"Batı , Suriye`nin İç işlerine Karışmamalı"
Suriye`deki savaş ülke halkı için bir yıkım oldu.
Batılı hükümetler en iyi sonucu her iki tarafın da kaybetmesi olacak bir savaşa müdahale etmek için çıldırmış olmalı.
Henry Kissinger`ın İran ve Irak arasındaki savaşta yaptığı meşhur yorumu aklımızda tutmalıyız: Her iki tarafında kaybedebilecek olmaması çok kötü.
Batılı hükümetlerin artık böyle bir forumda rol almak için isteği, kapasitesi ya da sabrı yok.
Olaya daha derinden dahil olmak istemeden, uzaktan bir şeyler yapmaya çalışmak ise ümitsiz bir seçenek.
İngiltere Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Esat`a karşı "ılımlı muhalifleri" silahlandırmayı konuşurken, azalan ve yakında soyu tükenecek bir güçten bahsediyor.
Eğer daha önce bu ılımlı tarafı güçlendirme seçeneği olduysa dahi artık çok geç. Ilımlı tarafların yerini radikaller aldı ve Batı`nın hiçbir şekilde onlara yardım etmekte yer almaması gerekir.
Esad rejiminin yaptığı katliamlar ile muhaliflerin yaptığı vahşet birbirileri ile yarış halinde.
Ancak İngiltere hükümeti şimdilerde, savaşta dengeyi sağlamak için birilerini –herhangi birilerini- silahlandırmak için can atar gibi görünüyor. Bu bir hata.
Bunu yaptıkları anda suç ortaklıkları seyirci kalmanın getirdiği teğet suç ortaklığından olanak tanıyan taraf haline gelerek daha ciddi bir suç ortaklığına dönüşecek.
Bu yalnızca ahlaki bir konu değil aynı zamanda nesnel bir konu: David Cameron ve William Hague nasıl olup da yalnızca "iyi" muhaliflerin silahlandırılacağı ve silahlarının "kötü" tarafların eline düşmeyeceğinden emin olabiliyor?
Gerçek şu ki, bu trajik durum Batı`nın müdahalesiyle daha da büyük bir trajediye dönüşme riski taşıyor.
Kimse iyi adamların nasıl bulunacağını, bulunsa dahi bu iyi adamların kötü adamlara dönüşmeyeceğinden ya da kötü adamlara yenilmeyeceğinden nasıl emin olunacağını bilmiyor.
Kimsenin bir fikri yok. Fikriniz olmayan bir durumda ise neden bir şey yapmaya girişesiniz ki?
Sahnelenen tüm bu çılgınlığın en iyi ispatı ise David Cameron`ın geçen haftaki G-8 Zirvesi`nde coşkulu açıklamaların ardından neredeyse 4.500 İngiltere ordu personeline işten çıkarma duyurusu verilmesi oldu.
Asker sayısını azaltmaya yönelik tasarruf önlemleri İngiltere`nin askeri anlamda giderek güçsüz hale gelmesine neden oluyor.
Ülke ordusu en önemli sınavı Arjantin`in yeniden istila etmesi halinde Falkland Adaları`nda verecek ve jüri bu konuda bölünmüş durumda. Ordusu bu denli müşkül durumdaki bir ülke Suriye`deki gibi bir savaşa müdahil olmayı nasıl düşünebilir ki?
Dünyada cihat yapmak isteyecek pek çok kişi ve el Kaide bağlantılı, Hizbullah`ın yaptıklarından bariz şekilde nefret duyan gruplar var.
Bu yüzden sivil toplum açısından en iyisi iki tarafın tüm hızıyla birbirinin üzerine saldırmasına izin verilmesi değil mi?
El Kaide ve Hizbullah birbiriyle ölümüne savaşmak istiyorsa Batı`nın yapması gereken bunu sonuna kadar desteklemek ve her iki tarafın da kaybetmesini ummak.
Emrullah Altuntop / Doğruhaber