Bir şekilde seküler Batı kültürünün kirinden kendilerini koruyamamış, laik okullarda büyüyen, laikçi hezeyanlarla dolu bir ortamın ürünü olan biz çağdaş nesiller, günümüzün insanları, biz gerçekten vefasız nesilleriz. Vefayı hak edenlere vefasız, değersiz kişileri gözlerinde kahramanlaştırmış kişileriz. Gerçek ve sahte kahramanları birbirlerinden ayırt edemeyecek kadar zihinleri iğdiş edilmiş kitleleriz.
Biz gerçekten vefasız nesilleriz. Geleceğimiz, hürriyet ve saadetimiz, din ve dünyamız için kendilerini çekinmeden feda eden, zindan ve şehadeti göze alan direniş önderlerini, şehit rehberlerimizi tanımıyor, onları tanımak için çaba göstermiyor, kıyamlarını sahiplenmiyor, miraslarını korumuyor, yollarını yolumuz edinmiyoruz.
Bazılarımız sadece şehadet yıldönümlerinde birkaç etkinlik, birkaç makaleyle onları anıyoruz. Ama çoğumuz bunu da yapmıyor. Kendilerinden sonraki nesillerin insanca ve Müslüman'ca yaşayabilmesi için zulüm düzenlerine kahramanca direnen, dünyalarını, sosyal konumlarını, özgürlüklerini, ailelerini fedadan çekinmeyen bu azizlerimiz için vefa sahibi olmanın zamanı gelmedi mi? Çoğunun mezarları bile beli olmayan, zalim düzen tarafından kendileriyle ilgili en ufak bir anıya dahi tahammül edilmeyen, genç nesillere unutturulmaya çalışılan direniş ve şehadet önderlerimize biz ne kadar sahip çıkıyoruz?
Bir dizi kahramanına, bir müzisyene, bir sporcuya gösterdiğimiz ilgiyi bu şerefli önderlere gösteriyor muyuz? Onlar için ne yapıyoruz? Çoğumuzun sosyal medya hesaplarına bakın, twitter hesaplarına, telefonlarımızın duvar kâğıtlarına bakın bu acı gerçeği anlayacağız.
Değersiz insanların baş tacı edildiği, şerefli direniş ve şehadet önderlerinin unutulduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Dünyaperest Batılılar kadar bile olamıyoruz. Hayali kahramanları için yüzlerce roman yazıyorlar, onlarca film çekip sayısız şarkı, marş besteliyorlar. Biz ise kahramanlarımızın, gözlerimizin nuru direniş ve şehadet önderlerimizin yanı başımızda olan mezarlarını bile ziyaret etmekten aciziz.
Geçen gün büyük şehid, Türkiye Müslümanlarının onur kaynağı Şeyh Said'in şehadet yıldönümüydü. Şeyh Said ve arkadaşlarının şehdetlerinin doksan ikinci yıldönümüydü. Evet, Şeyh Said ve arkadaşları sadece Müslüman Kürt halkının değil, Tüm Türkiye Müslümanlarının onur kaynağıdır. Çünkü o yüce İslam dininin çiğnenen namusunu kurtarmak için kıyam etmişti. Hazreti Hüseyin gibi İslam'ı tekrar ihya etmek için kanını dökmüştü.
Ben ve bir gazeteci arkadaşım Şeyh Said kıyamının yıldönümü münasebetiyle kıyamın büyük önderlerinden Şeyh Abdurrahim'in Diyarbakır'ın Bismil yolu üstünde bulunan türbesini ziyaret ettik. Ziyaretimizle ilgili notlarıma geçmeden önce Şeyh Abdurrahim'le ilgili biraz bilgi vereyim. Çünkü çoğumuzun Şeyh Abdurrahim'in kim olduğunu bilmediğimizin farkındayım.
Şehit Şeyh Abdurrahim, Şeyh Said Hazretlerinin kardeşidir. Kıyamın büyük önderlerindendir. O dönemde Piran'da âlimdi. Piran'ın kıyamın başlangıç noktası olduğu malumunuz. Kıyam başarısızlıkla sonuçlanıp Şeyh Said esir düşünce Şeyh Abdurrahim ve arkadaşları uzun bir müddet İran ve diğer komşu ülkelerde hicret hayatı yaşadılar. 1938 yılında Şeyh Abdurrahim tekrar Türkiye'ye döndü. Kıyamdan sağ kalan mücadele arkadaşlarıyla yeni bir direniş hareketi başlatmak istedi. Ancak Silvan yakınlarında askerlerin tuzağına düştü ve sığındığı tarlada diri diri yakılarak şehit edildi.
İşte biz o azizin, o kahramanın mezarına gittik ve ne kadar vefasız bir nesil olduğumuzu daha iyi bir anladım. Kurtuluşumuz için diri diri yanmayı göze alan bu aziz şehidimizin türbesi adeta terk edilmiş bir görünümdeydi. Ne bir ziyaretçisi vardı ne de bir gelen gideni… Bu yüce zata bir ziyareti bile çok gören bir nesil vefasız değil de nedir?
Bu vefasızlıkta biz aydınların, yazarların, sanatçıların, âlim ve hatiplerin de payı vardır. Bu aziz direniş önderlerini yeterince genç nesillere tanıtamadık ne yazık ki! Bari bundan sonra eksikliğimizi telafi için bir şeyler yapalım…