Hüseynisevda.biz sitesinde yayınlanan yazı dizisinin bu bölümünde, Cemaat yapısını oluşturmazdan önce yaptığı çalışmalara değiniliyor.
"ŞEHİT REHBER HÜSEYİN VELİOĞLU'NUN HAYATI VE MÜCADELESİ -5
Bu hal ve bölgenin içine girdiği süreç, Şehid Rehber’i son derece etkilemiş ve ciddi bir şekilde İslami yapılanma arayışına sevk etmişti. Bölgedeki Müslümanların durumu onu üzüyor, yaptıkları faaliyetler ve Türkiye’deki mevcut İslami yapılanmalar onu artık tatmin etmiyordu. Yapılanların o dönem şartlarına cevap vermediği kanaatine varmıştı. Bu sebeple Batman’a daha sık uğramaya ve güvendiği İslami hassasiyet sahibi birçok arkadaşıyla konuşup bunun alt yapısını oluşturmaya çalışıyordu. Onlara konuyu açıyor, müzakerelerde bulunuyor, işin önemini izah edip ikna etmeye çalışıyordu.
Müslümanların mevcut halleriyle İslam’a hizmet edemeyecekleri gibi, kendilerini de koruyamayacaklarını, birey kaldıkları sürece küfre karşı direnemeyeceklerini, teşkilatlanarak güç oluşturmuş tağuti düzene karşı, Müslümanların da birlik halinde teşkilatlanarak bir Cemaat olmaları gerektiğini ve dolayısıyla ciddi bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunu ısrarla vurguluyordu. Okuyan kesim ile birlikte, bölgenin alim ve mollalarının ön saflarda yerlerini almalarına ve hatta davaya öncülük etmeleri gerektiğine işaret ediyordu. O dönemde yapılan legal faaliyetlerin Rasulullah’ın (sav) davet metoduyla örtüşmediğini savunuyordu. Dar–ül Ekram modeli gizli bir yapılanmayla ve Rasulullah’ın (sav) Mekke dönemine uygun faaliyetlerle işe başlanmasının gerektiğini söylüyordu. Şehid Rehber ile aynı görüşü paylaşan bazı şahıslar vardı. Bunlar kendi aralarında konuşup müzakere ediyor ve İslami bir yapılanma için yapabilecekleri çalışmaları görüşüyorlardı. Bu insanlar arasında fikir birliği oluşmuştu ancak bir türlü faaliyete geçirme zemini oluşmuyordu. Bunlar olurken, içinde bulundukları ortam ve çevreden de kopmamışlardı.
Bu hal, Şehid Rehber’i üzüyor ve rahatsız ediyordu. O ana kadar birçok kişiyle konuşmuş, bazılarının aynı düşünce ve endişeleri paylaştığını görmüş ancak buna rağmen düşündüklerini pratiğe geçirememişlerdi. Çünkü Müslümanların önemli bir potansiyeli vardı ancak, düşündüğü şekilde bir yapı oluşturma konusunda aynı düşünceyi paylaşmayanlar, legal faaliyetlerin ötesine gidemeyenler, zora gelmeyenler ve dolayısıyla gevşek davrananlar da çoktu. Şehid Rehber ise mümkün olduğu kadar ve yapabildiği kadar çok sayıda kişiyi ikna etmek, hatta mümkünse tümünü aynı çatı altında bir araya getirmek istiyordu. Bu ise zaman alıyordu. Bu yüzden henüz Şehid Rehber’in istediği Cemaatleşme işi pratiğe konamamıştı. Fakat artık zamanıydı ve buna net bir şekil verilip işe başlanmalıydı.
