Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Ombudsman Vanlılar ile buluşuyor" programı kapsamında Van'da basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Malkoç'a beraberinde Kamu Denetçileri Arif Dülger, Celile Özlem Tunçak, Hüseyin Yürük, Kamu Denetçiliği Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Kılınç da eşlik etti.
Kamunun vicdanını, sesini harekete geçirip Türkiye'deki idareyi şikayet yoluyla denetleyerek kamu hizmetleri kalitesini artırmak, iyi yönetim ilkelerinde vatandaşların memnun olacağı şekilde hizmetleri yöneticilerin halka sunmasına katkıda bulunmak, insanların, vatandaşların hak arama kültürünü yaygınlaştırmak, hukukun üstünlüğünü temin ederek Türkiye'de demokrasinin kökleşmesine katkı sağlamak, şeffaf, denetlenebilir bir yönetim ortaya çıkarmak için çaba gösterdiklerini söyleyen Malkoç, kamu denetçiliğinin farklı özellikleri olan bir kurum olduğunu söyledi.
Malkoç, "Yasama organı tarafından kamu denetçileri seçilir. Bu yönüyle yasamayla irtibatlıdır. Yargı değildir ama karar verir ve karar verirken de bağımsızlığı vardır. Bütçesi özeldir, verdiği kararlar idarecilerin hoşuna gitmezse de kimse değiştirmeye kalkamaz, çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçiliyor. Devlet millet kucaklaşmasında, devletle millet arasındaki sorunların kalkmasına katkıda bulunuyoruz." dedi.
Vatandaşlar tarafından bir çözüm kapısı olarak görüldüklerini söyleyen Malkoç, "Bize müracaat gayet kolay. Her türlü yoldan müracaat edebilirsiniz. Faksla, mektupla veya elektronik ortamda. Zaten bize gelen başvuruların yüzde 75'i elektronik ortamdan geliyor. Biz başvurulardan ücret almıyoruz, harç almıyoruz, pul almıyoruz. Bu, vatandaş için çok büyük bir kolaylık. Diğer bir husus da bize gelen müracaatları 6 ay içerisinde sonuçlandırıp bulmak zorundayız. 15 bin başvuru var. Yüzde 75 kararı bağlanmış 6 aylık süreç içerisinde. Bizim bakamadığımız alanlar var. Mahkemelere intikal eden davalara bakamıyoruz. Onun için insanımıza diyoruz ki idare ile sorunun olduğu zaman mahkemeye gitmeden önce bize gel. Dava açma sürelerini de durdurur bize yapılan müracaat. Bu da önemli bir avantajdır. Bunun avantajı da avukatlık masrafı ya da dava harcının ödememiş olmasıdır. Mahkemenin yüzü soğuktur derler, ya. Buna gerek kalmadan, biz dostane çözüm yoluyla sorunları çözmüş olabiliriz. Diğer bir iyi ve güzel tarafı, biz halkın avukatlığını yaparken tespit ettiğimiz alanlardaki sorunlarla ilgili olarak eğer yönetmenlik değişecekse yönetmelik değişikliği, kanun değişikliği yapılacaksa kanun değişikliği, ilgili konulara makamlara tavsiye kararı olarak gönderiyoruz. Ardından bunun takibini yapıyoruz." diye konuştu.
Van'da uyuşturucu kullanım oranına dikkat çeken Malkoç, "Van, Türkiye'nin müstesna illerinden birisi. Çok genç bir nüfusa sahip; bu ciddi bir avantaj. İyi kullanılmalı. Bir dezavantaja dönüşebilir. Dün sivil toplum örgütleri ile yaptığımız toplantıda Van'da 36 bin kişinin uyuşturucu kullandığını öğrendik. Bu bir felaket. Bunun üzerine ciddi bir şekilde durulması gerekiyor." dedi.
Van'ın bu olumsuz yanlarının yanı sıra olumlu taraflarının da olduğunu söyleyen Malkoç, "Tarım için oldukça güzel ve geniş araziler var. Hayvancılık için Allah'ın adeta özel olarak donattığı bir coğrafya. Türkiye'deki hayvan ihtiyacının yüzde 25-30'unu önceki dönemlerde Van karşılardı. Şimdi bu rakamlar yüzde 10'lara inmiş. Bunda terörün çok büyük olumsuz etkisi oldu. Çok şükür terörle mücadele iyi bir noktada gidiyor. İyi düzenlemeyle Van'da 12 milyon civarında küçükbaş hayvanın olabileceğini müşahede ettim. İran'a komşu olması nedeniyle komşu ülkeden misafirlerin önemli ilgisi var. Bunda tüm kesimlere çok büyük görevler düşüyor. Gerekli önlemler alınırsa 500 bin olan rakam bir milyonu bulur. Bir milyon turistin gelmesi Van'ın daha ihya edilmesini sağlar." ifadelerini kullandı.
Malkoç, gazetecilerin Van'a gelen İranlıların yoğunluğu nedeniyle okullarda Farsçanın seçmeli ders olarak okutulması yönünde bir çalışmanın yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:
"Biz yıllarca komşularımızla ilişki kurmamak için özel bir gayret göstermişiz. Geçmişte Arapça bilen, Arapça ibadet, dua eden, ezan okuyanlara bile ceza vermişiz. Çok şükür onlardan kurtulduk. Türkiye'nin en büyük gücü bölgesindeki etkinliğinden geliyor. Türkiye ile güneyimizdeki doğumuzdaki ülkelerle ilişkimizi kesmek için başkalarının bize telkinleri olmuş. Bin 200 kilometre hududumuzdaki ülkelerle ilişkimiz olmamış. Türkiye yeniden kendine geliyor, millet kültürü ve tarihiyle barışıyor. Avrupa'da Fransızlar ve Almanlar sürekli savaşmışlar. İki ülke ne zaman barış içinde olmuşlarsa Avrupa rahat etmiştir. Türkiye ile İran arasındaki ilişki son derece önemlidir. İslam ülkelerinin gelişmesi rahat etmesi de İslam ülkelerinden iki güçlü ülkenin ilişkilerinin, İran ve Türkiye'nin ilişkileri burada çok önemlidir. Bu ilişki güçlenirse İslam dünyasındaki huzur da artar. Sevindirici olan şey Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler son yıllarda düzelmeye başlaması." (Selman Tuğrul- İLKHA)