ABD-AB ile Rusya arasındaki ilişkiler Ukrayna’da meydana gelen son olaylar nedeniyle kritik bir merhaleye girdi. Rusya’nın Kırım’ı işgali ve Ukrayna’ya muhtemel bir askeri müdahale arzusu Batı dünyasını korkuttu. Amerika ve AB Moskova’yı askeri müdahale konusunda uyardı; böylesi bir şeyin kapsamlı bir yaptırım ile karşılık bulacağı ve sonuçların vahim olacağı tehdidinde bulundu. NATO Genel Sekreteri Rasmussen de Putin’i geri adım atmaya zorlamaya çalıştı ancak, bütün bunların pek bir işe yaramadığı görüldü. Tehditlere aldırış etmeyen Vladimir Putin’in Ukrayna’yı ABD ve AB’ne kaptırmama konusunda kararlı olduğu anlaşılıyor. Putin, beş yıl önce Gürcistan konusunda da askeri güce başvurmuş ve ciddi bir tepkiyle de karşılaşmamıştı.
Rusya, Ukrayna ve Kırım yarımadası bölgelerini yüzyıllardan beri kontrolü altında tutuyor; çarlık dönemlerinden beri sıcak denizlere inmenin bir kapısı olarak gördüğü ve kendi küresel hegemonyası açısından son derece jeopolitik bir öneme sahip bu bölgeyi kontrolü altında tutmayı bir hak olarak da görüyor.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölge üzerindeki kontrolü zayıflayan Rusya, son yıllarda bölgesel ve küresel etkinliğini tekrar eski ayarına yükseltmenin hayalini kuruyor. Peki Putin, Ukrayna üzerinde oynadığı bu kumar oyununu kazanır mı? ABD ve Batı dünyasının tehditlerini icra safhasına koymaları durumunda Rusya’nın ekonomik açıdan zorlanacağı muhakkak. Ancak görünen o ki Rusya’ya karşı Batı dünyası kurusıkı tehditlerden başka önemli bir şey yapamayacak.
Soğuk savaşın sona ermesinden sonra ABD tek başına dünyaya nizamat vermeye başladı. Ortadoğu’da Rusya’nın dostları Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi devrildiler. Rusya geride kalan tek müttefiki Baas rejimini de kaybetmemek için üç yıldan beri Esed’e her türlü desteği sağlamaya devam ediyor. Çünkü Rusya, Baas rejiminin devrilmesi durumunda çıkarlarının büyük zarar göreceğini düşünüyor. Son aylarda başta Mısır olmak üzere Ortadoğu’daki diğer bazı önemli devletlerle siyasi, ekonomik ve askeri alanda ilişkiler geliştirme çabaları ise Rusya’nın eski emperyal emellerini yeniden gerçekleştirmek, küresel ölçekte etkin bir güç olarak yerini almak istediği şeklinde yorumlanıyor.
Bölgede Rusya’nın bu seviyede etkisinin giderek artmasından rahatsız olan ABD ise onu kendi mahallesinde durdurmanın planlarını devreye koyuyor. İşte Ukrayna’da olup bitenin arka planında asıl bu sebep yatıyor. ABD ve AB ülkelerinin Ukrayna’daki muhalefeti destekledikleri bilinmeyen bir şey değil. Bunun için Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Batılı liderleri Ukrayna’daki kargaşayı kışkırtmakla suçladı.
Çin ile beraber ABD’ye karşı güç birliği oluşturan Rusya’nın ABD’ye meydan okumaya devam edeceği anlaşılıyor. Çünkü Putin, Amerika’nın Ukrayna’dan dolayı kendileriyle bir savaşı göze alamayacağını iyi biliyor. AB ülkeleri de Rusya ile bir sürtüşmeye girecek değiller. Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinden bazılarının Rus doğalgazına mecbur oldukları ve Rusya ile önemli ticari ilişkilerinin olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.
Rusya’nın Ukrayna macerası nasıl biter bilemiyoruz. Ukrayna macerasıyla Rusya’nın tuzağa düşürüldüğünü ve bunun kendisi için kötü sonuçlar doğuracağını düşünen taraflar var. Böyle düşünenlere göre önümüzdeki aylarda sıkışacak olan Rusya Suriye’deki konumundan taviz vermek zorunda kalacak.
Ne yazık ki bu çok zayıf bir ihtimal. Rusya’nın Suriye’ye desteği askeri silah ve mühimmat alanında olduğuna göre bir sıkıntı olmayacak. Suriye rejimini ayakta tutan gücün sadece Rusya olmadığını da unutmamak gerekir. Suriye rejimi üç yıldır devam eden iç savaştaki en iyi demlerini yaşıyor diyebiliriz. Çünkü savaşçı muhalif guruplar birbirlerini vuruyor. Önümüzdeki günlerde daha kanlı çatışmaların meydana gelmesinden endişe ediliyor. Muhalif savaşçı gurupları destekleyen devletler ise birbirlerine düşmüş vaziyetteler. Suriye muhalefeti içerde ve dışarıda en kötü günlerini yaşıyor maalesef. Bunun için Ukrayna’dan Suriye muhalefetine bir şey çıkmaz.