Türkiye'nin hava kalkanı ihtiyacı ve S-400'ler

Abdullah KAVAN

S-400 anlaşmalarının Türkiye ve Rusya arasında sadece bir askeri anlaşmadan ibaret değil, stratejik ve mesajlarla dolu bir anlaşmadır. Türkiye uzun süredir hava savunma sistemine sahip olmaması nedeniyle ciddi güvenlik tehditleriyle karşı karşıyaydı. Hatırlanacağı üzere bir dönem Türkiye'nin Çin'den füze savunma sistemi alması gündeme gelmişti. Ancak o dönemde Türkiye'nin NATO üyesi olması sebebiyle karşı karşıya kaldığı baskılar ve füzelerin NATO'nun savunma sistemine “entegre olamayacağı”nın gerekçe gösterilmesi sebebiyle alım gerçekleşmemişti. O dönemden sonra Türkiye çok büyük güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Özellikle çözüm süreci adı altında bölgede “çukur siyasetiyle” gelinen çatışmalar, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimi ve Fırat Kalkanı operasyonu esnasında doğrusal asimetrik saldırılar bunun en önemli örnekleriydi…

Türkiye'nin tam da tehditler altında olduğu bir dönemde NATO'nun tavrı ise ikiyüzlülüğün göstergesiydi. Çünkü NATO kapsamında Türkiye'ye konuşlandırılan Patriot bataryaları en çok Türkiye'nin ihtiyacı olan bir dönemde müttefikleri! tarafından geri çekilmişti. Bu çekilme kararı da Türkiye'yi yeni bir hava kalkanı arayışına sevk etti. Zira Türkiye açısından, yakın dönemde yaşadığı tehditler üzerinden başka bir fotoğraf oluştu. Bu fotoğrafın içerisinde Türkiye'nin üstlendiği vizyon ve misyon bu coğrafyanın geleceği açısından büyük önem taşıyor. Türkiye artık kendi güvenliğine yönelik tehditlerin arkasında kimlerin olduğunu iyi biliyor. 15 Temmuz darbe girişimi, Fırat Kalkanı operasyonundaki zorluklar ve YPG/PKK'nın Batılı devletler tarafından doğrudan desteklenmesi bu tehditlere en büyük örnek olarak söylenilebilir.

Türkiye yakın dönemde karşı karıya kaldığı bu riskleri kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Bugün YPG/PKK'ya Batı desteği ortada. Kendi ülkelerinde bile himaye ediyorlar. Batı'nın bu rolü FETÖ'nün darbe girişimiyle daha da belirgin hale geldi. Batı DEAŞ'ı gerekçe göstererek bölgede bir dizayna girişti. Tüm coğrafyayı tehlikeye sokan bu tehdit karşısında Türkiye-Rusya arasındaki anlaşma dostane değil  “ortak çıkar” endekslidir. Bunun semeresi de son olarak Türkiye'yle anlaştığı S-400 füzeleridir.

Netice olarak; S-400 füze anlaşmasının küçük parçası olduğu son hamleler gösteriyor ki dünyanın ağırlık merkezinin Avrupa ve ABD'den Asya'ya kaydığına işaret eden bu durumda; Rusya ve Türkiye arasında başka güvenlik anlaşmaları olabilir. Her ne kadar bu Türkiye-Rusya yakınlaşması olarak değerlendirilse de işin özü; başta Türkiye olmak üzere Asya'daki Müslüman ülkelerin Avrupa ve ABD'den kopma başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Bu süreç, zaman içerisinde gelişirse dünya jeopolitiğiyle ilgili çok önemli eksen değişimi ve ağırlık merkezi kayması olabilir. Bu ağırlık merkezinin Avrupa ve ABD'den Asya'ya kayma olasılığı güçleniyor. Böyle bir durumda öne çıkacak bir veya iki Müslüman devlet etrafında diğer Müslüman ülkelerde toplanabilir. İplerini batı sömürgesinden koparmaya doğru evirilebilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.