Emperyalist ülkeler, tekfirci grupların İslam dışı eylem ve uygulamalarını bahane edip cihad ibadetini Müslümanların gözünde kötü göstermeye çalışmaktadır. Kendileri savaşla yatıp savaşla kalkar, daha çok ülke işgal edip halkları köleleştirebilmek için binbir plan ve proje yaparken, Müslüman halkları savaş ve direnişten korkan ürkek yığınlar haline getirme hesapları yapmaktadırlar. Öyle bir duruma geldik ki cihad denilince, direniş denilince insanların tüyleri diken diken olmakta, gözleri önünde vahşet görüntüleri canlanmakta. Mücadele ve direnişten korkan zavallı bir ümmet!
Hâlbuki ümmetin tarihi şanlı cihad ve direniş sayfalarıyla dolu. Göğüs kabartan sayfalar. Değil sadece dostun, düşmanın bile saygı ve hayranlığını kazanan bir cihad ve direniş ahlakı… Ama Batı bunu görmüyor, görmek istemiyor. Ne yazık ki Müslüman halklar da batının gözlüğüyle her şeye bakıyor. Batının görmelerini istediğini görüyorlar sadece.
Çok uzaklara gitmeyeceğim. Resulullah'ın şerefli dönemine, savaş meydanlarında sergiledikleri insani erdemleri tarih kitaplarına sığmayan Ehl-i Beyt büyüklerinin ve seçkin Ashab'ın zamanına gitmeyeceğim. Fethettikleri ülkelerin halkları tarafından çiçeklerle karşılanan fatihlerden de bahsetmeyeceğim. O kadar uzağa gitmeye gerek yok. Şeyh Şamil'lerden bahsedeceğim size. Şeyh Said'lerden, Ömer Muhtar'lardan, İzzetin Kassam'lardan, Şeyh Abdulkadir Es-Senusi'lerden bahsedeceğim... Karşılarında vahşet ve barbarlıkta sınır tanımayan, zamanın en gelişmiş silahlarıyla onlara ve kadınlarına, çocuklarına ölüm kusan işgalci düşmana kıt imkânlarıyla direndikleri halde asla İslam'ın cihad ahlakını terk etmeyen yiğitlerden.
Batı'nın yakın tarihini okuyun. Son iki yüz yılını… Vahşet ve barbarlıkları karşısında tüyleriniz diken diken olur. Vahşet ve barbarlıkta sınır tanımayan iğrenç bir dünyayla karşılaşırsınız onların tarihini okuduğunuz zaman. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını, Kızılderili soykırımını, Afrika kıtasını köleleştirme akınlarını, Müslüman ülkeleri akbabalar gibi işgal furyasını okuduğunuz zaman donup kalırsınız. Medeni dünya dedikleri bu mu dersiniz tiksinerek! Tecavüze uğrayan, topluca katledilen, şehir ve köyleri başlarına yıkılan, insanlık dışı yöntemlerle açlık ve sürgüne mahkûm edilen yüz milyonlarca kadın ve çocuk…
Ve yakın tarihin Müslüman direnişçilerine bir bakın. Cihadlarını en ince ayrıntısına kadar inceleyin. Vahşet veya cinayet diyebileceğiniz tek bir olayla karşılaşmazsınız. Onlar sadece kendileriyle savaşanlarla savaşmışlardır. Hiçbir zaman kadınlarına, çocuklarına dokunmamışlar, toplu cinayet ve kıyımlara yönelmemişler, kendileriyle savaşmayan sivil erkeklere bile dokunmamışlardır.
Günümüze gelelim. Müslüman halkları daha rahat sömürüp ülkelerini işgal edebilmek için cihadı onların gözünde barbarlık olarak göstermeye çalışan Batının günümüzdeki icraatlarına bakalım. Günümüzün İslami direniş hareketleriyle kıyaslayalım yaptıklarını…
Batı ve uşakları İslam dünyasını adeta cehenneme çevirdiler. Irak işgaline bakın. Afganistan'ın, Çeçenya'nın, Filistin'in, Somali'nin ve daha nice ülkelerin… Batı ve yerli uşaklarının bir şekilde müdahalede bulundukları Suriye'nin, Libya ve Pakistan'ın haline bakın… Söyleyebileceğiniz tek kelime korkunç bir vahşet ve barbarlık. Onlara karşı direnen hareketlere bakalım. Filistin'deki Hamas ve İslami Cihad'a, Çeçen mücahidlere, Lübnan'daki Hizbullah'a, tekfirci akımlardan önce Afgan cihadına ve Mısır'daki İhvan hareketine; Keşmir direnişine, Morolu mücahitlere… Doksanlı yıllardaki Hizbullah hareketine… Bir tek kadın ve çocuk öldürdükleri veya sivillere yönelik bir tek toplu katliam gerçekleştirdikleri vaki mi? Müslüman direnişçilerin bir Sabra ve Şatila'ları var mı? Bir Deyr-i Yasin'leri, Ebu Gureyp'leri, Halepçe'leri, Dersim'leri, Cenk kaleleri, Pınarcık'ları, Susalar'ı var mı?
Cihadı kötü gösterme Batının bir algı operasyonudur. İslami direnişi tekfirci akımların eylemleriyle özdeşleştirme bilinçli bir tercihtir. Çok yönlü bir algı operasyonudur bu. Çok amaçları olan bir operasyon… Amaçlarından biri dünyada hızla gelişen ve Batı halklarını da etkisi altına alan, barbar Batı modernizmine karşı bir kurtuluş limanı görevi gören İslami uyanışı durdurup dünya egemenliklerini bir müddet daha sürdürmektir.
Diğer bir amaçları Müslüman halklara yönelik korkunç cinayet ve vahşetlerine, işgal ve sömürülerine kılıf bulmak… Barbar dincilere karşı barış havarileri rolü oynamak…
Ama en büyük amaçları Müslüman halkları tek koruyucu zırhlarından mahrum bırakmaktır. Çünkü cihad bilinciyle yoğrulmamış, cihad ve şehadet kültüründen uzak bir halkı esir alıp ülkesini yağmalamak çok kolaydır. Direnişi bilmeyen bir ümmet onlar için en tercihe şayan olanıdır.
Batı, Müslüman halklardan kurdun karşısında kuzu olmasını istiyor. Bunu başarmanın yolu da cihattan nefret eden, cihadı kötülüğün kaynağı gören, cihattan bahsederken suçluluk psikolojisine düşen bir Müslüman profilini yetiştirmekten geçer.