Üs ve esas aynı köktendir. Ayrıca akıl manasındaki “Us” da buradan gelmektedir.
Esas, bir yapının temelidir.
Bir sayının üstünde yazılan sayılara üs denir. Bu, o sayının kaç kez kendisiyle çarpılacağını ifade eder.
Kur'an'da “O mescit ki takva üzere üslü olarak bina edilmiştir”(Tevbe:109) buyrulur.
Ayette, “Dırar-zarar mescidi” ile “Mescid-i Nebevi'nin” karşılaştırması yapılıyor.
Dırar, zarar demektir. Bunun veri tabanı yoktur. Esası da üssü de yoktur. Dolayısıyla bu yapı üslü sayılarla ifade edilemez. Buna karşılık takva üzere bina edilen Mescid-i Nebevi'nin tabanı takvadır. Bu esas üzerinde üslü sayılarla veciz bir şekilde ifade edilen çok büyük hayır ve bereket vardır. Uzun açılımlar ve ifadeler vardır. Nitekim orada kılınan 40 farz vakit namazı kendisiyle kat kat çarpılır. O kadar ki sonuç ancak üslü sayılarla ifade edilir. Demek ki bir yapının esası takva üzere olduğunda sonuç o kadar büyük oluyor ki bu da ancak üslü ifade edilebilir.
Üs, taban sayısının kendisiyle kaç kez çarpılacağını ifade eder. Buna göre üslü sayı ne kadar kuvvetliyse taban o kadar büyüktür. Sayının üssü ne kadar zayıfsa taban o kadar küçüktür.
Her insan bir veri tabanıdır. Esası sağlamdır. Kendini takva ile kötülüklerden, şer ve tehlikelerden korursa üslü hale gelir. Kendini katlar. Kendi kendisiyle kat kat çarpılır. Eğer bir değer üretmemişse kıymeti yoktur. Varlığı zarardır. Kendi kendine yıkılır gider. Üzerinde durulmaya değmez.
Türkçede akıl anlamında kullanılan “Us” sözcüğünün aslı “Üstür.” Us, insanın esasının ve üssünün ne kadar kuvvetli ve dengeli olduğunu ifade eder. Ancak Türkçe'de bu konuda basit bir anlam kayması söz konusudur. “Uslu durmak” deyimi “Sakin durmayı” ifade ediyor. Oysa Uslu olmak, sadece sakin, durağan olmak, yerinde durmak değildir. Pasif ve zararsız olmak da değildir. Bunun yanında üslü olmaktır. Kendini katlamaktır. Güçlenmek ve artmaktır. Fazla olmaktır. Kendisi için “Fazla oluyor” dedirtmektir.
Takva, koruma güdüsüdür. Koruyucu tedbirdir. Temel korununca, esas olan muhafaza edilince insan üslü hale gelir, değeri ve gücü artar. Bu şekilde aynı zamanda uslu da olur. Kalp ve akıl gücü katlanır.
Cep telefonları, internet, sosyal medya, TV, çocuk ve gençleri oyalayarak bir ölçüde uslu durmalarını sağlıyor gibi görünüyor ama gerçekte onları üssüz hale getiriyor. Uslu dursunlar derken aslında uyuşmuş oluyorlar. Bu kişiler son ana kadar lavaboya bile gitmiyorlar. O derece sakin yani. Ama bu, usluluk değildir, üssüzlüktür. Üssün sıfır olmasıdır. Tabanın sıfır olmasıdır.
Çoğu anne-baba, çocukları uslu dursun diye ellerine telefonu veriyor. Maksat uslu dursunlar. İyi de takvası yok oluyor. Kendini zararlardan, tehlikelerden koruyamıyor. Bu şekilde çocuğun koruma güdüsü yok oluyor. Kimse kusura bakmasın böyle bir neslin üssü sıfır olur.
Takvası ve üslü sayısı sıfır, esası dırar-zarar olan “Youtubur” adı verilen fen(siz)omenler nesli tehdit ediyor.