Masal tekerlemeleri, daha işin başında anlatılacak olayın gerçek olmadığını ifade etmek ve dinleyicinin ilgisini çekmek için yarı anlamlı yarı anlamsız sözlerin terkibinden oluşan introlardır.
Mesela şunlar gibi; “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Bu sözün önü var, arkası yok; gömleğimin yeni var yakası yok.. Az gittim uz gittim… Dere tepe düz gittim… Var varanın, sür sürenin… Baykuşu çoktur viranenin… Destursuz bağa girenin, geçmez para ile dükkâna girenin, hokka çömleğini başında patlatır Bekri Mustafa… Hak dost, veli dost… Babamdan kaldı bir eski post… Ben dikerim, o sökülür…”
Diller değişse de, illa ki masalın başında böyle tekerlemeler olurdu eskiden..
Bu tekerlemeler, Türkiye için bugünlerde masalı değil vakıayı anlatıyor gibi. Çünkü siyasetin ne kadarı rüya, ne kadarı hikayedir ve politika kim adına yapılır, sınırları nereye kadardır şimdilerde öyle karıştı ki..
Artık tüm bunları tekerleme üretmek için kullanacak kıvamdayız.
Dün ak denilene bugün kara demek, dün şart görüleni bugün gereksiz görmek, hep ‘devlet-ebed-müddet' ile izah edilince ‘acaba bir süre sonra felsefeyi bile şirazesinden çıkarmış olmaz mıyız' endişesi masal olmuyor mu?
Gelin isterseniz hâlihazırdaki vaziyetin öyle hayal ürünü değil keskin gerçekliğini tekerleme ile söyleyelim:
Tam da kurtarıcıların elinden kurtuluyoruz derken tekrar kurtarıcıyı, varislerinin elinden kurtarma taktiği ile haydi yürü yollar senindir.
İnanç özgürlüğü, ırkçılığı red, tarih, dil ve medeniyet diye meydana çıkıp basamak basamak yükselirken bir anda en aşağıya koşarak, aman şu İngiliz antikası düşmesin diye altına girip destek olma gayretine şaşırma..
Laisizm, Paganizm, Kemalizm, sen neymişsin be azizim, kemalin kemalimiz imiş, devir devrimin imiş, ah şu sitemimiz, haklı senmişsin, sen ki devmişsin bilemedik vesselam.
Batan gemiden, vatan yeniden, düşman elinden, ne gelir elden, Türkçe ezan minareden okunmuş ama hocaların dili şeker, memleket nere gider, bakma sen, varlığın yeter..
İdam sehpaları, asılan alimler, ahır yapılan camiler, neredesin ismet, kime niyet kime kısmet, şapka yüzünden cinayet, affetsin hocam lakin, yaşasın ulu dağlar, yaşasın cumhuriyet..
Heykel, dinde yoktur, ama onunkilere diyecek yoktur, ne olmuş çoksa büstü, cümlesi kabulümüz hepsi baş üstü, o olmasaydı olmazdık madem, hep yanlış bilirmiş demek ki dedem..
Sen, ne ahvaldeyiz bilmezsin, yedi düvel o demde, kurt gibi gelmişler de, bugün ne de rahatız sayesinde..
Çok zorladım sanırım, Müslüman halk için bir lider, bir önder, bir örnek tanırım:
Onu övsek yeterdi, Onu Allah gönderdi. Kurtulmak Onsuz olmaz. Ona düşman olunmaz.
Ondan gayri isimler, ancak O'nunla değerliler, Onunla kardeşiz, Onunla biriz, beraberiz.
O varsa kalbimizde bir öyle bir böyle savrulmaz pusula. O rahmettir, o nimettir her kula..
Sallalahü aleyhi ve sellem.