Yıllar yılı bizler sohbetlerimize bu sûre ile başladık. Asr sûresi okunduğunda, biliyorduk ki hayırlı bir sohbet başlıyor. Şöyle kendimize bir çekidüzen verir, oturuş şeklimizi düzeltir, pür dikkat konuşmacının söyleyeceklerini dinlerdik. Bakmayın öyle geçmiş zaman dilini kullandığıma, bizler hala öyle yaparız.
Allah, Asr'a yemin etmiş,
İnsanlar hüsrandadır diye.
Hamdolsun ki bazı istisnalar getirmiş.
İman eden ve salih amel işleyenler ile
Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.
Şimdi hakkı söylemek ile sabrı tavsiye etmek arasında nasıl bir ilişki olduğunu merak edenler olabilir. Gerçekten de ikisi birbirinin ardından söylenmiş bu ilahi kelamın bir muradı vardır.
Hakkı söylemek, tavsiyede bulunmak; kısacası iyiliği emir, münkeratı nehy etmek görevini yerine getirmektir. İslam davetçilerinin yıllar yılı yaptığı hakka, hakikate davet yani.
Tabi söylenenlerin birilerini rahatsız etmesi lazım. Yoksa pek bir kıymeti harbiyesi olmaz. Eğer söylediklerin zalimleri korkutmuyor, makam sahiplerinin koltuklarını sarsmıyor ise zaten sana kimse karışmaz. Yok, eğer bahsettiğimiz türden bir etki yapıyorsa, o zaman size sabrı tavsiye etmenin vakti gelmiş.
Çünkü sizler ilk etapta alaya alınma, sonra “Yapma! Etme!” bu işler sana mı kalmış gibi güzel halli ufak ufak uyarılma, o da olmazsa baskı ve şiddete maruz kalma, işkence, hapis ve en son şehadet ile tanışma vaktiniz gelmiştir. Kendinizi bütün bunlara hazır hissetmeniz içindir “Ve tevasav bi's-sabr.”
Bu bir ateştir insanın içine düşen. Geceni gündüzüne katıp, en sevdiklerini ihmal etme pahasına, bir başkasının hakkı bulması için uğraşırsın. Kimse sana bunu yap diye zorlamaz. Ama sen kendini mesul hissedersin. Evde çoluk çocuğunla oturacak vakit bulmaz ama bir başkasının çoluk çocuğu için koşturursun.
Bu bir aşktır işte. Soğuk kış gecelerinde, sadece sokak köpeklerinin dışarıda olduğu zamanlarda, sen de dışarda birilerinin evine girer veya çıkarsın. Tek tek insanlara ulaşmaya çalışır, hak ve batılın ayırımını ortaya koyarsın.
Davet işi bir sevdadır. Kilometrelerce yol alır ve birilerini bulur buluşturur hakkı tavsiye edersin. Aynen Peygamberin Mekke'den Taif'e gidip Allah'a davet edişi gibi. Sonuçta bir yığın insanın taşlaması ile karşı karşıya kalacağını bile bile gidersin Taif'e. Ayaklarından akan kanlara aldırış etmez ve hatta o insanlara beddua dahi etmezsin. Çünkü gün gelir aralarından hidayeti bulan biri çıkabilir. İşte o birinin hatırına onların helakını talep etmez, evlerine ateş salınmasını istemezsin.
Garip bir şeydir şu davet işi. Sen onlara gerçeği göstermeye çalışırsın, yıllarca içinde bulundukları yanlışları düzeltemeye gayret edersin ama onlar seni alaya alır, hakaret eder, tutuklar, işkencelerden geçirir veya şehid eder. Neyse ki “Ve tevasav bi's-sabr” var. Buna sığınır ve Allah'tan sabırla yardım dilersin.
Davet materyalleri çoğaldı günümüzde. İnternet, radyo, televizyon, dergi ve gazeteler… Böyle bir endişenin ürünüdür Doğruhaber. Hakkı tavsiye edip, insanları dosdoğru yola ulaştırmak amaçlıdır bunca çaba.
Bu yazıyı 01/11/2016 günü yazıyorum. Yani gazetemizin günlük olarak çıkacağı ilk gün. Ve'l-Asr deyip okumaya başlayacağım. İçeriğinde geçen hakkı tavsiye ayetlerinin hatırına, şöyle kendime bir çeki düzen verip, öyle başlayacağım okumaya.
Ha bir de isteğim olacak. Her yıl 1 Kasım bizim resmi tatilimiz olsun.
Derken gazetem geldi.
Ve'l-Asr.