Dün Yeni Zelanda’da cuma namazı sırasında iki camiye terör saldırısı yapıldı. Yaklaşık 50 Müslüman kardeşimiz şehit oldu bir o kadar da yaralı var.
Üstelik saldırıyı yapan katil, olayı canlı olarak sosyal medyada yayınlamış.
Acaba Charlie Hebdo’daki gibi dünya ve dünya liderleri ayağa kalkacaklar mı?
Acaba İslamofobi faşist terörizme karşı cami şehitlerinin sesini duyuracaklar mı?
Peşinen söyleyeyim, hayır.
Çünkü ölenler Müslümanlar olunca batı hep üç maymunları oynar ve bu hal vahşi batının bir diğer yüzüdür.
Ayrıca bu güne kadar dünyanın herhangi bir yerinde yapılan bir saldırının faili Müslüman olunca “İslami terörizm” algısı oluşturulup, yapılan saldırı üzerinden islamofobi algısı oluşturuluyor. Ancak yapılan saldırıları bir Hıristiyan veya bir Yahudi yapmışsa “Akıl sağlığı yerinde olmayan bir birey” algısı oluşturuluyor.
Muhtemelen Yeni Zelanda’da yapılan Hıristiyan terör saldırganın “akıl sağlığı yerinde değil” diyecekler. Tıpkı 1994’te El Halil Camii katliamını yapan faşist Yahudi teröriste yaptıkları gibi.
Yeni Zelanda’da yapılan bu saldırı ve Müslümanlara yönelik yapılan benzer saldırıların iki ana sebebi vardır. Birincisi vahşi batının İslamofobi konusunda oluşturdukları algı, diğeri ise Ümmetin ihtilaflarla boğuşup vahdete sırt dönmesidir.
Dünya genelinde Müslümanlara yapılan saldırıların önüne geçmek için atılacak öncelikli adım, Müslümanların ihtilafi meselelerini bir kenara bırakıp ortak paydada bir araya gelmesidir. Safları sıklaştırıp vahdeti tesis etmeleridir.
Uyan Ey Ümmet!
Arap, Türk, Kürt veya Fars olduğumuz için değil Ümmeti Muhammed (s.a.v) olduğumuz için katlediliyoruz.
Uyan Ey Ümmet!
Şii veya Sünni olduğumuz için değil aziz İslam dininin müntesibi olduğumuz için vuruluyoruz.
Uyan Ey Ümmet!
Ehl-i Kıbleyi kardeş kabul etmeli, tüm Müslüman etnik yapıları İslam potasında eritmeli ve asgari müştereklerde vahdeti yakalamalıyız.
Ümmet olarak yıllardır uyuyoruz, emperyalizm ninnilerle uykumuzu derinleştiriyor. Bunların en etkili olanları ise nesepçilik ve mezhepçilik ninnileridir.
Ey ümmet! Daha ne zamana kadar bu uyku devam edecek, daha ne zamana kadar uyanmadan öleceğiz, zillet halini yaşamaya devam edeceğiz.
Yeter artık kendimize gelmeliyiz.
Dinimiz vahdeti emrediyor biz parçalanıyoruz. İnancımız ortak noktada bir araya gelmemizi emrediyor biz kutuplaşıyoruz.
Uhuvvetin, vahdetin ve ümmet olma şuurunun vakti geçiyor.
Avrupa tarihine baktığımızda, Katolik ve Protestanların birbirlerini nasıl kıyımdan geçirdikleri malumunuzdur. Ancak dünyalıkları için birlik olmaktan başka çarenin olmadığını anladılar ve Avrupa Birliği gibi nice birlikler kurdular. Dolayısıyla bu gün Dünya’ya yön veren konuma gelmişler.
O halde İnancımız birliği ve kardeşliği emretmesine rağmen neden dünya ve ahiret saadetimiz için bizler de bir olmuyoruz?
Ümmetin vahdet içinde aziz olduğu günleri görme temennisiyle…