Şeytandan ve nefsi emmaremizden, merhametli olan Allah’a sığınırız.
Ey nefis, aklını yerli-yabancı işgalcilerden kurtar. Akıl, büyük ve yüce bir nimet. Birileri (çoğu zaman) onun üzerinde hükümranlık kurmak ister ve kurar. Akıl birçok huy ve duygu tarafından daima kullanılır. Bu açıdan aklı, bu yerli ve yabancı işgalcilerden kurtarmak lazımdır. Aklı işgâl edenler çoğu zaman nefis, (Ego, menfaatçilik… vb) çoğu zaman da beşeri ideolojilerdir. Nefsin emrindeki aklı azat etmek ve onu ilahi akılla birleştirmek onu yeniden ihya etmek anlamına gelir. Akıl akılla birleşirse, kötü iş işlemekten, kötü söz söylemekten kurtulur. Fakat nefis başka bir nefisle dost olursa, cüz’i akıl; işsiz güçsüz kalır, bir şey yapamaz olur.
“İnsanlarda ayıptan başka bir şey görmeyene ayıplar olsun.”[1] Müslüman cemaatlerin ve liderlerin dağlar kadar iyiliklerini, hayır ve hasenatını görmeyen gözlerine, bunu anlatmayan ağzına, bunu idrak edemeyen vicdanına yazıklar olsun. Sen kötülükten başka bir şey görmez misin? Oysa senin Rabbin; insanları değerlendirirken bir terazi kurar da iyilik ve kötülükleri tartar, sonra bir hükme varır. O halde sen; niçin teraziye vurmadan, durup düşünmeden, hemen hüküm ve ahkâm kesiyorsun. Herkes kendi mesleğince ve kendi huyunca etrafına bakar. Senin bu kötülemelerine bakılırsa sen, bir lağımcı olsan gerektir. Çünkü kendin hariç, herkesi pis ve kirli görüyorsun. Senin tövben de günahından beterdir. [2]
O alçak şeytan onların içlerine bir şüphe sokar, böylece bu körlerin (münafıkların) hepsi baş aşağı düşüverirler. “Şüphe” doğruyu bulmak için, hakka ulaşmak için bir araçtır. Yoksa kaza yapman için bu araç, sana verilmemiştir. Şüphe basamaklarında devamlı duramazsın. Çünkü birileri devamlı bu şüphelere yalan ve aldanış ile sulamaktadırlar. Şüpheler senin içinde kökleşip dal budak verdikten sonra bir daha senden ayrılmazlar. Kötü zan kötüye yoruş, hasta değilken, gam ve kederi yokken bile insanı hasta eder. Cüz’i aklın afeti vehimdir, zandır.
Nefsin her anda bir hilesi vardır ki, onun her hilesi ile isyan denizinde, yüzlerce firavun ile firavuna uyanlar batmaktadır. Nefis denizinde batmamak için ancak ilahi kurtuluş gemisine binmek lazımdır. Nefsine uyarak kurtulan olmadı ve olmayacaktır.
Ey kendisini olgun gören kişi! Senin ruhunda kendini olgun sanmaktan daha büyük bir kötü illet olamaz. Sen o kadar kötüsün ki kendini iyi sanıyorsun. Kendini iyi sanmaktan daha kötü bir iş var mıdır?
İblis hastalığına tutulmuş kişi; her ne kadar kendini hor ve mütevazı görür, öyle gösterirse de sen, dibinde pislik bulunan bir derenin saf görünüşüne aldanma. Ey alçak gönüllülük ve tevazu perdesi altında benlik hastalığını gizleyen kişi! Birisi denemek kastıyla seni kızdıracak, coşturacak, karıştıracak olursa, içinde pislik bulunan su bulanır da pisliğin rengi, (münafığının gerçek hali) meydana çıkar.
Hepsinin “gönülleri şeytan yatağıdır.”[3] Şeytan orda mekân kurmuş, karargâh oluşturmuştur. Benlik elbisesi giyenler ve nefsi emmare lokmasını yiyenler. Nefsinin karanlık gecelerinde yürüyenler onlardır. Nefsimizin etrafında sema edip zikre düşmüşüz, şeytan da bu zikir meclisinin piri kesilmiştir. Anla, kim ki seni haktan, hakikatten soğutursa, seni ibadetten alıkoyarsa; bil ki şeytan o kişinin içindedir. Onun derisi altına gizlenmiştir.
Tedbir ve ihtiyat ona der ki: “Kötüye karşı kötü zanda bulunasın; böylece kötülükten kaçıp kurtulasın! Peygamber efendimiz: “Kötüye karşı kötü zanda bulunmak, ihtiyat ve tedbirdir,” diye buyurmuştur. Ey yersiz konuşan boş boğaz! Şunu iyi bil ki, hak yolunda ilerlerken her adımda bir tuzak vardır. Sen de onlara karşı kötü zan besleyerek tedbirli ol. Kötüye karşı daima içinde; hazırda bir kötü zan olsun. Çünkü bu zan, seni daima uyanık kılar ve seni düşmanlarına karşı dinçleştirir. Uzağı gören kör de; hırsı temsil etmektedir. O halkın ayıbını kıldan kıla görür, mahalle mahalle dolaşır, onları söyler. Onun kör gözü, başkalarının ayıbını kusurlarını aradığı halde, kendi ayıbının bir zerresini dahi görmez.” [4]
Güneşi (İslamı) zerre gibi gören gözüne yazıklar olsun. Sen haktan ayrı kaldın ve uzakta bulundun ve uzaktaki hakkı hor ve hakir görmeye başladın. Oysa İslam, yücedir uludur. Kusuru İslam’da değil, bakışlarının yamukluğunda ara. Kusuru İslam’ı zerre gibi gören aklında ara. Güneşin (hak olan İslam’ın) senden uzak olması onun küçük ve zerre olduğu anlamına gelmez. İslam’a yaklaş, şu gölgelerden bir çık, İslam’ın yüceliğini, büyüklüğünü o zaman görürsün.
