Muhatabım sensin entel liboş!
Sen çakma devrimci, özde evrimci sana da söylediklerim!
Ya sen İslamcılık edebiyatı yapan amel yoksunu, düşünce fukarası, sen nerelerdesin?
Roboski'de bağırmanızı duyarlılığınız sanmıştı saf beyinler.
Ve sen o günlerde söylediklerime inanmayan beynini kiraya vermeye amade umut şövalyesi!
Dürümlü köyü katliamı, bütün kirli maskelerinizi yırttı.
Yüzünüz maskenizden de kirliymiş be!
Bir çift laf edemediniz, lanet okumadınız, mücadele verdiğiniz sanal dünyanızda sahte bir öfke belirtisi de göstermediniz.
Siyah bir kurdele ile kararmadı ekranınız, yazdığınız dergiler, gazeteler siyah puntolarla manşet atmadı, rol gereği bile olsa.
Rahattınız, ancak rahat dolaşamıyorsunuz bugün, kandırdığınız halk pençeleriyle yakanızı yırtmaya yeminli, eleştiri okları üzerinizde… Hakperest avcılardan fellik fellik kaçıyorsunuz.
Ne onlara söyleyecek sözünüz ne de onlara gösterecek yüzünüz kaldı, zaten hiç de olmamıştı.
Vicdan terapilerine de gerek görmüyorsunuz, zaten içselleştirmediğiniz bir tiyatronun figüranıydınız ve ne yazık ki kahramanı olduğunuzu sanacak kadar aptalsınız!
Demirtaş'tan Diyarbakır'da 16 köylünün ölümüne neden olan patlamaya ilişkin "En net ifadeyle kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Böylesi durumda sorumluların çıkıp özür dilemesi gerekiyor" sözü, acaaaip rahatlattı sizi.
Gazı alınmış bebek kadar rahatladınız. Yürek sancısından yoksun olan sizleri rahatsız eden gaz sancısıydı.
“Kardeşim bak kınadı” dedi biriniz, “Daha ne yapsın” dedi, diğeri ötekine.
Yine zekânızla dalga geçmek durumundayım, çünkü PKK'nın iç infazla katlettiği on beş bin Kürt'ün beş binin ailesinden özür dilendiğini ya bilmiyor ya da bilmek istemiyorsunuz.
Yılların taktiğidir bu.
Taa Stalin döneminden kalma...
Politbüro şefleri infaz ettikleri bireylerinin ailesinden özür dileyip ailenin tüm bireylerinin kendilerine yakınlık duymasını sağlardı öteden beri.
Solcu üniversite öğrencilerinin toy arkadaşlarını ihbar edip fişleme ve gözaltından sonra kendilerine sadık bir nefer yaptıklarından da haberiniz yok mu?
Bilirsiniz bilirsiniz, hinliğinizden dolayı tecahül-i arif yapıp tecavüzcü Arifi temize çıkarmaktır muradınız.
Demirtaş'ın "Diyarbakır'daki patlamada hayatını kaybeden 15 kişinin DNA tespiti yapıldı. Son yolculuğuna uğurlandı. 10 kişi bir aileden 5 kişi de bir aileden can vermiş. Böylesi bir olayın meşru gerekçesi olamaz. En net ifadeyle kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Böylesi durumda sorumluların çıkıp özür dilemesi gerekiyor. Biz şehirlerimizde savaş istemiyoruz. Her bir can bizim için kıymetlidir. Bir kez daha bu olayla ilgili üzüntülerimizi belirtiyoruz. Bir daha böylesi olayların yaşanmaması için herkesi barış arayışına sahip çıkmaya davet ediyorum" ifadeleri sana değildi saftirik. Seni ciddiye alan mı var!
Kitleleri hayal kırıklığına uğrattığı Batı sokağına, Sosyalist geçinen şovenist Türk mahallesine, pörsümüş yüzüne botoks, dağılmış makyajını fondötenle toparlama çalışmasıydı ifadeleri.
Dürümlü köyündekileri kazanma çabası da var.
Çünkü PKK tarihi bu strateji üzerine kurulmuş.
İnfaz et, infaz ettiğin kişiye bir çatışmada öldürüldü süsü ver, taziye çadırına üst düzey parti elemanlarını yolla, maktulün kahramanlıkları(!) üzeri bir dizi janjanlı laf söyle.
Annenin gözyaşları rahatlamaya başlasın, babanın öfkesi gurura dönüşsün, kardeşlerin üzüntüsünü de kin ve intikam bürüsün. Çok geçmeden en fazla bir iki ay içinde, aynı aileden üç beş genci dağa götürecekleri muhakkak.
Yani bir taşla kuş beyinli sürüsü.
Dürümlü katliamındaki kınama sana değil anlayacağın, sen kınamaya çalışma, kına yak, bir övgüyü hak ediyorsun, zira bu eser senin.
SALLA GUNDİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, perşembe günü Çankaya Belediyesi'nin hizmetlerinin tanıtıldığı bir programa katıldı.
Buraya kadar her şey normaldi.
