Yaşadığımız şu asırda ‘Müslüman kalmak’ zor, ama değerlidir. Hakiki İslam’ın talibi olmak, hadisin de ifade ettiği gibi ‘avuçta kor tutmak’ gibi çetindir. Hakk’ın müdafileri her çağda enva-i türlü zorluklarla karşılaşmışlardır: Alay edilme, küçük görülme, iftiraya uğrama, baskı, işkence, takip, suikast ve öldürülme. İlahi davanın tabiati zulüm ve şirk ile mücadeleyi zorunlu kılar. Hak-batıl mücadelesinde batıl, her türlü vasıtayı meşru sayarken, Müslüman, istediği gibi hareket etme özgürlüğüne sahip değildir. Hak davanın usulleri de, ilahi vahiy ile belirlenmiştir çünkü. Dolayısıyla Müslüman, yaygın tabir ile ‘sabır taşı’ olmak durumundadır. Ve sabır, mücadelenin sonucunu belirleyen kesin bir ölçüdür. Zira Allah Teâla sabredenlerle beraber olduğunu beyan etmektedir. Sabır, düşman cephesinde çatlak oluşturan en etkin bir silah, küfür saflarında yer alanların hakikati görmelerini sağlayan en berrak bir mesajdır.
Bu girişten sonra Kürdistan’da İslami mücadele veren Müslümanların uğradıkları mazlumiyetleri ve ‘Kürdistan’ın yetimleri’ olarak anılmalarını gerektiren sebepler üzerinde duracağız.
Öncelikle Cumhuriyet tarihi boyunca rejimden en çok zarar gören kesimin Müslümanlar olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü Kemalist rejimin temel esasları, İslam’a ve onu yaşamak isteyenlere hayat hakkı tanımama, İslam’ı hayattan silme ilkesi üzerine bina edilmiştir.
Hem ırkçı hem de İslam düşmanı Kemalist rejim nazarında, Kürt doğmak bir suç ve kusurdur; ancak hem Kürt hem de İslam davasını sahiplenmek çok daha büyük bir suçtur. Müslüman Kürt kimlikli rejim muhaliflerine karşı uygulanan katmerli şiddet ve hukuksuzluğu görmek için Üstad Bediüzzaman(ra) ile Şeyh Said’e (ra) yapılanlara, Hizbullah davasından hüküm giymiş mahkumların dosyalarına bakmak yeterlidir bence.
Şimdi bir soru ile konuyu daha da netleştirelim: Şayet PKK İslami kimlikli bir hareket olsaydı rejim ona nasıl davranırdı? El cevap: Şeyh Said’e karşı nasıl davrandıysa öyle.. Ama Marksist sol ideoloji sahibi PKK, ülkeye, halka otuz yıldan beri acı çektirmesine rağmen, bugün bu yapı ile devletin ilişkisinin ne durumda olduğunu görüyoruz. Hasılı, Kemalistler ile Apocular, Müslümanlara düşmanlık konusunda birdirler ve birbirlerinin müttefikidirler. Bugün Kürdistan’da Müslümanlara yapılan saldırıları rejimin derin güçleri ile PKK ortaklaşa yapmışlardır. 6-7 Ekim olaylarında bölgede Müslüman halka saldıran PKK’ya, devlet güçlerinin seyirci kalması işbirliği değilse nedir ya? Şimdiye kadar HÜDA PAR ve ona yakın derneklere yapılan 300’den fazla saldırının faillerinin yakalanmamış olmasını başka nasıl izah edeceğiz? Kısacası PKK ve Kemalist rejim kavga eder görünüyorlar ama kafa yapıları birdir. Bu karanlık odaklar, otuz yıldan beri Müslüman çocuklarını şeytani ideolojileri için kirli bir savaş ile birbirine kırdırdılar. İki kardeş millet arasında kin, nefret ve husumet ektiler.
Uluslararası güçler de PKK’nın laik ve İslam’a düşman kimliği nedeniyle şimdiye kadar gizli olan ilişkilerini artık alenileştirmeye başlamış bulunmaktalar. ABD, PYD’yi tanımış vaziyette. Peki, PYD’nin, PKK’nın Suriye’deki kolu olduğunu bilmeyen var mı? KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, BBC’ye verdiği demecinde ‘ çözüm sürecinin tıkandığını ve masada üçüncü taraf görmek istediklerini, bunun da ABD olabileceğini’ söyledi. Şimdi, ABD’nin Kobani’ye neden bu kadar alaka gösterdiğini anlamayan kaldı mı hala?
PKK, bölgedeki İslami camiaları, özellikle de Hizbullah cemaatini hedef alıyor. Yalan, iftira, tehdit ve vahşi saldırılar devam ediyor. ‘Ya bizden olacaksınız, ya buraları terk edeceksiniz ya da öleceksiniz’ Söyleyin Allah aşkına; bu tavır, İşgalci İsrail’in Filistinlilere yaptıkları ile aynı şey değil mi?
PKK, Müslümanları ‘Kürt halkının düşmanı işbirlikçiler’ olarak göstermeye çalışıyor. Bu, bildik klasik psikolojik harptir. Kendindeki rezilliği kapatmak için başkasını onunla suçlama oyunudur. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. ABD emperyalizmi ile PKK arasındaki kirli ilişkiler cümle alem tarafından görülmeye başlandı. PKK’da, aynen İsrail Ve Mısır’daki askeri cunta gibi bölgedeki ABD çıkarlarını korumak için İslami hareketlerle savaşmayı, ABD’nin tetikçisi olma yolunu seçiyor. Son olaylardaki pervasız saldırılarının nedeni de bu. Yani, ‘arkama ABD’yi aldım; var mı bana yan bakan’ havaları.
Kürdistan’ın mazlum Müslümanları, ırkçı Kemalist rejim ile onun fotokopisi PKK ikilisi tarafından yıllardan beri baskı ve zulme maruz kalmaya devam ederken, Türkiye’deki diğer Müslüman kardeşleri tarafından da yalnız bırakılmışlardır. Zalimin darbeleri değil; bizi derinden vuran bu kardeşlerimizin sessizliğidir. Ey Müslümanlar, siz, ta uzaklardaki Müslümanların sıkıntılarını konuşup yardımlarına koşarken, yanı başınızdaki Kürt kardeşlerinizi neden unutuyorsunuz; bizi ve mazlum halkımızı zalimlerin insafına nasıl terk ediyorsunuz? Yoksa şehitlerimizin o pak kanlarıyla ilettiği mesaj gönüllerinize hala ulaşmadı mı?