Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Dünya hastalıklarla dolu bir imtihan yeri… Hastalık bazen bedenimizde, bazen zihnimizde, bazen de kalbimizde… Bedenimizdeki hastalıkların şifası çoğunlukla bulunmuş olsa da kalbimizdeki hastalıkların şifası o kadar kolay bulunmamakta.
Haset, hırs, kin ve kibir gibi manevi hastalıkların kökeninde dünya sevgisi yatıyor. Allah’ın, sinek kanadı kadar değer vermediği dünyaya gereğinden fazla değer verince kalp hastalanıyor. İnsanın dünyaya olan sevgisi onu başkalarına karşı haset etmeye zorluyor. İnsan şu yalan dünyada başkalarından daha iyi yerde olmak için hırslanıyor, eline geçiremediği şeylerden dolayı kinleniyor, “En iyisi ben olmalıyım.” ya da “En iyisine ben layığım.” diyerek kibirleniyor. Bu sevgiden ve bundan kaynaklanan hastalıklardan kurtulmanın yolu ise ‘vâris çorabı’dır. İstisnalar dışında her çorap aslında vâris çorabıdır ve vârislere kalma adayıdır. Her vâris çorabı da kalpteki hastalıklar için, bacaklardaki rahatsızlık için giyilen varis çorabından daha etkilidir Allah’ın izniyle.
Efendimiz(asv) buyururlar ki: “Âdemoğlu ‘Malım, malım!’ deyip duruyor. Ey âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var ki?”
Bu hadis-i şerifin yol göstericiliğinde anlarız ki bir çorap bile eskiyip de atılana veya infak olarak verip sevap kazanana kadar bizim değildir, varislerimizindir. Özene bezene aldığımız, almak için canla başla çalıştığımız, giydiğimizde kendimizi özel hissettiğimiz en güzel kıyafetlerimiz bir gün paspas veya toz bezi olacak, en basitinden varislere kalacak. Asla bize kalmayacak dünya için amel defterimize günahlar biriktirmek, akıllı insan işi değil.
Klasik bir cümle ama: dünya amaç değil, araçtır. Hakk’ın rızasına ulaşma amacı dışındaki her şey ve her çaba boştur. İnsanın hoşuna giden her şey iyi olsaydı, oruç farz kılınmazdı. Yaklaşan Ramazan ayıyla anlıyoruz ki oruç, bir şeylere sahip olduğumuzun değil, Allah’a ait olduğumuzun resmidir; bilinen ama göz ardı edilen gerçeklerin belgesel filmidir. Oruç, varislere kalacak şeylerin değil, Firdevs cennetine varis olmanın peşinde koşma amelidir.
Yediğimiz içtiğimizden arta kalan fakat çöpe gitmeyen bir şeylerimiz olmalı. Eskitmeden vermeli, çürütmeden, çöpe atmadan infak etmeli. Artan yemekten değil, taze ve sıcacık olanından ikram etmeli… Bıktığımız kıyafeti değil, daha giymeye iştahımız olanı verebilmeli. Vârislere kalmasını beklemeden ahirete göndermeli, velev ki vârislere hediye etmiş olalım. Vasiyet edemeyeceğimiz zaman gelip çatmadan vasiyet etmeli… İnfak etmek isteyip de elimizin uzanamayacağı zaman gelmeden önce infak etmeli, sadaka vermeli.
Rabbim imtihanlarımızı hafif, kalbimizi rakik eylesin. Bizi Firdevs cennetlerine varis eylesin, varislere kalacakları başımıza bela etmemize izin vermesin. Âmîn.