Programda konuşan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Kılıçdaroğlu'nu överek "Türkiye'nin Başbakanı olacak" dedi. Bundan da daha doğal bir şey yok, ilginç olan bu ifadeler sarf edilirken, şarkıcı Atiye'nin "salla" isimli parçasının fon müziği olarak çalınmasıydı.
Dudaklarda “Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Başbakanı olacak” sözleri ve “salla” fonu.
Söz ve ses ancak bu kadar uyumlu olabilirdi.
Fonu ayarlayan ekibi kutlamak gerek.
“Bahane bol gönül dara düşünce/ İnsan hata yapar mı sevince
Üzeni yolla, isterse dönsün sonra/ ardına bakma asla, yolla/ aldatan aldansın SALLA!
EN BÜYÜK ÇUKUR
Çukur siyaseti çöken HDP/PKK, verdiği savaşın anısını yaşatacak, hendek ve çukuru simgeleştirecek bir eyleme imza attı Dürümlü'de.
Eylem ses getirdi.
Çünkü on üç cesedin toplamından geriye sadece altmış kiloluk et parçaları kalmıştı.
Ne Saddam'ın siyanürü, ne Dersimde Sabiha Gökçen'in yakın mesafeden mağaraları bombaladığı için ödül almasına vesile olduğu bombalama salvoları ne de Roboski'de uçakların hedefindeki otuz dört Roboski'li bu şekilde parçalanmamıştı.
ABD'nin insansız hava uçakları tarafından Afganistan'da bombalanan ve yüz iki kişinin ölümüne yol açan kanlı saldırısı da bu denli vahim değildi.
israil'in fosfor bombalarının gerisinde de Gazze sokaklarında- yanık da olsa- cesetleri görmek mümkündü.
Ya Dürümlü'de katledilenler.
Söz konusu hiçbir olayda kendi ırkdaşlarına saldırı da yoktu üstelik.
Tarih, böyle bir ihanet ve vahşete ikinci defa tanık oldu.
6/8 Ekim'de Yasin Börü ve arkadaşlarının cesetleri üzerinde tamtamları oynayan yamyamlar Dürümlü'de insanlık defterini dürdüler bu sefer.
PKK tabanının yüreğinde gurur, gözlerinde zafer tebessümü vardı her şeye rağmen.
Zira çukur siyasetinden beri kazdıkları en büyük çukuru Sur'un Sarıkamış köyüne bağlı Dürümlü mezrasında kazmışlardı ve aylardır besledikleri öfkelerini her zamanki gibi bir Kürt mahallesinde kusmuşlardı.
Kazılan çukurdan toplanan on üç cesedin toplamı altmış kiloluk et parçaları.
Mezbahanede sahiplerini bekleyen et poşetleri gibi Kürt civanlarının parçaları… Kasapları/cellatları sözde Kürtlerin kurtarıcılığına soyunmuş bir örgüt...
Roboski'ye timsah gözyaşını dökenler Diyarbakır ili, Sur ilçesi, Sarıkamış Köyü, Bağımlı mezrasında Kürt kanında yüzme olimpiyatlarına hazırlanan bir örgütün şakşakçılığına soyunmuş.
Gözyaşları da sözleri gibi sahteydi.
Roboski, kirli emellerinin basit bir argümanıydı yalnızca.
İhanet dağlardan şehre inmiş, kin yerine kan; cinayet yerine katliam kusuyordu.
Tonlarca bomba, Kürt sokağında ölüme gebe bir özgürlük vaadiyle patlatılmakta...
Roboski katillerine rahmet okutacak bir feryadın adı oldu Dürümlü mezrası.
Ölenlere rahmet, katillerine lanet, görmeyenlere basiret dilemek düşer bize.
RUH İKİZLERİ
Yıllar öne HDP'nin eski versiyonu, seçime “'Êdi bese!” sloganı ile girmişti. Aradan zaman geçti, milliyetçi Kürtlerin varlığından dolayı güç bulan milliyetçi Türklerin partisi, yani MHP'nin seçim sloganında aynı ifadeyi yani Türkçesini kullanmıştı: “Yeter artık”.
İki parti birbirlerinin zıddı gibi görünse de aslında birbirlerinden beslendikleri muhakkkak.
Birbirlerinin varlık sebepleri bir bakıma.
Kemalist rejimin faşizan tutumu olmasaydı PKK'nın varlığından söz edilebilir miydi?
Ya PKK olmasa MHP'nin taban bulması mümkün mü?
Birbirleriyle çatışır gibi olan iki yapının kanda olmasa da dokuda doku ve zihinsel yapıda uyuşmaları söz konusu.
Yıllar önce bunu MHP'ye gönül vermiş biriyle bunları böyle ifade ettiğimde küplere binmişti.
Aynı konuyu HDP'li birine açtığımda kullandığınızda da söyleyeceği veya ezberlediği iki sözcüğü var:
Hain ve kullanılma.
Aslında bu sözcüklerin sahibi muhatabım ne sözcüklerin anlamını biliyor ne de niçin kullandığını.
