Ümmetin suskunluğu

M. Müfit YARAY

7 Temmuz tarihinden beri işgal devleti israilin mazlum Gazze halkına yaptığı saldırıları konuşuyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse bu israilin Gazze’ye yaptığı ne ilk ne de son saldırı. Daha önce de defalarca Gazze’ye saldırmıştı israil, gelecekte de yine saldıracağı gün gibi aşikâr. Ancak bu seferki saldırılar her açıdan çok daha ciddi sonuçlar doğuracak bir katliama, başbakan Erdoğan’ın tabiriyle ‘soykırıma’ dönüşmüş durumda.

Büyük İslam âlimi ve mücahidi Şeyh Ahmet Yasin vefatından kısa bir süre önce yine bir israil saldırısı dolayısıyla “Allah’ım Ümmettin suskunluğunu sana şikayet ediyorum” diye seslenmişti, israilin saldırıları karşısında sus pus olan İslam ümmetine.

Gazze’nin havadan, karadan ve denizden kuşatıldığı, ağır bombardımana tutulduğu, Gazze halkının kadın çocuk, büyük küçük denmeden tümden yok edilmek istendiği bu günlerde, ümmetin suskunluğu karşısında ben de muhterem Şeyh Ahmet Yasin gibi “Allah’ım Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum” diye haykırmak istiyorum.

Evet, şu mübarek Ramazan ayında, Gazze yanıyor, yıkılıyor, vuruluyor. Gazze halkı katliamdan geçiriliyor, toptan yok edilmek isteniyor. Ancak ümmet sus pus, ses seda yok. Cılız çıkan bazı duyarlı Müslümanların sesi ise dünya kamuoyunda yeterli etkiyi oluşturamıyor.

Ey İslam ümmeti, ey ümmeti Muhammed, neredesiniz diye haykırmak istiyorum, avazım çıktığı kadar. İslam dininin, İslam coğrafyasının ve Müslümanların kadim düşmanı, Allah’ın peygamberlerinin diliyle lanetlediği melun Yahudi kavimi, dünya şer güçlerinin de desteğini arkasına alarak, her türlü sinsi oyunlarla ve ağır silahlarla kardeşlerinize saldırırken neredesiniz?

Ey kardeşlerim, kâfir Yahudilerin hain ve sinsi oyunlarını, korkunç vahşetlerini sadece izlemekten artık bıkmadınız mı?
Ne zaman ayağa kalkıp Allah için kıyam edeceğiz. İçinde bulunduğumuz bu ölüm sarhoşluğundan, hasta adam rolünü oynamaktan bıkmadık mı?

Sizce yaklaşık 2 milyar Müslümanın, 4-5 milyon Yahudi karşısında içinde bulunduğu bu zillet acaba neyden dolayıdır. Sayımızın azlığından dolayı mıdır bu perişanlık?

Elbette hayır, sayımızın azlığından değil, ama ümmetin paramparça olan halinden, dağılmışlığın, ayrılıkların, ihtilafların ve kardeş kavgalarının sonucudur, bu zilletimiz.

İşte görüyorsunuz ümmeti Muhammed her gün işkencelerden geçiriliyor, kalleşçe öldürülüyor, canı, malı yağmalanıyor, ırzına geçiliyor, namusu kirletiliyor. Peki, ey Müslüman, ey ümmeti Muhammed, Allah aşkına söyleyin biz neredeyiz. Hala bu korkunç tabloyu görmeyecek miyiz?

Maalesef Suriye, Irak, Çeçenya, Afganistan, Myanmar ve Filistin’deki kardeşlerinin durumundan, çektikleri acılardan, birçok Müslümanın haberi bile yok.

Tarihin hiçbir döneminde Müslümanlar düşmanları karşısında bu kadar zillete düşmemişler, kardeşlerine yapılan katliamlara bu kadar sesiz kalmamışlar.

Batı dünyasının desteğiyle kuduz köpekler gibi Gazze’deki kardeşlerimize saldıran, Afrika da Müslüman kardeşlerimizin kollarını, bacaklarını kırıp canlı canlı yamyamlar gibi yiyen bu kâfirlere karşı hala sesimizi yükseltmeyecek miyiz?
Ama maalesef birçok Müslüman hala bilmeden de olsa kâfirlerin, Müslümanların güç ve birliğini kırmak için ortaya çıkardıkları mezhep çatışmalarının bir parçası olup, Müslüman kardeşlerini sen Sünni’sin, sen Şii’sin diyerek dışlıyor, hatta kâfir ilan edip sonra da kardeşleriyle savaşıyor. Böylece Müslümanların gücünü Müslümanlarla yok etme oyununun bir figüranı oluyor.

Allah aşkına kendinize gelin ey Müslümanlar, bu kardeş kavgalarının Amerika, Avrupa ve İsrail’den başka kime bir faydası var? İslam’ın ya da herhangi bir müslümanın bu kardeş savaşlarından bir karı var mı? Şunu unutmamalıyız ki, Allah katında en kötü veya en günahkâr olan Müslüman bile binlerce Yahudi ve Hıristiyan’dan daha iyidir. Öyleyse Müslüman kardeşine karşı sadece mezhebi farklı diye takındığın bu düşmanca tavır da neyin nesi oluyor? Amerika, Avrupa ve israil şeytanlarının Müslümanları birbirleriyle çatıştırarak bölme, böylece aralarındaki manevi bağları kopararak her birisini kolay yutulur bir lokma haline getirme isteklerini nasıl fark etmeyebiliriz? Nasıl bu oyunları görmeyecek kadar kör, duyamayacak kadar sağır olabiliriz? Hiçbir şuurlu Müslüman bu halin ıstırabını vicdanında his etmeyecek kadar vicdansız olamaz?
Ey ümmeti Muhammed şunu çok iyi biliyorsunuz ki, bu dünyadaki her şey, partiler, guruplar, cemaatler, dernekler, mevki ve makamlar, şan- şöhret ve diğer dünyalıkların hepsi fanidir. Baki olan ise sadece ahiret yurdudur. Yine çok iyi biliyorsunuz ki bizler er ya da geç, Allah’ın huzuruna çıkıp bütün yaptıklarımızın hesabını ona vereceğiz. Öyleyse hepimiz hesabımızı mizan gününe göre yapmalı ve küfrün karşısında tek bir güç olup, tek bir yumruk halinde İslam düşmanlarının kafasına indirmeliyiz.

Aksi takdirde soruyorum, acaba dünyada sıcak yataklarınızda, ahiret yurdun da ise kabirlerinizde rahat uyuyabilecek misiniz?
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.