Ey zulümle kuyu kazan insan! Sen aslında kendin için tuzak hazırlıyorsun. Şu insanlık gemisini kazma kürek ile kazıp gemiyi de kendini de batırıyorsun. Zalimin en büyük cezası; zulüm yapmasıdır. Allah kullarının zulümlerini gören sen, “Allah niçin bu zalimleri yerin içine batırmaz deme.” Onların zulüm yapmaları, onlara bela olarak yeter ve artardır. Delaletle kurulu ittifakları hidayetle dağıtmalı, şer ile kurulu nizamsızlıkları, hak ve hukuk ile onarmalı, birleşik kötülük cephesini, hak ve hidayet erlerine teslim etmeli.
“Vermeyi dilemeseydi, dilemeyi de vermezdi Allah.”[5] Allah, isteme duygusunu sana vermeseydi sen de isteyemezdin. Allah; “gör” demeseydi, göremezdin. Sen ise iyilikleri kendine tapuluyor “ben iyiyim, güzelim, üstünüm” diyorsun. Allah istemeseydi bir yaprak dahi ağaçtan düşmezdi. Yoksa sen mi iyilik yapmaya muktedir olacaktın? Devamlı; “ben iyi biriyim” diyen hiçbir kul iyi değildir.
“Gözlerinizi haram şeylere karşı sımsıkı kapayın” emrini duymana rağmen ey Mü’min nefis! Sen harama girdin, adımını doğru atmadın.[6] Televizyonda, sokakta gözlerini haramdan sakındırmadın. Göz zinası sana çok tatlı geliyor. Yazık! Cehenneme giden yollar; böyle tatlı tatlı günahlarla doludur. Zehiri de bala katıp vermezler mi?
Şeytanın çöplüğüne aman ha gitme. Çünkü her horoz, kendi çöplüğünde öter. Şeytan kendi çöplüğü olan; günah ve fuhşiyat vadilerinde sana yenilmez. Pisliği pislik ile yıkamaz, temizleyemezsin. İslam’a, hakka ve ışığa sarıl. İyilik vadilerinde kal.
Şeytanın vesveseleri yoldaş oldukça; “Nereye dönerseniz, Allah’ın lütfuna, rahmetine dönersiniz” ayetinin sırrına nasıl erersin?[7] O (Münafık/fasık) bilmez ki şeytan, kendisi gibi binlercesini helak ırmağının sularına atmıştır. O uyanık olduğunu sanır ama şeytan, onun gibi birçok insanı ilahi azap derelerine itmiştir. Varsın o, kendini; “ben uyanığım, ben işimi bilirim” diye avutsun, dursun.
“Önce doğruyu bil. Doğru bilinirse, yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşamazsın.”[8] Kur’an’ı bil sonra başka kitapları da bilir ve Kur’an terazisinde tartarsın. Peygamberi bil, sonra başka önderlerin halini de iyi bir teraziye vurmuş olursun. Ey Müslüman nefis, sen başlangıcı Allah ve resulü ile yap. Yap ki metodun saptırdığı insanlar zümresine sen de girmiş olmayasın.
Tüm bizleri oluşturan da bendir. Asıl olan “ben” ve sonradan olan da “biz”dir. “Ben” varlığın en özüdür ve aslıdır. Ben her şeyi oluşturan tek şeydir. Ben ilah olanın hükümranlığıdır, saltanatıdır. Tüm varlıklarda ki ben, aslında o evrensel beni göstermek içindir. Ona aynadırlar. İçindeki “ben”i görenin yani kendini bilenin onu görmemesi imkânsızdır. Nitekim hadis: “Kendini bilen Allah’ ı da bilir,” demektedir. Allah insanda kendine benzer gölge nevinden bazı şeyler yarattı ve onlarla aslında kendini tanıttı. Benlik, sonsuz arzular, bitmez tükenmez hayaller, istekler… gibi bizdeki olgular aslında ilahımız olan hakkında çok ince bilgiler vermektedir. Onun sonsuzluğunu bize sezdirtmektedir. Sen “ben” deme “biz” de. Yoksa sen benliğe kapılık kendi etrafında döndükçe, kendini tavaf etmiş olursun. Benlik ve egonu Kâ’be edinip onun etrafında koşmuş olursun. Mevlana ne güzel der: “Allah “ben” demekte, sen de “ben” demektesin. Ya O ölmeli ya da sen. O ölmeyeceğine göre senin ölmen gerek.” Yani efendi değil, kul olman gerek.
Hasta kendini tedavi eden hekime düşman olursa, çocuk terbiyecisine kin güderse, gerçek bunlar ancak kendi canlarına, akıllarına kast etmişlerdir. Kendi canlarını ve yollarını vurmaktadırlar.[9]Bez yıkayan kişi, güneşe kızarsa, balık suya öfkelenir düşman olursa, dikkat et bunlardan ötürü kimin bahtı körelir? Halkın, insanların ıslah ehli olanlara iyilere ve peygamberlere düşman olması zarardan ve kayıptan başka bir şey değildir.
Hamd Allah’adır.
İnzar Dergisi
[1] Mevlana, C1.S.144
[2] Mevlana, C1.S.138
[3] Mevlana, C2.S.275
[4] Mevlana, C3.S.208
[5] M. İslamoğlu, Hayatın Yeniden İnşası İçin, s.16
[6] Mevlana, Mesnevi, C3.4 S.184
[7] Mevlana, Mesnevi, C1.S.107
[8] Farabi
[9] Mevlana, Mesnevi, C.2 S.318