Halkı Müslüman Coğrafyalarda -aslında- bitmiş bir mücadele uzatma dakikalarına aktarılıyor.
Hakikatte mücadelenin kazanan ve kaybeden tarafı da açıktır ama sürekli hakem kararlarıyla, ayak oyunlarıyla kazanmış olan emperyalizmin içimizdeki azgın azınlığı, arenadaki sonuca ve şahitlere rağmen sonuca razı olmuyor. Zincirbozanlara gidiyorlar. İşin garibi bir şekilde de kazana gelmiştir. Onur, gurur, şeref ve tüm makbul değerler çiğnense de kar eden(!) ar etmemiş; sürekli illegaliteyi denemiştir.
Hakikat şu ki; yapılan ve yaptıkları ayıptı, günahtı, cinayetti!
Mücadele; halk iradesi ile statükocular, yerliler ile yabancılar, Hakk ile batıl, doğru ile yanlış, helal ile haram arasında sürmüş. Kimliği, inancı.. ne olursa olsun Müslüman coğrafyalardaki mücadele budur..
Yerlilerin yani çoğunluğun işi çok ciddiye alması lazım. Artık amatör mücadeleden profesyonele geçilmeli! “Allah’ın şu belaları da nereden geldi” demeden!
Baksanıza zulmün suç ve günah cephesi her cenahtan saldırıyor. En meşru, en küçük kazanımımıza dahi tahammülleri yok. Bunlar; azınlıktır, azgındır, darbecidir, dayatmacıdır, sandığa gömülen tanımsız varlıklardır. Seni affetmeye, seninle paylaşmaya niyeti olmayan zihniyetlerdir.
Bunlar, suç ve günaha batmış, halkın değerlerinin kendilerini lanetlediği; halkın sokağına çıkmaya yüzü olmayan kişilerin evliliklerinden doğmuş zihniyetlerin mümessilidirler. Esasen halka ve iradesine minnet de etmiyorlar.
Halkı Müslüman ülkedeki gündeme bakalım ve az kendimize gelelim.. Kendimizi ve değerlerimizi kimlerin insafına bırakmışız?
Karanlık cephe; tüm enstrümanlarıyla birlik oluyor hatta bizden parçalar koparıyorken hissi hesaplarımızın peşinde olamayız ..
Ayasofya’nın açılışı; “Kurtuluş Savaşı’ndan, sahte kahramanlara…” kadar çok şeyi sorgulatacak, tefsir edecektir. Açanlardan Allah razı olsun; istikamet üzere ayaklarını sabit tutsun! Rabbim, inananlara akl-ı selim, cesaret, tevhid ve hinleri, hinoğlu hinleri tanıyacak, ona göre de tedbir alacak imkân ve kabiliyetler versin!
Erken uyanmazsak kaybederiz… Pişman oluruz ama son pişmanlık fayda vermez!
Zaten suç ve günah cephesi güçlülüğünden dolayı değil, haklıların gaflet ve delaletinden dolayı hep kazanmıştır.
Dış talimatla kapatılan bir cami açılmış; Kur’an ve Sünnet çerçevesinde konuşması gereken Diyanet başkanı mesleğinin gereğini konuşuyor... İş, Mustafa Kemal’e bağlanıyor ve Allah’ın ayetini okuyandan tövbe-i nasuh isteniyor. Belki de Seküler bir faniye secde etmesi isteniyor. FETÖ’nün vaadiyle umutlanarak; “..başbakan olurum..” diyen ve inananlardan oy devşiren Meral Akşener bile “sizin Atatürk’le alıp veremediğiniz nedir..” diyor. Başkan, “kastım mazi değil” dese de keskin nişancılar, niyeti üzerinden ceza kesiyor! Aynı Şener; “…İstanbul Sözleşmesini kaldıracağınıza, sözleşmeye uyun..” diyor. Tabi ki bu da -iç ayarla darbe yiyen- iktidara da dert ve ders olsun!
Allah’ın Kitabına “çağlar ötesi..” deniyor. Haçlı dünyasında dahi tedbir alınan LGBTİ’lerle kahir ekseriyetin hukuku eşitleniyor. Kim tarafından? Daha dün başörtüyü süründüren, tüm değerlere küfreden, ağır cezalar kesen zihniyet!
Düşünüyor, bakıyor ve görüyorum hatta çok şeyler anlıyorum!!
Sayın Cumhurbaşkanının şahsındaki hükümet; iman, iz’an ve vicdanımıza zarar işler yaptı, yapıyor. Şaşırıyor, üzülüyor, zorlanıyoruz! Pire için yorgan yakma derekesine yaklaşıyoruz amma.. şunu da “..görüyor ve pek iyi anlıyoruz:
Dün inananların canına okuyan, değerleri ayaklar altına alan azgın azınlık/GÜRUH; bu gün Erdoğan üzerinden benim değerlerime saldırıyor. Değerlerim ihmal edildiği için tükenen sabrımla derin tuzaklar kuruyor! Bir anlık gafletim üzerinden hedefine varmak istiyor! İşin kötüsü, kimi hedeflerine de varıyor Keskinnişancı!
Dün başörtüsünü cezalandıran, FETÖ’nün tanklarının arasında balayına çıkan Kılıçdaroğlu; insanlıktan, hukuktan, hatta inançtan bahsediyor.
Ayasofya’dan dolayı Sayın Cumhurbaşkanı’na saldıran cepheye bakıyorum; küresel karanlıklarla işbirliği içinde, dünün acımasızları, fırsat kollayan keskinnişancılar, alayı küresel şenliğe katılmak için ahitleşmiş, bezenmiş aşuftelerden ya da bizim(!) gafillerden. El-iz’an..!
Cahiliye döneminde içki ve zinaya bulaşmayan Cafer-i Tayyar’ın şu ilkesiyle de ayrışıyorum: “cehalet, gaflet ve alçalmışlıkları… bana ders ve nasihat oluyordu..”
Not: Kurban bayramımız; zulme kurban olmayacağımız “yeniden diriliş, direniş ve zaferlere..” vesile olsun! *İlahî! ”Can bula cânânını/Bayram o bayram ola/Kul bula sultânını/Bayram o bayram ola // Hüzn ü keder def ola/Dilde hicab ref ola/Cümle günah af ola/Bayram o bayram ola” (Alvarlı)
HİSSE: 1-Almanya ve İran’da sosyal medya için katı önlemler alınmış ama anahtarı başkasının elinde olan bir aracın zararlarından emin olamadılar.
2-Büyükşehir belediyelerinde; yetki tartışması işleri çıkmaza sokuyor. Belediye meclisleri, belediye başkanlarının istediği atamaları adeta yaptırmıyor. Haklı kim? Nasredin Hoca; derdini anlatan hırsıza da mal sahibine de “haklısın” der. Şaşıran hanımına; “Sen de haklısın!” demiş!
3-CHP, M. Akşener ve diğerleri; “…Atatürk’e lanet okuyan, O(!) Makamda kalamaz…” demiş. Makam, zaman ve zeminin gereğince okunan “ayet ve hadislerdeki LANET’in,” M. Kemal’le ne alakası ola ki Lala? Sağırsultan’dan: Hımm…? We go hirç? Hirç kafir/xedar e lo! Adamlar(!?), bizden iyi biliyor…. Biz de biliriz de….(!?:))