Bu pazartesi Eğitim Bir Sen bütün okullarda ‘'Bilginin gücünü cehaletin cürmüne teslim etmemeliyiz'' başlıklı basın açıklamasını dağıttı. Bu basın açıklamasını, İzmir'in Ödemiş ilçesi Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen'in, öğrencisi tarafından tüfekle vurularak hayatını kaybetmesi üzerine yapma gereği duyan sendika özellikle şu hususları yetkililere ve kamuoyuna hatırlattı:
- ‘'İlgililerin daha fazla seyirci kalmadan caydırıcı ve önleyici tedbirler almasını bekliyoruz.''
- ‘'Bu saldırılar geleceğimizi karartmakta, eğitim camiasını tedirgin etmekte, birçok mağduriyete neden olmaktadır… Bu sebeple, cehalete dayanan şiddeti veya şiddete dayanan cehaleti bir an evvel ortadan kaldırmalıyız.''
- Son dönemlerde öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren anlayış, bugün geldiğimiz noktanın sebebidir.
Yukarıda birkaç madde ile özet olarak vermeye çalıştığımız basın açıklamasını önemli buluyoruz. Biz bu basın açıklamasının Erzurum'da üniversitede saldırıya uğrayan İlahiyatçı, alim, kanaat önderi, yüz binlere seslenen, bir gazetenin genel yayın yönetmeni Mehmet Göktaş Hoca için de verilmesini her kesimden beklediğimizi ifade etmek isteriz. Özellikle Sendikanın da belirttiği gibi ne yazık ki 'Bilginin gücü cehaletin cürmüne teslim ediliyor.' Özellikle biz millet olarak eğitime ve eğitimciye, muallimlere değer veren bir ülke iken bugün geldiğimiz noktada bir okul müdürü öğrenci tarafından vurulup öldürülüyorsa, en güvenli yerler olarak gördüğümüz üniversiteleri eşkıyalar basıyor ve alimlerimizi, gençlerimizi darp ediyorsa buna bir dur demek gerekmez mi? Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, siyasilerden beklenen açıklamaların gelmemesi veya geç gelmesi, bu tür olayların basın tarafından örtbas edilmesi de ayrıca insanı bir başka anlamda yaralıyor.
Bu konuda ‘Öğretmenlerin Eğitimi' başlıklı yazımızda bazı konulara değinmiş devlet ricalinin bizzat öğretmenlerin ihtiyaçları ile ilgilenmesi, öğretmenlerin onure edilmesi gerektiğini belirtmiştik.
Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın teknokratlarca değil de eğitimde alın teri dökmüş ve söz sahibi olan, fakir de olsa eğitime emek vermiş kişilerce yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama ülke siyasetinde eğitime emekten ziyade teknokrat olmak veya para babası olmak gerektiği kanısı var. Bu konuda bütün eğitim camiasının kabul edeceği yeterlilikte, eğitimden anlayan yöneticiler Milli Eğitime atanmalı ve desteklenmelidir. Özellikle bu kişiler, Akif'in dediği gibi ecdada söven kişilerden değil; ecdadını tanıyan, milleti öz değerlerine kavuşturmak isteyen şuurlu Salih kişilerden seçilmelidir.
Bir de eğitime saldırı yapan vatandaşlar veya öğrenciler niye bu duruma geldi diye sormak gerekir. Alo 147'ler veya habercilik anlayışları ne yazık ki bizi bu hale getirdi. ‘Köpek adamı ısırınca haber olmaz; ama adam köpeği ısırınca haber olur.' Anlayışı çerçevesinde eğitimcilere karşı olan şiddet olayları ört bas ediliyor amma bir eğitimci en ufak bir hata yapsa çarşaf çarşaf manşet oluyor. Bu durumu da iyi niyetli bir anlayış olarak görmüyoruz. Geçmiş yazılarımızda da değindiğimiz gibi eğitim ile ilgili haberler çoğaltılmalıdır. Basında eğitim programları arttırılmalıdır. Hatta bizzat Cumhurun başkanı dahi halkımıza öğretmene nasıl değer verileceğini anlatmalıdır.
Bu konuda sözü uzatmadan eğitime saldırı, alime saygısızlık kesinlikle görmezden gelinecek bir konu değildir. Ülke içinde söz sahibi olan herkesi bu konuda açıklama yapmaya davet ediyoruz.
Ya rab! Milletimize alime, muallime değer vermeyi nasip et. Geçmişte bizi yücelttin. Çünkü biz alime ve muallime değer veren bir millettik. Şimdi tekrar yüceltmeni istiyoruz. Öyle ise âlimlerimize, muallimlerimize yönelik bizlerin kalbine; vefa, haşyet ve saygı yerleştir.
Selam ve dua ile.