1 Ekim Dünya Ürtiker Günü’nde hastalığa ilgi çekmek ve farkındalığı arttırmak nedeniyle Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı’nda bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi.
Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Hayriye Sarıcaoğluve Doç. Dr. Kenan Aydoğan’nun konuşmacı olarak katıldığı toplantıda ürtiker hastaları, bölüm asistanları ve öğrenciler hazır bulundu.
Hastalığın yüzde 30’unun nedeni bulunamıyor
Toplantıda bir konuşma yapan Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayriye Sarıcaoğlu, halk arasında kurdeşen ya da dabaz olarak da bilinen ürtikerin alerjik deri döküntüsü anlamına geldiğini ve bağışıklık sistemi ile ilgili olan ya da bağışıklık sistemini etkilemeden ortaya çıkan iki farklı boyutunun olduğunu söyledi.
Bazı ürtikerlerin kronik olarak seyrettiğini belirten Dr. Hayriye Sarıcaoğlu, “Topluma baktığımız zaman insanların hayatlarının bir bölümünde yüzde 20’ye yakın oranda akut ürtiker görünüyor. Yüzde 1 oranında ise kronik ürtiker saptanıyor. Bu hastalığın birden çok tedavi şekli var. Ancak öncelikle tetikleyen faktörleri belirlemek ve bunlardan uzak durmak gerekiyor. Bunların birçoğunu da belirlenemiyor. O durumda nedeni belli olmayan ürtiker grubuna giriyor. İşte bunlar hastalığın yüzde 30 gibi bir oranını oluşturuyor. Bu grupta hastalık çok sorunlu oluyor. Özellikle üniversite hastanelerinde tedavi olma gerekliliği duyanlar da bu kesim. Ozaman da biz devreye giriyoruz” dedi.
En çok kadınlarda görülüyor
Nedeni bulunabilen ürtikerlerde ise dış faktörlere yoğunlaştıklarını ve ona göre tedavi uyguladıklarını vurgulayan Prof. Sarıcaoğlu, hastalığın 20 ile 40 yaşları arasında ortaya çıktığının altını çizdi.
Dr. Sarıcaoğlu, “Daha çok 20 ile 40 yaşları arasında başlayan ve devam edebilen bir hastalık. Ancak ortaya çıkışından sonra kronik olarak devam ediyor. Çok ileri yaşlarda özellikle çoklu ilaç kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Tabi ki onların kullanmak zorunda oldukları ilaçlar var. Bunları her zaman kesmek de mümkün olamıyor. Hem ilacı kullanıp hem de tedavi yaklaşımı oldukça sorun oluşturabiliyor. Çünkü tedavilerin de getirdiği bir takım problemler söz konusu oluyor. Ancak çoğunlukla nedeni bilinmeyen ürtiker hastaları 20 ile 40 yaş arasında ve özellikle bayanlarda çok sık görülen bir hastalık.” diye konuştu.
Her 2 hastadan birinin psikolojisi bozuk
Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ise Türkiye’de ve dünyada fazlaca görülen ürtikerin yaşam kalitesini de ciddi anlamda etkilediğinin altını çizdi. Ürtikerin, fiziksel ve ruhsal bir takım bozukluklara neden olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, “Hastalar sürekli bir endişe içerisinde hayatlarına devam ediyorlar. İşlerini, günlük yaşamlarını bu hastalığa göre şekillendirmek zorunda kalıyorlar. Genel olarak hastalarda endişe, stres ve yorgunluk belirtileri ortaya çıkıyor. İlerleyen dönemlerde iki hastadan birinde psikolojik bozukluklar ve depresyon ortaya çıkabiliyor. Özellikle ürtikerlerde anksiyete bozukluklarına sıkça rastlanıyor. Tanısı çok zor bir hastalık değil. Hasta muayene odasına girdiğiniz anda hemen teşhis edebiliyorsunuz. Ürtikerin tedavi sürecinde meslek gruplarına göre farklı uygulamalar da yapabiliyoruz. Mesela bir ev hanımı ile şoföre aynı tedaviyi uygulamıyoruz.” şeklinde konuştu.
Toplantının konuşmacılarından olan Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Aydoğan da ürtikeri tetikleyen faktörler hakkında katılımcılara detaylı bilgi verdi. Doç. Dr. Aydoğan, birçok farklı nedenden dolayı ortaya çıkabilen ürtiker hastalığı için farklı tedavi yöntemleri uyguladıklarını ifade etti. (İLKHA)