İslam ümmetinin yetiştirdiği büyük âlimlerden, hayatı boyunca Müslümanlar arasında birleştirici bir rol üstlenen, Siyonist İşgalci İsrail’e karşı fiili mücadele eden ve Amerika’ya yönettiği sert eleştirilerle tanınan Ayetullah el-Uzma Seyyid Muhammad Huseyin Fadlallah, vefatının 7’inci yıldönümünde yad ediliyor.
16 Kasım 1935'te Irak'ın Necef kentinde doğan, İslam dünyasının önde gelen kanaat önderlerinden Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah, 1952 yılında ailesiyle beraber Lübnan'a gelir. Siyonist İşgalci rejime karşı mücadele veren; Sadece Lübnan ve Filistin’deki İslami hareketleri değil uluslararası İslami hareketler ve önde gelen kanaat önderi ve liderlerle görüşen Fadlullah, tüm özgürlük hareketlerini destekleyerek, bu savunmayı bir İslami vecibe bilmiş ve bu duruşunu her fırsatta dünya Müslümanlarına da çeşitli vesilelerle aktarmıştır.
İslami çalışmaları halk ve cami eksenli oldu
Cuma vaazlarında Müslümanları sık sık Amerika'ya, işgalci İsrail'in, Lübnan topraklarını, Batı Şeria ve Gazze Şeridini işgaline karşı silahlı direnişe çağırmış, Siyonizm'e karşı İslami bir tutum sergileyerek gençlerden kadınlara, İslam ümmetinin birçok güncel sorununa ilişkin de pratik, fikrî çözümler üretmiştir.
1966 yılında Beyrut’un doğusunda bulunan Nabaa bölgesine yerleşen Fadlallah, burada Bekaa'dan Beyrut'a taşınan göçmenlerin eğitimi ve temel ihtiyaçlarını gidermek için birçok yetimhane, dispanser, hastane, dernek ve eğitim kurumları açarak halkla bütünleşiyordu.
Beli bir süre sonra İslami Şeriat Enstitüsü isimli okulu kurdu. Bu okul, Lübnan'daki Hizbullah’ın temellerini oluşturdu. İslami Şeriat Enstitüsü’nün kadınlar için ayrı bir bölümünü açan Fadlallah, el-Hikme adındaki dergiyi yayınladı. Neba'daki Şer'i Enstitü'de dersler verdi. Birçok makale ve yirmiden fazla kitap yazan Fadlallah, sahip olduğu devrimci ve eylemci fikirleriyle Lübnan’da kısa bir süre zarfında gerek Hıristiyan gerekse Müslüman kitleler tarafından kabul gören otoriter bir şahsiyet oldu.
Lübnan’da çıkan iç savaştan dolayı 1975 yılında Beyrut'un güneyine göç etmek zorunda kaldı. Burada camiyi kendisine hizmet ve çalışmalarının ekseni haline getiren Fadlallah, tüm faaliyetlerini camide sürdürdü. Daha sonra Şam’da Seyide Zeynep isimli okulu açtı.
İran İslam İnkılabı ile birlikte temeli atılan Lübnan İslami Direniş Hareketi’nin oluşmasında etkili oldu. Hizbullah Hareketi’ne konuşmaları, yazıları ve mücadelesi ile örnek oldu. Hutbelerinde ve sohbetlerinde Siyonist rejime karşı silahlı direnişi teşvik eden Fadlallah, Lübnan ve Filistin’in özgürlüğü için her alanda mücadele etti.
Amerika'nın suikast girişimi
Amerika istihbaratı CIA tarafından 8 Mart 1985 yılında içerisinde 200 kilo patlayıcı yüklü olan bir araç evinin çok yakınında patlatıldı. Patlamada 80 kişi şehit oldu, 256 kişi ise yaralandı. Hayatını kaybedenler ve yaralılar arasında çok sayıda kadın ve çocuk bulunuyordu.
Saldırıdan hemen sonra Amerika ve Siyonist rejimin saldırıdan direk sorumlu olduğunu açıklayan Fadlallah, müstekbir ve işgalci güçlere karşı mücadelesinin artarak devam edeceğini net bir şekilde belirti.
Fikirsel olarak liderliğini yaptığı kabul edilen Hizbullah hareketi, Lübnan siyasal arenasında önemli etkiye sahip bir güç konumuna geldi. Suriye’nin başkenti Şam'da ve Lübnan’ın başkenti Beyrut'ta düzenli olarak halka kültürel ve medeni boyutlu vaazlar veren ve konuşmalar yapan Fadlallah, İslami hareketin sorunları ve geleceği ile ilgili birçok eser kaleme aldı.