Şehid Rehber, fikirde var olan ancak istenen kıvama ulaşmayıp henüz pratiğe geçirilemeyen İslami bir Cemaati oluşturup şekillendirme ve ona işlerlik kazandırma işi için daha somut adımlar atmaya başladı. Bu münasebetle ikna turlarına yoğunluk verdi. Yakın çevresinden başlayarak, İslami kişiliğe sahip olup ulaştığı şahsiyetlerle konuştu, ikna etmeye çalıştı. Bu, aynı zamanda bir arayış ve tespit çalışmasıydı. Bu nedenle gerek Batman merkezinde ve gerekse dışında birçok şahsiyete gitti. Bölgenin tanınmış alim, molla ve şeyhlerine gitti. İslami kişiliği ile tanınan şahsiyetlere gitti. O dönemde üniversite okuyan Müslüman gençlerle konuştu. O dönemde Batman’da MTTB bünyesinde bulunan insanlarla konuştu. Kimisiyle birebir ve yüz yüze, kimisiyle toplantı halinde, kimisiyle evinde, kimisiyle iş yerinde, kimisiyle çayhanelerde ve kimisiyle köyünde konuştu. Müslümanların örgütlü bir yapıya ve dolayısıyla İslami bir Cemaate ihtiyaçlarının olduğunu, bu dağınık halleriyle İslami mücadele bir yana, kendilerini dahi koruyamadıklarını ve mevcut şartlarda legal zeminde mücadele verilemeyeceğini ısrarla vurguluyor, bu konuda onların görüş ve düşüncelerine başvuruyor, aynı zamanda onları ikna edip birlikte hareket etmeye davet ediyordu.
Şehid Rehber; gittiği, konuştuğu ve ikna etmeye çalıştığı şahsiyetlerle şu hususlar üzerinde duruyordu. Müslümanlar dağınık ve örgütsüz bir haldedirler. Bu dağınıklıktan ve örgütsüzlükten kurtulmalıdırlar. Örgütlü hareket etmeden ve örgütlü mücadele etmeden İslam davasına hizmet etmek mümkün değildir. Müslümanlar Rasulullah’ın (sav) hareket metodunu kendilerine örnek almalıdırlar. Mekke’de yaptığı gibi gizliliği esas alarak, Dar–ül Erkam modeli hücresel çalışmalar yapmalıdırlar.
Neticede; Şehid Rehber’in yakın çevresindeki insanlar arasında bu yönde fikirler netleşmeye ve belirginleşmeye başladı. Zaten bu istikamette fikri altyapı oluşmuş ve genel olarak da Müslümanların gündemine girmişti. Hatta bunun sonucu olarak Batman’daki Müslümanlar, daha Cemaat kurulmadan önce sürekli gittikleri, orada buluştukları ve mekan edindikleri MTTB derneğini kapatmış ve tabelasını kendi elleriyle indirmişlerdi. Yani Batman’daki MTTB derneği 12 Eylül darbesi sonucunda değil, bizzat oradaki Müslümanların elleriyle indirildi ve dernek fiili olarak kapanmış oldu.
Bu arada Batman’daki Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) sendika seçimleri gündeme gelmişti. Solcu kanat, Müslümanlara karşı birleşmiş, sendika seçimini kazanmak için var gücüyle çalışıyordu ve iddialıydı. Batman’daki İslami kesim de aynı şekilde solculara karşı güç birliği oluşturmaya çalışmıştı ve karşılarına güçlü bir adayla çıkma arayışına girmişti. Kendi aralarındaki görüşme ve müzakerelerin neticesinde, Şehid Rehber’in bu işe uygun olduğuna karar vermişlerdi. Konuyu onunla görüştüler. Şehid Rehber de kabul ederek aday oldu.
Bu konuyu, o dönemde TPAO’da çalışan Ahmet Seyidoğlu; haftalık yayın yapan Doğru Haber Gazetesi’nin kendisiyle yaptığı röportajda şöyle anlatıyor:
Gazeteci: “Malumunuz olduğu üzere sizin de aktif olarak içinde bulunduğunuz 1979 yılındaki Batman Petrol İş Sendika seçimleri ile ilgili medyada bazı iddialar öne sürüldü. Bu konuda kamuoyunun aydınlanması ve gerçeklerin ortaya çıkması için bu seçimlerin ayrıntılarını sizden öğrenmek istedik.
Öncelikle Türkiye Petrollerine ne zaman girdiniz ve neden aktif olarak bir adayı destekleme ihtiyacı hissettiniz?
