İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in etrafında buluşmaktır.
İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in önderliğini kabul etmektir.
İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in yolu üzerinde bulunmaktır.
İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'e tabi olmaktır.
İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem gibi yaşamaya karar vermektir.
İslam, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in dilediğini yapmak; dilemediğini yapmamaktır.
Mü'min olma sıfatı Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'e iman etmekle elde edilmez; bu sıfata sahip olmak Ona imanla birlikte Onu sevmeyi gerektirir. Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, Ümmet, Peygamberini seviyor. Ümmet, Peygamberini özlüyor.
Müslüman, Peygamberinin adının anıldığı yerde bulunmak, Peygamberini sevenlerin arasında yer almak istiyor.
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in mübarek viladetinin üzerinden 1445 yıl geçti. 1445 yıl sevgiyi azaltmadı. Aksine özlemi artırdı. Dünya küfrünü korkutan, bu bitmek tükenmek nedir bilmeyen sevgidir, özlemdir.
Zira bu sevgi karşılıksız değil, bu özlemin içi boş değildir.
Bu sevginin karşılığı Kur'an'a duyulan sevgidir, bu özlemin karşılığı Kur'an-ı Kerim'in ahkâmına duyulan özlemdir.
Ümmet, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'le gelen birliği, adaleti, güzellikleri seviyor; o birlik, adalet ve güzelliği özlüyor.
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem, Mekke'de birbirine düşman kabilelerden fertleri, köleleri, azatlı köleleri, Mekke'nin yoksullarını, Mekke'nin en zenginleri ile Mekke'nin kendilerini en üstün görenleriyle buluşturdu. Mekke'deki sahte tavan çöktü, onun yerini hak üzere bir buluşma aldı.
İslam'la birlikte Resulullah salallahu aleyhi ve sellem önde; her kabileden, her sınıftan kişiler Onun arkasındaydı artık. Bu, yeni bir kabile değildi; bu, küçük bir programla ilgili bir buluşma da değildi. Bu, bir daha ayrılmamak üzere buluşmuş, birbirine kenetlenmiş; bütün dünyayı değiştirmeye, bütün dünyayı kendine benzetmeye, bütün dünyayı birlikle, adaletle, güzellikle ihya etmeye, dipdiri kılmaya ahdetmiş bir topluluktu. O topluluğun önünde Resulullah salallahu aleyhi ve sellem vardı. Onlar, Ona tabi idiler. O, ne yapıyorsa onlar onu yapıyordu.
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem kendilerindendi ama kendilerinden öndeydi. Kendilerindendi ama kendilerinden üstündü. Bunu biliyor ve bir adım olsun, Onun salallahu aleyhi ve sellem önüne geçmiyorlardı. Onlar için İslam, Onun anlattıklarıydı. İslam'ı birine anlatmak istediklerinde Onu anlatıyorlardı. Allah'ın dinini anlatmaya başlarken “Allah bize içimizden bir Peygamber gönderdi” diye söze başlıyorlardı. Kendilerini Onunla bilir, Onunla tanıtıyorlardı. Onu, annelerinden, babalarından, çocuklarından ve bizzat kendilerinden daha çok seviyorlardı.
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem, Yesrib'e hicret etti, Yesrib'i Medine kıldı. Yesrib'de kabileleri buluşturdu. Evs ve Hazreç... İflah olmaz iki düşman, Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in sevgisi üzerinde buluştu. Onun önderliğine razı olarak bir oldu, bir olmakla dirildi, bu dirilişle güçlendi ve daha birkaç yıl önce yardıma muhtaç iken Muhacir'e yardımcı olup Ensar adını aldı.
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem, onlar için buluşmanın adıydı. Kalpler, Onunla buluşur; kadim kinler, Onunla unutulur, sevgi Onunla dirilir, asla bir araya gelmez denen fert ve topluluklar Ona inanınca “bünyân-ı mersûs” oldu.
Mekke ve Medine, Onun etrafında birliği bulunca güçlendi. Onun etrafında buluşunca gücünü aştı. Yeryüzünde küçücük iki şehir... Onun sevgisinde bir araya gelince yola gelmez Bedevileri dize getirdi, yola getirdi, yola koydu, zapt u rapt altına alıp mücahit etti.
Mekke ve Medine, yeryüzünde küçücük iki şehir... Onun etrafında birliği bulunca dünyanın bir yarısına hükmeden Sasani'yi tarumar etti. Dünyanın diğer yarısına hükmeden Bizans'ın belini kırdı.
Birlik, hak üzere olunca dirliktir. Mekke ve Medine, yeryüzünde küçücük iki şehir... Onun etrafında birliği bulunca ihya oldu ve bütün bir dünyayı ihya etti. Kur'an azimüşşandan sonra bundan büyük mucize mi vardır?
