Türkiye'de gündem her zaman olduğu gibi bu hafta da çok yoğun. Bu yoğun gündeme Türkiye dışında yaşanan gelişmeler de eklenince, köşemize taşımak istediğimiz bazı konuları değerlendirme şansımız olmayabiliyor. Oysa hepsi de önemli konular ve aslında her bir konuyla ilgili ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunmak gerekiyor. Bugünkü köşemizde de, gündemdeki üç konuyu bir yazıda ele alacağız.
ABD'den yaptırım kararı
Sömürgeci ABD, Türkiye'ye yönelik tehditlerine ve bazı yaptırımlarına devam ediyor. İki gün evvel, papaz Brunson'ın serbest bırakılmamasında payları bulunduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül hakkında yaptırım kararı aldı. Karar, ABD'nin Türkiye'ye karşı düşmanlığını ve gerçek niyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Karara karşı Türkiye'den tepkiler verildi. Ancak bu tepkilerin cılız ve çok yetersiz olduğunu ifade etmek isterim.
Her seferinde Türkiye'yi hiçe sayarak tehditlerde bulunan ve muhtelif yaptırımlar uygulayan küresel haydut ABD'ye gereken cevap geciktirilmeden verilmelidir. Verilecek cevap velev ki ilişkileri koparmaya kadar gitse de geri adım atılmamalıdır. Emperyalist ABD, Türkiye'ye karşı ekonomik ve siyasi düşmanlık üreten bir cephe açarak tarafını ve gerçek niyetini belli etmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana onlarca şeytanî strateji geliştirerek Türkiye'yi zorda bırakmak istediği herkesin malumudur.
Yaşanan onca gelişmeye rağmen hala ABD'ye karşı iyi niyetli olmak ve ilişkilerin normalleşmesini istemek, bağımsız bir devletin yapacağı işler değildir. Türkiye halkları, ülkeyi idare eden mekanizmadan mütekabiliyet ilkesi gereğince daha kararlı ve cesur adımlar atılmasını beklemektedir. Cesur adımların atılmaması ve anlayacakları dilden misliyle cevap verilmemesi durumunda, ABD tarafından daha büyük ve daha uzun süreli yaptırım kararlarının alınacağı bilinmelidir.
Anne ve bebeğinin katledilmesi
İnsanlıktan nasiplenmemiş malum güruh yine bir vahşete imza attı. Hakkâri'de bir anne ve on bir aylık bebeğini katletti. Savunmasız bir anne ve bebeğini katletmek vahşiliktir, barbarlıktır. Ve aynı zamanda kandan beslenenler açısından acziyettir, küstahlıktır. Bu vahşetin kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Bu vahşeti yapanlar, insanlığa karşı kabul edilemez büyük bir suç işlemişlerdir.
İnsanlık ailesi, ilkel ideolojisi için kadın ve çocukları katletmekten çekinmeyen PKK zihniyetini ve destekçilerini vicdanlarda mahkûm etmelidir. Daha ne zamana kadar toplum arasında destek bulmaya devam edecekler! Milletimizin, özellikle de Kürt halkının bu insanlık düşmanı zihniyete gerekli cevabı vermesinin zamanı artık gelmiştir.
İnanıyoruz ki, masum ve savunmasız insanları katlederek kan ve kaostan beslenen malum zihniyetin iflası ve yok oluşu pek yakındır. Bu murdar zihniyetin, bebekleri katleden işgalci siyonistlerden hiçbir farkı yoktur. Bu iki zihniyet, insanlık ailesinin en büyük düşmanı, barış ve huzurun önündeki en büyük engeldirler.
Mısır'da yeni idam cezaları
Mısır'da zalim Sisi yönetiminin, mazlum İhvan mensuplarına yönelik zulümleri aralıksız devam ediyor. Darbeden sonra İhvan mensubu binlerce Müslümanı katlettiler, binlercesini zindanlara attılar. Mahkemeye çıkardıkları İhvan üyelerine müebbet ve kimi yöneticilere de idam cezası verdiler. Mısır'da yaşanan bu zulme ve hukuksuz uygulamalara karşı şu ana kadar ciddi hiçbir şey yapılmadı. Dünya halkları İhvan'a yapılanlara sessiz kaldı, bir tepki vermedi. Darbeci Sisi yönetimi, halkların sessizliği ve Müslüman âleminin de dağınıklığı karşısında güç aldı ve İhvan üyelerine zulmetmeye ve idam cezaları vermeye devam etti.
Ne acı ki bizler de Mısırlı Müslüman kardeşlerimizi unuttuk, İhvan mensuplarına verilen idam cezasını bile sıradan görmeye başladık, gündem bile yapmadık. Neden bu hale geldik, ne oldu da dünya Müslümanlarının yaşadığı zulümlere bir tepki vermez olduk! Sessizliğimizin düşmanları cesaretlendirdiğinin, tepkisizliğimizin zalimleri daha bir saldırganlaştırdığının farkında mıyız?
Yeniden ilk günkü aşk ve heyecanla tüm Müslümanların derdiyle dertlenmemiz gerekiyor. Zira ümmetin gözü bizde, mazlumlar beklenti içerisinde. O halde haydi ey Müslümanlar, vakit kaybetmeden özümüze dönelim. Dünyanın neresinde bir Müslüman zulüm ve haksızlığa uğruyorsa, hemen yardımına koşalım, yaşadıklarını gündeme getirerek ve vicdan sahiplerini harekete geçirerek en azından zalimlerin zulmünü engellemiş olalım. Bunlar, bir Müslüman'ın Müslüman kardeşi üzerindeki haklarından değil midir?