Ahmet Seyidoğlu: Türkiye Petrollerine 1975 yılında girdim ve tabii olarak sendikaya da kaydoldum. İşçi, sondör ve en son saha amiri statülerinde çalışarak emekli oldum. Bahsettiğiniz seçimlerin yapılacağı 1979 yılına kadarki 5 yılda benim gibi İslami hassasiyeti olan insanlar olarak görüyorduk ki ‘işçinin alın teri kurumadan hakları ödenmelidir’ inancına sahip olmayan insanlar işçilerin haklarını koruyamıyorlardı. O dönemin sendikacılarında, işçilerin aidatlarını har vurup harman savurma, keyfi ve şahsi harcama gibi çok şeyler görüyorduk. Bunun üzerine İslami hassasiyeti olan işçi arkadaşlar olarak bir araya geldik; dürüst, hak–hukuka riayet eden, ahiret hesabı yapan bir İslami şahsiyeti aday olarak çıkarmayı konuştuk ve sonunda karar verdik.
G: Aynı zamanda hemşeriniz olan Hüseyin Velioğlu’na aday olma teklifini siz mi götürdünüz, yoksa kendisi mi aday olmak istedi?
A.S.: Teklif tamamen bizden, yani işçi arkadaşlardan gitti. O da –Allah rahmet etsin–teklifimizi kabul etti ve bu şekilde aday oldu.
G: Niye başkası değil de O?
A.S.: Onu tanıyanlar biliyordu ki o bu konuda yetenekli bir kişi idi. En önemlisi de dürüstlüğü ve aynı zamanda İslami hassasiyetlere sahip oluşu çevresindekilerin takdirini toplamıştı. Zaten bizim de o dönemde en çok böyle bir şahsiyete ihtiyacımız olduğu için öyle birini istiyor ve arıyorduk. Bu, bizim için bir lütuf oldu.
G: Seçim nasıl sonuçlandı?
A.S.: İlk başta durumumuz oldukça iyi idi. Büyük olasılıkla da kazanacaktık, bunu gören Petrol İş Sendikası genel merkezi, işverenler ve başka bazı güçler duruma müdahale ettiler ve seçimi ertelettiler. Seçimlerin ertelenmesiyle dengeler değişti. Ertelenen tarihte yapılan seçimlerde ise epey bir oy almamıza rağmen seçimi kaybettik. (*)
G: Peki bu arada medyada iddia edildiği gibi Temel Cingöz’ün merhum Hüseyin Velioğlu’nun aday olmasını sağlama gibi bir müdahalesi olmadı mı?
A.S.: Gelişen olaylar, baştan sona size anlattığım gibidir. Ancak eğer bahsettiğiniz şahısların bir müdahalesi olmuşsa o da birinci seçimi erteleterek kazanmamızı engelleme yönünde bir müdahaledir. Onun dışında aday belirleme veya lehimize bir müdahaleleri kesinlikle söz konusu değildir. Dediğim gibi adayı da işçi arkadaşlar kendi aramızda istişare ederek belirledik. Bunu o dönem TPAO’da çalışan işçi arkadaşlarımız iyi biliyor.
G: Son olarak bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
A.S.: Şunu söylemek istiyorum, bazı şeyler bilerek ve programlı bir şekilde çarpıtılıyor. Örneğin; bu sendika seçimlerinden sonra rahmetli Hüseyin Velioğlu ile tanışıklığımız ve beraberliğimiz oldu. Onda Allah korkusundan ve Müslümanlar için bir şey yapma gayretinden başka bir şey görmedim. Buna rağmen neler söylendiğini, gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını, Müslümanları karalamak ve itham altında bırakmak için nasıl bir gayret harcandığını görüp üzülüyorum. İslam’a ve Müslümanlara bilerek düşmanlık yapanlara ve münafıklara bir şey demiyorum. Bu vaziyetleri ve konumları ceza olarak onlara yeter. Ancak Müslüman olarak bilinen ve tanınan şahısların da onların havalarına kapılmaları bizi üzüyor. Her şeye rağmen Allah–u Teala’nın her şeyi bilip gözetlemesi insanı rahatlatıyor. Dolayısıyla böyle iftira atanları da Allah’a havale ediyorum.
G: Bize zaman ayırdığınız için Allah razı olsun.
A.S.: Allah sizden de razı olsun. (Doğru Haber Gazetesi, 18. sayı, 01–07 Ağustos 2008)
Devam edecek..."