Amerika ve israil öncülüğündeki Batı dünyası, İslam dünyasını her anlamda rencide ediyor, aşağılıyor, yaptığı anlaşmalara uymuyor, keyfinin istediği gibi hareket ediyor. Sudan bahanelerle İslam ülkelerine zilleti dayatıyor, zenginliklerine el koyuyor, keyfi uygulamalarına karşı çıkanları ise ya ambargolarla ya da bizzat işgallerle hizaya getirmeye çalışıyor.
İslam dünyasının zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına, petrolüne, madenlerine göz diken Batılılar, dedeleri Haçlı barbarlar gibi Müslümanlarla mücadele ederken hiçbir ahlaki kuralı, insani hakkı tanımıyor. Müslümanların değerlerini, inançlarını ayaklar altına alan eylemlere girişiyorlar, Müslümanların namuslarına göz dikiyor, kutsal bildikleri ne varsa çiğnemekten çekinmiyorlar.
Hiçbir sebep yokken Batılılar Libya’ya saldırdılar. NATO uçakları Libya’yı yerle bir etti. On binlerce kadın çocuk vahşice öldürüldü. Libya şu an Batılıların kışkırttığı korkunç bir iç savaşın içinde boğuluyor.
Irak… Irak’ta milyonlarca Müslümanın ölümüne sebep oldular. Kendi depoları nükleer silahlarla dolu olduğu halde tespit bile edemedikleri bir nükleer silah bahanesiyle İslam medeniyetinin kadim şehirleri Bağdat’ı, Basra’yı, Musul’u ve daha nicelerini harabeye çevirdiler. Irak hala Batının esaretinden kurtulmuş değil. Hala acılar, karmaşalar, ihtilaflar, kaoslar içinde debelenip duruyor. Irak halkı yoksulluk ve çaresizlik içinde ayakta kalmaya çalışırken Batılı şirketler başta petrol olmak üzere Irak’ın zenginliğini ülkelerine akıtmaya devam ediyorlar.
Afganistan’ın hali insanı insanlığından utandırıyor. Kırk yıldan fazladır Müslüman Afgan halkı Haçlı teröristlerin zulmü altında inliyor. Önce Rus emperyalizmi, sonra da Amerika kapitalizmi Afganistan’ı hedef aldı. Bir zamanlar masallara konu olan o güzelim Afgan şehirleri şimdi birer harabe. Afganlı kadın ve çocuklar başlarını sokacak bir kulübeden, giyinecekleri bir elbiseden, bir lokma yiyecekten mahrum. Oysa aynı Afganistan’ı Batılı şarlatanlar bir uyuşturucu tarlasına çevirdiler. Afganistan’ın geniş ovalarında, verimli topraklarında yetiştirilen uyuşturucu dünya halklarını zehirlerken ensesi kalın Kapitalistlerin kasalarının parayla dolmasına neden oluyor.
Suriye ve Yemen… O halkların çektiği acı ve perişanlığı ağıtlar bile tasvir edemez. En güçlü edipler, şairler bile Batılıların Suriye ve Yemen’in başına getirdikleri felaketleri anlatmaktan aciz kalırlar.
Daha hangi İslam ülkesini sayayım ki? Batılıların acı çektirmediği, sömürmediği, talan etmediği, açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmediği, fitne ve karmaşanın içine düşürmediği İslam ülkesi mi kaldı?
Şimdi bu Batı, sömürgeci Amerika ve müttefikleri İran’ı ve Türkiye’yi hedefe koymuşlar. Gerçi İran kırk yıldır hedefteydi ama bu defa iş çok daha vahim. Batı İran’a diz çöktürmeyi kafaya koymuş. Batıyla İran arasındaki tehlikeli kapışma her geçen gün artıyor. Türkiye ile Batı arasındaki düşmanlık da tehdit boyutunu çoktan aştı.
Lakin İran İslam Cumhuriyeti boyun eğmiyor. Onurlu bir şekilde direniyor. Özgürlük ve bağımsızlığından taviz vermeyeceğini söylem ve eylemleriyle ispat ediyor. Batılılara kafa tutuyor. Gerekirse ölümüne bir savaşı göze alacağını ve Batılılara saldırganlıklarını pahalıya ödeteceğini belirtmekten çekinmiyor.
Avrupa Birliğinin ambargo kararına karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekirse ikinci bir Kıbrıs Harekâtından çekinmeyecekleri açıklamasıyla karşılık verdi. Türkiye’nin emperyalist Batıya boyun eğme gibi bir niyeti yok. Temennimiz bunun böyle devam etmesi.
Batı her şeyimizi hedef almış durumda. Her şeyimizi… İnsanca yaşama hakkımızı da dâhil… Ve Batıya karşı ciddi bir direniş olmazsa onu durdurmak mümkün olmayacak.
Ümmetin geleceği, onuru, izzeti adına Türkiye’ye ve İran’a destek olmalıyız. Türkiye ve İran bugün tüm ümmet adına Amerika ve Batıya direniyor, ümmetin onurunu koruyor, kurtarıyor. Türkiye ve İran bu savaşı kaybederse İslam dünyasının perişanlığı, esareti, mazlumiyeti bir kaç kat daha artacak.