Avrupa Birliği ile Türkiye arasında Mart 2016'da Geri kabul anlaşması imzalanmıştı. Anlaşmaya göre; Türkiye üzerinden Avrupa'ya giden, mülteci statüsü verilmeyen sığınmacılar Türkiye'ye geri gönderilecek ve Türkiye'ye 3 milyar Euro mali destek sağlanacaktı. Ayrıca bu antlaşmada vize muafiyeti ve AB ile tam üyelik müzakerenin hızlanması konusunda da mutabakat sağlanmıştı.
Türkiye anlaşmanın şartlarını fazlasıyla yerine getirmesine rağmen, AB taahhüt ettiği 3 milyar Euro'nun sadece % 10'unu verdi. Üstelik vize muafiyeti ve AB'ye tam üyelik müzakerelerinin hızlandırılması yerine, Türkiye ile ilgili parlamenterlerin % 90'ı müzakere sürecinin dondurma yönünde tavsiye kararı aldı.
Avrupa Parlamentosunun Türkiye ile müzakere sürecini dondurma yönünde aldığı tavsiye kararına karşılık, Türkiye en üst perdeden sert tepki vermekle beraber elindeki iki önemli koz'u sahaya sürdü: Biri Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)'ne dâhil olma, diğeri sınır kapılarını açma. ŞİÖ' ye üye olma konusu ile ilgili çokça konuşuldu, yazıldı ve çizildi. Peki, Türkiye sınır kapılarını açarsa ne olur?
Türkiye sınır kapılarını açtığında Avrupa tam bir kâbus yaşayacak. Çünkü daha önce Kapıkule sınır kapısına 50 bin mülteci vardığında Avrupa'nın feryadını hepimiz duyduk. Ayrıca Türkiye sınır kapılarını kapalı tutmasına rağmen, ölümü pahasına yüz binlerce mülteci kaçak yollarla Avrupa'ya gitmiş; on binlercesi, yolda can verirken, bir o kadarını da Avrupa, kabul etmek zorunda kalmıştır. Yaklaşık üç buçuk milyon sığınmacıyı misafir eden Türkiye, sınır kapılarını açtığında manzarayı varın siz düşünün.
Kapıları açma noktasında işin hukuki boyutuna gelince; bilindiği gibi iltica, evrensel hukuk ile tanınmış bir haktır, bu hakkı engellemek Uluslararası hukuka göre suçtur. Dolayısıyla Türkiye kapıları açtığında yüz binlerce mülteci Avrupa kapılarına dayanacak. Bunun için AB, helvadan yapılmış evrensel hukuklarını yemese ya onları kabul edecek ya da tekrar pazarlık için Türkiye ile masaya oturmak zorunda kalacak.
Daha önce elli bin mülteci için kıyameti koparan Avrupa, yüz binlerce mülteciyi asla kaldıramaz. Zaten Sayın Cumhurbaşkanının sınır kapılarını açma konusundaki beyanatından sonra, Avrupa'nın birçok ülkesindeki yetkililer açıklamalar yapmak zorunda kaldılar.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, ‘'Her şeye rağmen Türkiye ile görüşmelerin kesilmesini istemiyoruz''dedi. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri, ‘'Göç ile ilgili anlaşmayı AB'ye katılım müzakerelerine bağlamak baştan yanlıştı.'' açıklaması yaptı. İtalya'nın eski başbakanı Silvio Berlusconi ise, ‘'Türkiye'de 2 milyon 400 bin sığınmacı var. Türkiye ile dostluk ilişkimizi sürdürmezsek ve bu ülke, sınır kapılarını açarsa tüm bu sığınmacılar Avrupa'ya gelecek'' diye açıklamalarda bulunarak Avrupa'yı uyardılar. Yapılan bu açıklamalar konu ile ilgili Avrupalıların haleti ruhiyelerini ele veriyor. Sonuç olarak; Üç buçuk milyon sığınmacı kardeşlerimiz hem Türkiye için bir imtihan vesilesidir ki Türkiye bu imtihanı başarıyla veriyor, hem de Avrupa için Türkiye'nin elinde ciddi bir kozdur. Değişmeyen bir gerçek var ki o da sığınmacılar ancak kendi ülkelerinde rahat ederler. Rabbim tez elden onları vatanlarına kavuştursun.