Sykes-Picot, tam yüz yıldan beri coğrafyamızı acıya, kana boğan anlaşmanın adıdır. Hasta adam denilen Osmanlı'nın ölüm fermanıdır bu anlaşma. Aslında Osmanlı ölmemiş, ama içerdeki işbirlikçilerin de desteğiyle bir suikast sonucu ortadan kaldırılmıştır. Üç kıta üzerinde bıraktığı mirası ise kendi evlatlarına bırakılmamış; mirasa el koyan devrin haydut ve hırsızları bu zengin mirası kendi aralarında taksim etmişlerdir. Bu taksime şahit olan kimi çocukları, mirastan bir pay isteme cesaretini bile gösterememiş, daha kötüsü ‘reddi miras 'da bulunmuşlardır. Miras vaadiyle suikastçılarla işbirliği yapan Şerif Hüseyin gibiler ise aldandıklarını savaş sona erdikten sonra anlamışlardır ancak...
İngilizler ile Fransızlar arasındaki bu anlaşma 1916 Mayıs'ında Çarlık Rusya'sının başkenti St.Petersburg' da yapılır. Rusya, yapılan gizli antlaşmanın ortağı olmasa da onayı alınan taraftır ve ölünün terekesinden ona da makul bir miktar verilir. Doğu Anadolu Bölgesi ile Boğazların denetimi Çarlık Rusya'sına bırakılır.
Osmanlı'nın ölüm fermanı demek olan bu gizli anlaşma 1917' de Rusya'da yapılan devrimden sonra yapılan arşiv aramaları esnasında ortaya çıkar. Komünist lider Lenin, ‘sömürgeci hırsızların antlaşması' dediği bu belgeyi dünyaya ilan eder. Ve o günden beri anlaşma ‘Sykes- Picot Antlaşması' diye anılır.
Birinci Cihan Harbi'nin sürdüğü dönemde yapılan anlaşma gizli kalmıştır. Çünkü; henüz savaş sona ermeden böyle bir anlaşmanın açıklanması sakıncalı görülmüştür. 1920'de Sanremo Konferansı'nda anlaşmanın gereği yerine getirilir ve bölgemizin bölünmesi olayı hayata geçirilir. İngilizler, Şerif Hüseyin' e verdikleri ‘Arap İmparatorluğu' sözünü unuturlar. Suriye ve Lübnan Fransa'ya, Irak ve Filistin de İngiltere'ye bırakılır.
Sömürgeci işgalciler, masa üzerinde cetvelle çizdikleri bölgeyi ufak devletlere taksim ederler. Yüzyıllarca beraber yaşamış Müslümanlar, çizilen yapay sınırlarla birbirinden koparılır. Bir daha bir araya gelemeyecekleri şekilde bir paylaşım yapılır. Oluşturulan yapay sınırların arasına ileride bu devletçikleri birbiriyle uğraştıracak ihtilaf alanlarının konması da unutulmaz. Plan çok sinsi ve uzun vadelidir.
Coğrafi taksimi kültür emperyalizmi izler. Müslüman toplumların gerçek anlamda parçalanması için coğrafi bölünmüşlük yeterli olmayacaktı. Müslümanların kendi özlerinden, inançlarından koparılması, Batı tarzı bir sosyo-politik yapının yerleştirilmesi politikaları devreye kondu. Ümmet bilinci yerine ırk, ülke ve kabile bağı öne çıkarıldı. Oluşturulan devletleri idare edecek kadroların kendilerine bağlı uşak ruhlu olmaları için harcandı. Bunu kabul etmeyenler tasfiye edildi. Özellikle Türkiye'de devreye konan toplumu değiştirme projesinin nelere mal olduğu herkesin malumudur.
Bu meşum anlaşma sonucu ortaya çıkan somut sonuçların ilki ve en önemlisi Filistin toprakları üzerinde Siyonist bir devletin kurulması oldu. Kurulan bu devletin işgal ve katliamlarını sürdürmesi için gereken her destek de Batı tarafından sağlandı. İngilizlerin Filistin'deki manda yönetimi dönemi, Siyonist devletin oluşmasının kuluçka dönemidir.
Filistin'e her taraftan göçler başlatıldı. Siyonist çetelerin yağma ve katliamlar yapmalarına göz yumuldu. 14 Mayıs 1948'de Filistin'in küçük bir parçası üzerinde israil diye bir devlet kuruldu ve hemen tanındı. Filistin halkının ‘Nekbe' (Büyük felaket, kara gün) adını verdiği bu olay altmış sekiz yıldan beri sürüyor.1967'de başlayan ve sadece altı gün süren Arap-israil savaşında, israil işgal ettiği toprakları dört kat arttırdı. Golan tepeleri, Gazze şeridi, Sina yarımadası ve en önemlisi kutsal şehir Kudüs işgal edildi.
Filistin halkının Nekbe'si gelişerek ve çoğalarak günümüze ulaştı. Batı, petrolü kontrol altında tutmak için işgale devam etti. Irak işgal edildi ve vahşice yağmalandı. Petrol yatağı bu ülke şimdi IMF'den borç talep eder duruma gelmiş. Suriye'nin hâli ortada...
Batı, aradan geçen yüzyıldan sonra bir kez daha bölgeyi parçalayarak kontrol etmeyi planlıyor. 2003'te başlayan Irak işgaliyle fiilen bu plan yürürlüğe konmuş durumda. Suriye'den sonra bölgenin diğer ülkeleri de peyderpey bu planın uygulama alanına sokulmaya çalışılıyor. Amerikalı yetkililerin DEAŞ ile savaş otuz yıl sürecek demelerinin anlamı budur. Yani bölgenin yeni şekli otuz yılda tamamlanacak demektir bu.
Evet dün Fransa ve Britanya, bugün ABD ve Rusya. Bölgemiz ikinci bir Syket-Pikot ile parçalanmaya götürülürken bölge yönetimlerine de mezhepçilik oyunu oynatılıyor. Bugün bu oyunu oynayanların yarın Şerif Hüseyin olacaklarını söylemeye gerek var mı?