Küreselleşme adıyla yeryüzünü kasıp kavuran rüzgâra şöyle bir bakar mısınız? Önüne kattığı her şeyi, özellikle herkesi yıkıp deviriyor, hiç kimseyi ayakta bırakmıyor. Bir zaman sonra bu rüzgâra maruz kalan hiç kimse var olduğunu iddia edemez duruma geliyor.
Çünkü bu rüzgâr insanı var eden değerlerini koparmak, budayıp yok etmek üzere esiyor. Küreselleşme şahsiyeti olmayan bütün zavallıları süpürüp götürüyor.
İsterseniz küreselleşme, globalleşme başlığı altında esen rüzgârı biraz yakından incelemeye alın, görülecektir ki insanoğlunun ister yaratılıştan getirdikleri olsun ister sonradan kazandıkları olsun bütün erdemlerini sıfırlamak üzere esmektedir. Üstelik söz konusu bu rüzgâr öylesine hızlı esmektedir ki, dünya hiçbir zaman böyle bir hıza şahit olmamıştır.
Bu rüzgârın her ne kadar bir kısmı kendiliğinden oluşsa da, özellikle Amerikan merkezli, tüketimi körükleyen şirketler merkezinden üflenmekte, aynı anda yeryüzünün en ücra noktasına ulaşmaktadır, anında zayıfları yutuvermektedir.
Zaten zayıfların önemli bir kısmı ta baştan söz konusu rüzgâra kendisini kaptırıp yok olup gitmeye gönüllü olarak katılmaktadırlar.
Geçen yazımızda dile getirdiğim “göçerek yok olup gitme” başlığı altında buna değinmiştim. Yani, yaşadıkları yerlerden, kendi toplumlarından ayrılıp büyük kentlere, başka ülkelere göçenlerin önemli bir kısmı gittikleri yerde eriyip kaybolmaya can atanlardır.
Küreselleşme rüzgârından etkilenmemenin yegâne yolu, şahsiyet sahibi olmaktır. Bir insanın şahsiyet sahibi olabilmesinin şartı ise, bir takım değerlere sahip olması, bir takım erdemlerle donanmış olmasıdır. Bu değerlerin neler olduğu konusu biraz tartışmalı olabilir ama unutmayalım ki üzerinde ittifak edilmemiş bile olsa söz konusu değerler bu uğursuz rüzgâr karşısında insanı korumaktadır.
Müslümanın şahsiyetinin oluşmasında sahip olması gereken değerlerin neler olduğunu konuşmaya, konuyla ilgili âyetlerden, hadislerden deliller getirmeye gerek duymuyoruz. Müsaadenizle bu defa bir yabancıdan alıntı yapalım. Anthony Giddens;
“Uğruna öleceğiniz bir şeyiniz olmazsa hiçbirimizin gözünde hayatın anlamı kalmaz” diyor.
Küreselleşme rüzgârı önünde çelik duvar gibi duracak olanlar, uğrunda canlarını feda edecekleri bir takım değerleri olanlardır. Tamamı olmasa da İslam dünyasında bunlardan çok sayıda vardır.
Hatta, eriyip gitmeyi göze alarak ülkelerini, toplumlarını terk ederek Batıya iltica edenlerin önemli bir kısmı bir zaman geçtikten sonra söz konusu değerlerini hatırlayacaklar, Rableri onlara hatırlatacak ve bir gün Müslümanca bir şahsiyet ortaya koyacaklar, gittikleri yerde erimek bir tarafa çevrelerini dönüştüreceklerdir. Bu bir ütopya değil, örneklerine çokça şahit oluyoruz.