Vefatı
4 Temmuz 2010'da 75 yaşında vefat eden Fadlallah, 6 Temmuz'da Beyrut'ta aralarında Sünni temsilci âlimlerin de bulunduğu yüzbinlerin katıldığı cenaze merasimiyle ebediyete uğurlandı.
Ayetullah Fadlallah'ın bürosu, her yıl 3 bin 800 yetime bakan 9 kuruluşu, 16 okulu, 7 teknik liseyi, klinikleri ve 40'tan fazla mescidi yönetmektedir.
"Şii-Sünni ayrımı yapmak haramdır"
Siyonist rejimle mücadele ve İslam'a hizmet yolunda geçen 75 yıllık bir mücadeleden sonra Hakk’a yürüyen Allame Fadlallah, son yazısında Müslümanlar arasındaki birlik beraberliğe dikkat çekiyordu.
Fadlallah son yazısında, mezhep fitnesinin ümmeti nasıl tehlike altına aldığına dikkat çekiyor ve İslam ümmetini Kudüs üzerinden sorumluluk almaya çağırıyordu.
Yazısında, Şii-Sünni birçok Müslüman’ın ufkunu açan Fadlallah, ümmetin vahdetini bozacak fitnelere karşı uyarıyor ve Amerikan politikalarına karşı Kudüs’e sahip çıkmaya çağırıyordu.
Mezhep ihtilafına karşıydı
Mezhep ayrılığı üzerine bina edilen çatışmaları hiçbir şekilde tasvip etmeyen Fadlallah, Amerika'nın, İsrail'in güçlenmesi için Müslümanlar arasında mezhep çatışması çıkarmaya çalıştığını belirtmişti.
Fadlallah, 2007 yılında verdiği bir röportajda mezhep ihtilafları hakkında şu çarpıcı ifadeleri kullanmıştı: "Tüm Müslümanlar şunu çok iyi bilmeli. Sünnilik ve Şiilik kültürel bir meseledir. Halife kim olacak? Namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur? Bütün bunlar, âlimlerin konuşacağı konular. Biz bazı Şiilerin sahabeye küfretmesini reddediyoruz. Bunun haram olduğuna dair fetva yayımladık. Bizim bazı sahabelere karşı farklı yaklaşım içinde olduğumuz doğru. Mesela İmam Ali, halifelik hakkından uzaklaştırıldı. Ama aynı İmam Ali, raşid halifelere açıldı, onlara destek verdi. Danışmanlık yaptı."
Türkçeye de 15'e yakın kitabı tercüme edilen Fadlallah'ın kitaplarından Türkiyeli okuyucular gibi dünyadaki diğer Müslümanlar da istifade erek çalışmalarına yön vermiştir.
Karadavi: Benimle Şeyh Fadlallah arasında ancak sevgi vardır
İslam dünyasında zaman zaman yaşanan Şii-Sunni ihtilaflarında hep birleştirici rol oynayan Fadlallah, bu tavrı dolayısıyla Sunni âlimler tarafından da kabul görmüştür. Bu birleştirici tavrından dolayıdır ki, kendisinin adının karıştığı bir tartışmada cevap hakkını kullanan Sünni ulemanın önde gelen kişiliklerinden Yusuf Karadavi, "Benimle Şeyh Fadlallah arasında ancak sevgi vardır" demiştir.
Arap şiirinin "divan sahibi" önemli şairlerindendi
Âlim ve mücahid kimliğinin yanında edebi kişiliği de olan Fadlallah, şiirle de hem hâl olmuş, Arap şiirinin "divan sahibi" önemli şairlerindendi. Fadlallah, divanından önce şiirlerini "Zilâlu'l-İslam" (İslâm'ın Gölgesi) ve "Kasaid li'lİslam ve'l-Hayat" (İslam ve Hayat Konusunda Kasideler) isimli kitaplarında topladı.
Daha çok İslam düşmanlarına karşı mücadelesi ve İslami direniş hareketlerine verdiği destekle tanınan Fadlallah, birçok güncel soruna ilişkin fetvalar vererek çözüm yolları gösterdi. Klonlama, estetik ve beyin ölümü gibi tartışmalı olan konularda fetvalar verdi.
