İslam ümmetinin en büyük düşmanının israil olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Konu israil ve onun baş hamisi Büyük Şeytan Amerika ile mücadele olunca Müslümanların tüm ihtilaf ve sürtüşmelerini bir kenara bırakıp birleşmeleri elzemdir. Özellikle de İslami hareketler, İslami camialar ve İslami yapılar için bu birlik farz mesabesindedir.
İhvan-ı Müslimin'in tanınan liderlerinden Azzam Et-Temimi, İhvan hareketi olarak Suriye konusunda Hizbullah ve İran'la görüş ayrılıkları olduğunu ama israil'e karşı Hizbullah'ı destekleyeceklerini açıkladı. Temimi, israil'in ümmetin en büyük düşmanı olduğunu belirterek, israil karşısında Müslümanların tüm ihtilaflarını bir kenara bırakarak birleşmeleri gerektiğini ifade etti.
Müslümanlar arasındaki ihtilafların, hatta bu iş savaşa kadar bile varsa aile içi ihtilaflar olduğuna inananlardanım. Bu ihtilaflar kardeşler arasındaki ihtilaflardır. Bundan ötürü kardeşlik hukukunu hiçbir zaman unutmamalı bir Müslüman bu sürtüşmeler esnasında. Dışarıdan biri saldırınca kardeşler aralarındaki geçici sürtüşmeleri hemen bırakıp bu dış saldırgana karşı birleşmeli.
israil ve Amerika İslam ümmetine dışarıdan saldıran ve İslam evini içindekilerle birlikte yok etmek isteyen korkunç düşmanlardır. Onlar ümmeti topyekûn imha etmek, İslam'ın adını bu topraklardan silip süpürmek isteyen şeytani güçlerdir. Bu güçlere karşı birleşmek yerine kardeşlerinin aralarındaki küskünlükleri bahane edip ayrı durmaları hepsinin ölümünü beraberinde getirir.
Bugün gelinen noktada ümmet olarak, Müslümanlar olarak büyük bir felaketin, yıkımın, dağınıklığın içindeyiz. İslam ümmeti çobansız bir koyun sürüsü gibi darmadağın olmuş, bin bir fitne ve ihtilafın içinde boğulmakta, düşmanın sinsice bulaştırdığı ırkçılık, mezhepçilik, laiklik gibi hastalıkların pençesinde kıvranmaktadır. Müslümanların bu dağınıklık ve güçsüzlüğünden cesaret alan Amerika ve israil gibi kurt tıynetli şer güçler, Suudi, PYD, Birleşik Arap Emirlikleri ve benzeri satılmış yönetimleri, yapıları da yanlarına alarak Müslümanları içerden ve dışarıdan imha etme arzusu taşımaktadırlar.
Biz, sürekli vahdet ve birlik çağrısı yapan bir dinin mensubuyuz. Yeryüzündeki tek hak din olan İslam'ın evlatlarıyız. Yüce Allah'ın yeryüzündeki halifeleri, temsilcileriyiz. Şeytanın dostlarının geçici menfaatler ve dünyevi çıkarlar için her türlü ihtilaflarını bir kenara bırakıp bize karşı güç birliği yaptığı, devasa teşkilatlar kurduğu, uluslar arası örgütlenmelere gittiği bir ortamda Allah'ın taraftarları olduklarını söyleyen bizlerin böyle dağınık durması, paramparça olması, yüzeysel düşmanlıkların içinde yüzmesi, gece gündüz birbirleriyle uğraşması yakışık alır mı?
Batılın taraftarlarının birlikte hareket ettiği bir ortamda hakkın taraftarlarının dağınıklığından daha utanç verici bir şey olabilir mi?
israil ve Amerika'nın Müslümanlara yönelik küstahça tehdit ve saldırılarını Müslümanlar için bir fırsat ve rahmet iklimine dönüştürebiliriz. Ortak düşman olan onlara karşı birleşerek, güç birliği yaparak… Bu anlamda İhvan'ın tavrını son derece ferasetli ve Müslüman'ca buluyorum. Hizbullah'ın, İran'ın bazı politikalarını doğru bulmayabiliriz. Ama israil'e karşı onların yanında durmalı, onlarla birlikte olduğumuzu ilan etmeli, küstah, saldırgan düşmana karşı dünya Müslümanları olarak vahdet içinde hareket etmeliyiz.
Batı dünyası elli yıl içinde iki dünya savaşı yaşadı. Batının yıkılmadık kenti, köyü kalmadı. Yüz milyonlarca insan öldü, sakat kaldı, kayboldu. Batı bu büyük felaketlerden ötürü ümitsizliğe düşmedi. Acılarından ders aldı ve birleşerek adeta külleri üzerinde doğdu. Birlik ve vahdet sayesinde kısa sürede dünyaya egemen oldu. Biz Müslümanlar neden aynı şeyi yapmayalım. Bu günkü perişanlığımız ve içinde bulunduğumuz korkunç yıkım bizi birleştirmeli, bir araya getirmeli. Uğradığımız musibetlerden ders alarak Allah'ın ipine sarılıp vahdet potası içinde erimeliyiz.
Neden ümmetin zenginliğini, israil ve Amerika gibi işgalci devletlere peşkeş çeken Suud'un saldırganlığını engellemek, bu yolda atılacak bir ilk adım olmasın?