israil'in duruşları ve yaptıkları aynı düzleme gelmiş olmuyor mu?
Hissi davranmaktan, ulusal menfaatler perspektifinden ve bencil duruşların etkisinden kurtulursak tablonun böyle olduğunu göreceğiz. Kürt yönetiminin çağrıları, üç ülkenin çağrı ve tavırlarından çok daha müspet ve yapıcıdır.
Bir daha söylemek durumundayız: farkında olalım veya olmayalım, sonuç itibarıyla ABD ve israil ile bir müttefiklik halini yaşıyoruz. Yapılması gereken şey; Kürt yönetiminin diyalog çağrılarına kulak vermek, bu üç ülke ile Kürt yönetiminin daha fazla emperyalizme ve israil'e saha açmalarına engel olmaktır. Burada çıkacak bir savaşın -ki inşallah çıkmayacaktır- şüphe edilmeyen tek neticesi; bu dört ülkenin parçalanmasıdır.