Basın fotoğrafçılığı mesleğine 1974 yılında gazetelerde başlayan ve çeşitli gazetelerde kariyerine devam eden Coşkun Aral 1977 yılı, kanlı 1 Mayıs olaylarında Savaş Ay ile beraber çektiği fotoğraflarla ilk kez Sipa Press Ajansı yoluyla adını dünya basınında duyurdu.
Gazetecilik ve basın fotoğrafçılığı mesleğini yıllarca sürdüren tecrübeli isim, savaş muhabirliği ile dünyada birçok olaya tanıklık etti. Çektiği belgeseller ile Türkiye'deki birçok güzelliği insanlara tanıttı.
Fotoğrafçı, belgesel yönetmeni ve gazeteci olan Aral, fotoğrafçılığa nasıl başladığını ve yıllar içinde edindiği tecrübeleri İLKHA'ya anlattı.
Ağrı 2'nci Foto Safari yarışmasında jüri üyeliği yapan Coşkun Aral, Ağrı'nın fotoğrafçılar için önemli bir kent olduğunu kaydetti.
Röportaja kendini tanıtarak başlayan Aral, yıllarca savaş muhabirliği yaptığını bu kapsamda dünyanın birçok yerini gezdiğini söyledi.
Coşkun Aral
Aral, "1956 Siirt doğumluyum. 1974 yılında gazeteciliğe başladım gazetecilikte birbirinden farklı alanlarda foto muhabirliği olarak, ardından araştırmacı gazeteci olarak ve en sonunda belgeselci olarak sürdürüyorum. Dünyanın farklı ülkelerinde yıllarca çalıştım. Türkiye’nin değişik gazetelerinde çalıştıktan sonra Sipa Press Ajansı vasıtasıyla bütün dünya dergilerini yıllarca dünyanın en yoğun savaşlarının yaşandığı coğrafyalarda savaş muhabirliği olarak seslendim. Belgeseller çektim, kendi ülkemi ve dünyanın bütün ülkelerindeki izleri sürdüm." ifadelerini kaydetti.
"Ağrı bir dünya kenti olabilir"
Ağrı ilinin Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı olabileceğini ve bunun için çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Aral, "Şu an bulunduğumuz yer Ağrı’nın çok önemli bir doğa zenginliği olan Balık Göl’ündeyiz. Balık Göl 2 bin – 2 bin 200 rakımı ile deniz seviyesinden yüksek olan bir göl. Çok özgün balıkları olan bir göl. Umarım burası dünya turizmine kazandırılır. Çünkü Ağrı bir dünya kenti, yani içinde barındırdığı değerlerle bir Nuh (Aleyhisselam) Gemisi efsanesine yol açan bir Ağrı Dağı'nın varlılığı. Bir Ağrı Dağı'nın var olması, bir Hazreti Nuh’un Gemisi'nin izi olarak belirtilen bir izin olması. Bunu çok değerli ustam rahmetli Ara Güler'in katkıları ile dünya basını tanımıştı. Ve bir meteor çukuru. Bütün bunların dışında dünyanın en önemli coğrafyasında bu kadar güzel bir göl havzası, bütün bunlar insanlara kazandırılacak değerlerimiz. Ağrı gerçekten Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı olabilir." şeklinde konuştu.
"Tarihe iz bırakmak önemli"
Fotoğraf ile tanışmasını anlatan usta fotoğrafçı Aral şunları konuştu:
Çocukken doktor, fotoğrafçı olmak isterdim. Siirt’te o ilkokul öğrenimim boyunca hayran olduğum bir dayım vardı, kendisi (Allah rahmet etsin) cerrahtı. Onun gibi doktor olup onun ulaştığı coğrafyalarda hem doktorluk hem de gazetecilik yapmak istiyordum. Tabi gazetecilik demek foto muhabirliği demekti. Kuzenimin bana hediye ettiği bir makine hakikatten hayatımın ilk hayranı olduğum bir modern teknoloji harikasıydı. Gerçi günümüz teknolojisinin belki ilk modellerinden biriydi. 1930'larda çıkardığı bir modeliydi ama 8 kare çekiyordu. O makinanın lensinin kırıldığı gün ben adeta yasa girmiştim. Kendim bir mercek uydurup Siirt'te, Hasankeyf'te başlayan bir fotoğraf sevdam gündeme geldi. Yani Hasankeyf şu anda farklı bir şekle büründü ama Hasankeyf'i 7-8 yaşlarında çekmişim ben. O kâşif olma arzum, belgeleme arzum beni sonradan foto muhabiri yaptı. Tarihe iz bırakmak önemli, yani insan yaşamını anlatırken onun yaşadığı coğrafyadaki mücadelesi bu mücadele zaman zaman zafer de olabiliyor, zaman zaman yenilgi ile olabiliyor.
"Sorgulayıcı olmam böyle bir mesleği tercih etmeme kapı açtı"
Aral, "Örneğin günümüzde yaşadığımız bir salgın sorunu var. Bu, insanoğlunun kendi hataları sonucu yaşadığı toplu bir cezalandırma. Çünkü biz bu salgının yol açtığı faciaları değerlendirirken hiçbir zaman düşünmüyoruz, bu salgına neden olan virüsü taşıyan o gariban yarasaları niye yuvalarından ettik, niye onların yaşadığı yağmur ormanlarını kesip o ormanları da kendi ticari çıkarlarımız için ürünler elde ettik? Bunu sorgulamıyoruz işte bana gazeteci olmak, araştırmacı olmak, fotoğrafçı olmak bu imkânları veriyor. Sorgulayıcı olmam için böyle bir mesleği tercih etmemden ötürü kendimi şanslı hissediyorum, çünkü belgeyle sorgulayabiliyorsunuz." diye konuştu.
"Fotoğraf çok farklı bir alan"
Fotoğrafçılara, fotoğrafçı olmak isteyenlere de seslenmeyi ve tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmeyen Coşkun Aral, "Fotoğraf çok farklı bir alan. Yani biz tekdüze düşünemeyiz, ben bir fotoğraf makinesi edinmiş kardeşime söyleyeceğim tek şey, neyi fotoğraflamak istiyor ise onu fotoğraflasın. Önce o, yani elindeki bir makro, yakını gösteren, yakında bir objeyi daha rahat görmesini sağlayan bir objektif varsa makro dünyaya girsin. Bir geniş açı var ise şu anda içinde olduğumuz muhteşem doğa içerisinde manzara çeksin. Bir tele objektif varsa yakınlardaki bir yaşamı daha yaklaştırıp içine girsin. O yüzden neyi istiyorsa, ben anlara tanık olmak isteyen yani haberin içinde var olan o kesitleri belgelemek isteyen bir anlayışa sahip idim, o yüzden belgesel fotoğrafçısı oldum, haber fotoğrafçısı oldum." ifadelerini kullandı.