Hz. İsa aleyhisselam, geçici bir süre için mezardaki ölüyü diriltiyordu. Hz. Muhammed Mustafa salallahu aleyhi ve sellemin mücizesiyle ölü toplumlar diriliyor. Kaskatı kesilmiş kalpler yumuşuyor, hayat buluyor ve çevresine hayat vermeye başlıyor. Sekeratı çoktan geride bırakmış toplumlar, Onunla buluşunca toplumsal mezarından kalkıyor, bir daha var oluyor, tarih sahnesine çıkıyor, tarihe yeniden yön veriyor.
Ey çürümüş kemiği elinde öğütüp üfürüğüyle savuran, “Bunu bu halde iken kim diriltecek?” diyen As bin Vail, mezarından kalk da bak nasıl dirildi ölü kalpler, nasıl bir oldu o kemiğin taneciklerinden daha çok taneciğe bölünen toplumlar...
O salallahu aleyhi ve sellem her neye ol deyince oluveren Allah'ın Peygamberidir. Onun öğrettiği yol, Allah'ın ihya etme sünnetidir. O sünnete uyarak hak üzere birlik olan dirlik bulur.
Onu salallahu aleyhi ve sellem hatırladıkça bir olduk, Ondan uzaklaştıkça darmadağın olduk. Hiçbir isim, bizi Onun ismi kadar buluşturmadı, hiçbir isim her ne sıfatla olursa olsun bizim için Onun adının yerini almadı. O Hatemül Enbiya'dır. Onunla mühürlendi peygamberlik. Ondan sonrasında ancak varisler vardır.
Bu veraset, otonom yapmaz kimseyi. Onun salallahu aleyhi ve sellem davası Allah'a imanda tevhid, tevhide iman edenler için vahdettir. Vahdeti zedeleyen Onun varisi olamaz. Ne vahdet uğruna tevhidden vazgeçilir, ne tevhid adına Ümmete düşman olunur. Bunu yapan kaybetmiştir. Onların şerrinden korunmanın yolu, Onun salallahu aleyhi ve sellem etrafında buluşmaktır.
“O îman ittihâd isterdi bizden, vahdet isterdi...
Nasıl “bünyân-ı mersûs ” olmamız lâzımsa gösterdi.
Peki! Bizler ne yaptık? Kol kol olduk, târumâr olduk...
Nihâyet bir denî sadmeyle düştük, hâk-sâr olduk!”
Diyen Mehmet Akif, hâldeki vaziyetimizin tasvirini yapmış.
Kol kol olan, tarumar olur elbette. Kol kol olan, Mekke'deki, Medine'deki İslam öncesi fertlerin, kabilelerin hâline avdet eder. Kendince özgürlüğüyle gururlu ama dünya gerçeğinde zelil. Özgürlük safsatasıyla kibirli oysa gerçekte yerlerde sürünen bir köle...
Fert olmak, yalnız olmak kahraman olmaktır, derler külliyen yalan... Bu yalanı ortaya atan sarhoşlara mı güveneceğiz, Allahü Zülcelal'e mi güveneceğiz? Allahü Zülcelal buyuruyor:
“Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmrân Suresi, 103)
“Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, havanız gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl Suresi, 46)
Ve Resulullah salallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
“Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
(Buharî, Müslim)
“Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz.” (Müslim)
Ey varisler, size bu veraseti bırakana kulaklarınızı tıkarsanız, varis olma hakkınızı kaybedersiniz.
“Şehâmet dîni, gayret dîni, ancak Müslümanlıktır;
Hakîkî Müslümanlık en büyük bir kahramanlıktır.
Cebânet , meskenet, dünyâda, sığmaz rûh-i İslâm'a...
Kitâbullâh'ı işhâd eyledim -gördün ya- da'vâma.
Görürsün, hissedersin varsa vicdânınla îmânın:
Ne müdhiş bir hamâset çarpıyor göğsünde Kur'ân'ın
O vicdan nerdedir, lâkin? O îman kimde var? Heyhât!
Ne olmuş, ben de bilmem, pek karanlık şimdi hissiyyât!
O îmandan velev pek az nasîb olsaydı millette,
Şu üç yüz elli milyon halkı görmezdin bu zillette!”
Diyerek sizden öncekiler yapmış tespiti, size düşen tespit değil artık, çaredir. Size düşen, bizi fert fert, kol kol olarak toplumsal anlamda remime dönüşen manevi halimizin ihyası için bizi Resulullah salallahu aleyhi ve sellem'in etrafında
Resulullah salallahu aleyhi
ve sellem'in yolu üzerinde
Resulullah salallahu aleyhi
ve sellem'e tabi olarak
Resulullah salallahu aleyhi ve sellem gibi yaşamaya sevk ederek buluşturmak, bir yapmak, vahdet içinde tevhid için çalışanlardan eylemektir.