Ezberlediklerini okumaktır onunkisi.
Tıpkı her ilkokul çocuğunun “Biz dünyaya gelemeden/ Her yeri düşman almış/ Atatürk düşmanları / Yurdumuzdan çıkarmış” dizelerini ezberlemesi gibi.
Ya sonrası?
Çocuk ezberlediklerini yorumlamaya başlayınca olayların hiç de sanıldığı gibi olmadığını görmekte ve şiir “Biz dünyaya gelmeden/ Her yeri düşman sarmış/Düşmanlar gider iken/ Yavrusunu bırakmış” dizelerine dönüştüğünü görecektir.
***
Tunceli boksör İsmail Özen birkaç gün önce kazandığı madalyayı Demirtaş'a armağan ederken, eldivenlerini de PYD'ye gönderdi.
Bu olay Dünya Boks Konseyi altın kemer sahibi iki Türk boksör Buğra Öner ve Altuğ Öner'in zoruna gitmiş.
İsmail Özen kanından dolayı PYD'yi desteklerken Öner kardeşler de Türklük kanlarından dolayı rahatsız oldular. İsmail Özen'e maç yapma çağrısında bulundular.
Gerekçe açık ve net:
“Kanımıza dokundu”
Keşke yüreğimiz ve vicdanımıza dokunsa bazı şeyler ve tepkilerimizi şekillendiren yürek, iman ve vicdanımız olsa.
Neyse, sonunda faşo ve vahşonun düellosu da boş yere gündemimizi işgal etti.
“BEYAZ ŞOV” BEYAZ OF OLDU!
Mehmet Ali, Alabora olunca Beyazıt meydanda şovmenlik yapmaya devam etti. Ta ki malum programa kadar.
Son dönemde eleştiri oklarının hedefi olan ve uzun süredir hiçbir yerde görünmeyen ünlü şovmen Beyazıt Öztürk malum programdan sonra Barcelona'ya yerleşti.
Yirmi yıldır sunduğu bir program bir anda tedavülden kalkacak pozisyona geldi.
Sanki gizli bir el, dokunanı yakıyordu, Beyazıt'ı da yaktı.
Sanki lanetli bir ateş destekleyeni, el uzatanı kavuruyordu.
Sakın , “Bu hangi annenin yüreğinden çıkan ah olabilir” demeyin.
Yasin'in şahsından tüm şehitlerin annelerinin ellerinden öperim.
TERS BAKIŞ
KİRALIK KATİLİN GURURLANMASI
24 Kasım 2015 tarihinde Rusya Federasyonu Hava Kuvvetlerine ait Sukhoi Su – 24M tipi uçak sınır ihlali gerekçesiyle Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü.
“Rusya sınırlarımızı ihlal ediyor, neden uçağı düşürmüyoruz” diyenler bir anda “Şimdi ne yapacağız” telaşına düşerken ihaneti ibadet belleyenler de Rusya'nın Türkiye'ye saldırması için sosyal medyada dua seremonisine başladılar. Bu minvalde hastag açmaktan da imtina etmediler.
Bu olaydan yaklaşık bir ay sonra, üstelik Rusya'nın Türkiye'ye diş bilediği, Putin'in diş gıcırtılarının ülkemizden duyulduğu bir zamanda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sürpriz bir Rusya ziyareti yaptı. Dört gün süren ve HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür'ün de katıldığı Rusya ziyaretinde neler konuşulduğunu bilmiyoruz.
Aradan epey zaman geçti ve söz konusu füzelerin akıbeti unutulmaya yüz tutmuştu ki 13 Mayıs'ta PKK, Çığlı'da kobra tipi bir helikopteri düşürünce Boğaz'dan geçen füzeler bir daha hatırlandı.
Boğaz'dan geçiş sırasında “Rusya, füzeleri göstererek bunları Türkiye'ye karşı kullanacak” sözlerimi unutmayın.
Çünkü Rusya kartını açık oynamıştı ve “İntikamımı alacağım” mesajını vermişti.
Bu füzeleri kullanacak tetikçiye ihtiyaç vardı sadece.
Tetikçi olmaya amade bir yapı zaten hazır bekliyordu.
13 Mayıs'ta Çığlı'da kullanılan füze ile Rus savaş gemisindeki füze aynıydı: SA-18
PKK medyası görüntüleri yayınlarken tabanı moral buluyordu.
‘Rus menşeili' SA serisi (SA-7 Grail / Strela - 2, SA-18 ya da SA-24) bir uçaksavar güdümlü füzeyle bir Kobra'yı düşürüyor.
Hevaller poz verirken, hevallerin yandaşları bunu sevinç sebebi olarak görüyordu.
Aslında olaylara sağduyulu bakarsanız kızını zengin bir kocaya metres yapan bir acuze-i şemtanın duygularıdır bu sevinç teraneleri.
Bir zengine metres olmak veya kiralık katilin sevinç gösterileri.
Ancak etiketiniz çok ağır: Kiralık.
Yandaşlarına gelince o ablanız ve zengin bir…
Neyse!