"Siviller öldürülemez"
Irak'ın işgalinden sonra yaşanan iç çatışmaları değerlendirdiği bir röportajında sivillere yönelik saldırılara tepki gösteren Fadlallah, "Nedeni ne olursa olsun sivil insanlar öldürülemez. Savaşa karışmayan bir insan hiçbir koşul altında öldürülemez. Biz hangi dinden olursa olsun; Hristiyan, Yahudi, sivil insanların öldürülmelerini onaylamıyoruz. Çünkü İslam hukuku sivil insanların güvenliğini garanti altına almamızı söyler. Bize göre barışçıl insanın canına saygı duymak gerekir. Yani özetle; nefis müdafaası dışında insanı öldürmek caiz değildir. Kur'an, sadece 'Size savaş ilan edenlere karşı savaşın' der." demişti.
"Kadın erkek eşittir"
"Kadınla erkek arasında, sosyal statü bakımından hiçbir fark yoktur ve her kadın, erkeğin sahip olduğu bütün haklara aynen sahiptir" diyen Fadlallah, kadının yüzü ve elleri açıkta kalacak şekilde örtünmesinin farz olduğunu ve Kur'an'da bu emirin, cinselliğin bir vasıta olarak kullanılmasının önüne geçmek için konduğunu söylemiştir.
Kürtaj meselesi
Kürtaj meselesi hakkında da görüşlerini açıklayan Fadlallah, şunları söylemişti: "Ceninin, annenin sağlığını tehlikeye atması hâlinde kürtaj serbesttir. Ayrıca kadının tecavüz yahut gizli bir evlilik neticesinde veya anne olmasıyla sosyal hayatta herhangi bir sebepten dolayı aşağılanması ihtimalinin bulunduğu durumlarda kürtaj yaptırması caizdir. Kürtajda erkeğin söz hakkı yoktur ve ortada kadının hayatı söz konusu olduğu için, kararı sadece kadın verir. Ancak kürtajın çocuk istememek gibi bir sebeple yapılması haramdır."
Ayetullah el-Uzma Seyyid Muhammad Huseyin Fadlallah'ın diğer bazı konularda verdiği fetvalar ise şöyle:
Organ nakli
Organı alınacak olan kişinin hayatî bir tehlikeye girmesinin söz konusu olmaması halinde, organ nakli caizdir. Yaşayabilmek için böbrek bekleyen on binlerce kişinin var olduğu bir dünya da sağlam bir insanın bir başkasını yaşatmak maksadıyla böbreğini bağışlamasında dinî bakımdan hiç bir mahzur yoktur. Organ satışı ise hiçbir şekilde caiz değildir, ancak "hediye" olarak bir ödeme yapılabilir.
"Klonlama İslam'a aykırı değildir"
Hücrelerden 46 kromozom alıyor, yumurtalıktaki kromozomların yerine bunları koyuyorlar ve klonlamada insan yahut hayvan böyle dünyaya geliyor. Burada "insan veya hayvan 46 kromozomdan meydana gelir" diyen ilâhî kurala müdahalede bulunulmuyor ve klonlamayı yapanlar, kendilerini yaratıcının yerine koymuyorlar. Klonlama, dolayısı ile tek yaratıcının Allah olduğu inancına da ters düşmüyor, zira "yaratma" kavramı, kuralları yaratma ile ilgilidir ve biçimle alâkası yoktur. Biz, suni döllenmeyi nasıl caiz görüyorsak klonlamayı da öyle caiz görüyoruz. Faydası varsa caizdir ama zararları daha fazla olacaksa haramdır.
"Estetik ameliyat caizdir"
İhtiyacı olan kadın, estetik ameliyat yaptırabilir ama ameliyatı yapacak olan doktor, mutlaka kadın olmalıdır. Ancak kadının evliliği bu ameliyata bağlı ise ve kadın doktor bulunamıyorsa erkek doktorun yapmasında mahzur yoktur.
"Trafik kurallarına uymak farzdır"
İnsan, hayatına dikkat etmek, kazalardan sakınmak zorundadır. Trafikle ilgili bütün kurallar, hayatı korumak için konmuştur ve insanların hayatını korumaları bakımından çok önemlidirler. Dolayısı ile trafik kurallarına uymak farzdır ve bu kuralların çiğnenmesi durumunda verilen bütün cezalar caizdir.
Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın son yazısında satır araları
"Arap ve İslam medyasındaki birçok çevrenin girdiği mezhep fitnesi ümmeti tehdit ediyor. Şii-Sünni ayrımı yapmak haram kılınmalı.
Filistin’in başkenti Kudüs, düşmanın Yahudileştirme operasyonunun en belirgin hedefi. Kudüs’te Filistinlilerin emlaklarından geriye kalanlara el konulması, Filistinlilerin kentin göbeğinden çıkarılması ve Batı Şeria, Gazze veya işgal altındaki Filistin topraklarından uzaklaştırılması amaçlanıyor. Tüm bunlar, Batı Şeria’nın kuzeyiyle güneyi arasındaki coğrafi bağlantının kaldırılmasına yol açacak şekilde 50 bin yerleşim inşasıyla yapılıyor. Bu arada ABD, düşman İsrail’e saldırılarında ve tehditlerinde koruma temin etmeyi sürdürüyor; Avrupa ve diğer ülkelerin politikaları, hâlâ boyun eğdikleri tarihsel düğümün etkisiyle bu düşmana yönelik Amerikan politikalarıyla örtüşüyor; Arap dünyasıysa yaşananlar karşısında işbirliği yapmakla sessiz kalmak arasında bir noktada duruyor.
Onlarca yeni uydu kanalı da dâhil Arap ve İslam medyasındaki birçok çevrenin mezhep savaşına girmesi üzücü. Bu mezhep savaşı düşmanın çıkarına hizmet edecek, her şeyi yakacak ve nihayetinde düşmanlarının lehine, Araplarla Müslümanların aleyhine olacak fitneyi tesis edecek. Güvenlik ihlallerine de girişen düşman, Sünni-Şii ve hatta Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmıyor. Bütün ümmeti tehdit eden büyük bir Siyonist tehlike hissediyoruz. Herkesi sorumluluk üstlenmeye çağırıyoruz. Öncelikle, Kudüs’te yaşananlar konusunda sorumluluk üstlenilmeli. Yüksek dini merciler, özellikle de Sünni ve Şii merciler, Kudüs’ün önümüzdeki günlerdeki medyada ve siyasi hareketlenmelerde öne çıkarılması için somut girişimlerde bulunmalı ve önemli atmalı. İkincisi, bazı medya organlarıyla mezhepçi fitne algısının oyununa girmek kesin bir dille yasaklanmalı, haram kılınmalı. Üçüncüsü, Arap ve Müslüman halkları, düşmanın saldırgan hareketlerine hiçbir alan açmamaları ve düşmanla doğallaşma haliyle mücadeleyi sürdürmeleri için hızlı ve üzerinde iyi çalışılmış somut adımlarla Arap ve İslam ülkelerine baskı yapmaya çağırıyoruz. Dördüncüsü, Filistin içindeki veya dışındaki Filistinliler üzerindeki baskıların artırılmasına karşı çıkılması gerekiyor. Bu vesileyle Lübnan yönetimine, ülkedeki Filistinlilerin sivil haklarını korumaya alınması meselesine hız vermesi çağrısı yapıyoruz"
Davetçilere öğütleri
"Müslüman davetçi, faaliyetinde başkalarından yardım istemesini engelleyecek derecede bireysel ve kişisel düşünmemelidir. Kesinlikle bağımsız hareket etme övüncünü hesaba katarak bireysel şekilde davranmamalıdır. Başkalarıyla birlikte çalışmanın kendi eksikliğine yorumlanacağını da düşünmemelidir."
"Davetçi, risali bir sorumluluğa çağrıldığında olumlu karşılık vermelidir. Psikolojik durumu ne olursa olsun (korkulu, kaygılı) bunu gerekçe göstererek sorumluluktan kaçma cihetine gitmemelidir. Aksine sorumluluk konusunu iyi düşünmeli ve Rabbine yalvararak gücünün nelere yetebileceğini samimi olarak itiraf etmelidir."
"Kişinin herhangi bir faaliyete girmesi için ona inanması, içtenlikle sarılması ve üzerine titremesi yetmeyebilir. Çünkü bu, o kişiyi bazı zamanlarda boşluğa itecektir. Aksine ona düşen faaliyetin hangi merhalesinde bulunduğunu, adımlarının kendisini nereye götürdüğünü ve üzerinde yürüdüğü yolun ne gibi sonuçlar doğuracağını iyi bilmektir." (Osman İçli-İLKHA)