Vahdet, Cihad ve Cami Saldırıları

Abdullah ASLAN
Dünyanın dört bir yanında yaşananlar gerçekten yürek dağlayıcı… Bir taraftan dünya emperyalizmi katil ABD ve müttefikleri, elinden geleni ardına koymayıp her tarafta ve her fırsatta Müslüman kanı dökerken öte tarafta Kur’an ve Sünnet etrafında toplandıklarını iddia edenlerin Müslümanlarla ilgili anlaşılmaz tavırları, çekememezlikleri ve Müslümanlara karşı müsamahakârsızlıkları…

Müvahhid müminlerin şu dünya var olalı mülhit ve gayr-i Müslimlerden gördükleri bir yana, “Müslüman” etiketlilerden çektiklerinin de haddi hesabı yoktur maalesef.
Tarih boyunca biri diğerini kâfir; bir diğeri öbürünü baği; bir başkası öbür başkasını mürted; diğeri diğer birini bel’am addedip kanına girmiş ve “İslam devletini” kurmak için öldürmekten çekinmemiştir. Günümüzde de aynı şeylerin tekrarlandığını maalesef görüyoruz. “Allah” adına camide bile vurmaktan çekinmemek...
 
Burada “bütün bunları ABD yapıyor” diyenleriniz olabilir. Ancak ABD’lerin camilerde yaptıkları bu katliamların tek bir tanesini deşifre etmeyecek kadar aciz miyiz o zaman? Veya hangi ABD’li, Irak’ın bilmem hangi camisinde kendini havaya uçuracak kadar kendi “davasının eri, davasının fedaisi” oldu? İspat edeniniz var mı? Tabi bunu söylerken ABD’nin camilere hiç saldırı yapmadığını demek istemiyorum. ABD de yapıyor ama maalesef Müslüman geçinenler de… Burada ben, fiili saldırı ve nefs-i müdafaayı elbette ki tartışmıyorum.

Hizbullah Cemaati Rehberi’nin son röportajında cami saldırılarıyla ilgili söylediklerini anmadan geçemeyeceğim. Cemaat Rehberi: “Müslümanların mescitleri bir yana, kilise ve havralara yönelik saldırıları dahi meneden İslam’ın hükümleri ortada iken Irak, Pakistan, Afganistan, Somali ve son olarak Suriye’de mescitlere yapılan saldırıyı hiçbir surette kabul etmiyor ve mescitlere yapılan saldırıların İslami hiçbir gerekçesinin olmadığına inanıyoruz. Bu münasebetle kim tarafından yapılırsa yapılsın ve her ne sebeple olursa olsun Müslümanların ibadet yerlerine ve İslam topraklarında sivil halka karşı hedef gözetilmeksizin yapılan tüm saldırıları da lanetliyoruz.” diyor.

Şu an Suriye cephesinde bile tek bir zalime karşı savaş verenlerin dahi ittifak içerisinde olduğunu göremezsiniz. Sağda solda “Hele bir Esed’in işini bitirelim… Görüşürüz… Sıra onlara da gelecek” vb. tehditlerin bini bir para. Daha bugünden sadece, senin izlediğin yöntemi yanlış gören Müslüman’ın kanına girmeyi tasarlıyor veya programlıyorsan, o zaman yaptığın bu cihad’tan ne hayır gelecek, söyler misin kardeşim?

Burada zalim Esed’e karşı sürdürülen mücadeleye bakıldığında kendi halklarının özgürlüğü ve İslami dava için dökülen her bir damla kanın, her ter damlasının büyük bir değeri vardır. Bu büyük değeri, herhangi bir Müslüman’a saldırı suretiyle heba etmenin büyük bir kayıp olduğunu ifade etmek istiyorum, o kadar.

Vasat bir ümmet olmanın gereği, vasat bir cemaat olmaktan geçer. Tabi bunun da yolu vasat düşünen fertlerden geçiyor. Her zaman olduğu gibi bugün de böyle bir teenniye ihtiyacımız vardır. Kendi doğrularını uygularken başkalarının da doğrularının olduğunu akıldan çıkarmamak, kendi doğrularımızı uygularken başkasını rencide etmemek için yapmamız gerekenlerin olduğunu da düşünmek gerekir. Bir de her doğruyu her yerde söylemenin veya uygulamanın da bizim hakkımız olamayabileceğini de ayrıca düşünmek lazım.

Yine Cemaat Lideri’nin vahdet ve Müslümanların ilişkileriyle ilgili sorulan soruya verdiği cevap, ön yargıyla davranmayanlar için müthiş bir çözüm olacak türdendir. Cemaat Rehberi aynen şunları diyor: “Düşmanı tanımak ve ona karşı korunma refleksleri geliştirmek, hile, oyun ve tezgâhlarını boşa çıkarmak, İslam âleminin bozulan birlik ve vahdetini yeniden sağlamak için herkes, yaptıklarını bir yönüyle ve kendi açısından doğru, faydalı ve gerekli görebilir. Buna rağmen herkesin bir süreliğine ‘dışımızdaki Müslümanların da tavrı ve söylemleri doğru olabilir’ deyip sadece kendi penceresinden meselelere bakmaktan biraz sıyrılmasını arzuluyoruz. Belki Müslümanların bu tavrı, kâfirlerin kıskacından kurtulmaları için bir umut ışığı olabilir.”

Sonuç olarak bizim, ekmek ve su kadar vasat ve vahdet içerisinde olmaya ihtiyacımızın olduğu gün gibi aşikârdır. Vasat olduğunu, vahdeti özümsediğini deklare eden herkesin şu cami saldırıları karşısında bir kere durması gerek. Oraya bir dokunulmazlık versek bari…
Allah, vasat olmayı ve vahdet içerisinde yaşamayı bütün dünya Müslümanlarına ilham ve nasip eylesin. Selam ve dua ile…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.