Dünya’da pandemi, Tunus’ta darbe, Afganistan’da çatışmalar, Türkiye’de orman yangınları ve sel taşkınlarının gündeme oturduğu bugünlerde ayağı yere değen gelişmelerle satırlarımızı sürdürmek isterdik; ama görünen şu ki dünyanın hem insan eli hem de tabiat kaynaklı kaynar kazan hali durulmayacak gibi.
Orman yangınlarında “Ateş” kavramı ve pratiği tüm yakıcılığı ve gerçekliği ile mazlum yürekler için tehdit sıralamasında birinciliği ele geçirdi. Öz/tabiatıyla her eşya hayra dönükken insanın iradi kesbi eşyayı şer/zarara hamlederek korkunçlaştırmaktadır. Günlük hayatımızı ısınma, ısıtma, aydınlanma, soğutma, birleştirme, ayırma, tedavi etme gibi birçok yönden kolaylaştırıcı bir özelliği barındıran ateş, şeytani bir aldanışla şeytanlaşan PKK zihniyetinin elinde can, mal ve ürünleri yok etmeye tutuşmuştur.
Allah’ın özenle yarattığı insan, kulluk teslimiyetiyle eşref makamlara iman nuruyla yükselirken, sistem kendi put düzeniyle halkı vatandaş bağıyla köleleştirmek uğruna bir asra yakın zulmü, tehciri, yakma ve yıkımı terk etmedi. Bugün de insani değerlerden yoksun hayvansal bir komüniteyi ilke bilen PKK ve bileşkeleri LGBTİ gibi korkunç bir ahlaksızlığı öne alarak nefsi ve şehevi serbestlikle gençler ve kadınlar üzerinden elde ettiği nicel getiriyi ateş nesnesiyle nitel bir kazanıma çevirmek istedi ve istiyor.
Marksist söylemlerinin baskısıyla dinsizleşen bir zihniyeti Demirci Kawa efsanesiyle uyutup Zerdüşt’ün ateşine kul yaptılar. Yunan site devletinden bu yana ateşi bir totem haline getirip tanrılar(!)ın gazabıyla insanı zebun edenler, tanrılarına adanacak kurbanlar(!) istedi, istiyor. 90’lı yıllarda Apoist geri zekâlılıkla kendi elemanlarını üzerlerine döktükleri benzinlerle ateşe sunanlar ve özerklik arzusunun verdiği sarhoşlukla dindar halkı ateşe atmak için saldıranlar, bugün ciğerlerimiz hükmünde olan ormanları ateşe vermekle tabiata, canlılara ve insanlara zarar vermek istiyorlar.
Antalya, Muğla, İzmir, İskenderun, Hatay ve daha birçok yere bakıyoruz ormanları cayır cayır yandı. Yüz binler hektarlık alanla ifade edilen ağaçlık alanlar yandı, kül oldu. Bu yangınlara herkes su dökmek yerine maalesef toplumun kutuplaşmış kesimlerinin çoğu olan biteni kendine taraf yontup siyasi rant ve nefsi deşarj yoluna gitti.
Ateş, ateş, ateş… Ben bu ateşin arka cephesinde nice sırıtan yüzü ve müjde olacak göz kırpmaları görüyorum.
Sırıtan birinci yüz, Kürt halkını “haklar, anadilde eğitim, özerklik…” söylemleriyle sokaklara döken; ama aslında halkı inkârın ateşini tutuşturan odunlar mesabesinde gören PKK!
Kıs kıs gülen ikinci yüz, halkı insanların kirli bir savaşın içine çekilmesiyle oluşan kaos ortamında nemalanmak ve realist milliyetçilik gibi nevzuhur söylemlerle tek dil, tek Türkiye vatandaşlığını boyunlara dolayan sistem hamisi CHP ve pusuda yatan diğer klikler!
Zahiren şer gibi görünen bu görüntünün derin boyutlarında ise birinci müjde: Yüce Allah buyuruyor ki: "... Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden sakınınız." (Bakara: 24) bu ayet hem gerçek ateşten sakınmayı salık verirken hem de toplumsal düzeni bozmak uğruna bir cehenneme taşımak isteyen ateşin çocukları PKK tehlikesinden “iman, ahlak, ilim, selamet, tedbir ve onurlu bir duruş”la sakınmayı salık verir.
Zahiren yakan ateşin ilahi lütufla serinlik ve selamet verebileceğini gösteren ikinci müjde: “Biz de dedik ki: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol." ( Enbiya:61)”
İbrahim milleti ve Muhammed ümmetinden olmayı bir onur bilenler Yüce Allah’ın vekâletini gönül hoşluğuyla kabul eden, O’nun Mevla oluşunu tevekkülle baş tacı yapanlar bilmeli ki; Hazret-i İbrahim’i yakmak için tutuşturulan ateş nasıl ki selametli bir sonuç verdi, tıpkı bunun gibi PKK, CHP ve bilumum batıl zihniyetlerin tutuşturduğu her türlü fitne ateşi de gül bahçesine dönüşen bir iman toplumunu biiznillah netice verecektir.