Yüzyıllardan beri fanatik Yahudiler tarafından Mescid-i Aksa saldırıya uğramıştır. Mescid-i Aksa düşmanlığıyla yetiştirilen Yahudiler ta İngilizler, Osmanlıyı işgal ettiklerinde bile defalarca Mescid-i Aksa’yı kundaklamış ve yıkmak istemişler. 1967’de ise siyonist Yahudiler tarafından necis postallarıyla Mescid’in içine girmiş, tahrip etmiş ve Aksa’yı yakmaya çalışmışlar. Hatta 1187’de Selahaddin Eyyubi tarafından yapılan muhteşem minberi yakarak kül etmişler. Fakat o dönemde hem Filistin hem de dünya Müslümanları tarafından büyük tepkilere sebebiyet vermiştir. israilin bu hamlesine karşılık O dönemde bugünkü ismiyle İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) kurulmuştur. Bu tarihlerden sonrada irili ufaklı onlarca saldırıya maruz kalmıştır. Fakat 1990 yılındaki israil hamlesi tam anlamıyla şeytani bir planla “arkeoloji kazıları” adı altında Mescid-i Aksa’nın dibi kazılmaya başlandı ve hala devam etmektedir. O dönemde Filistinli Müslümanlar bir “intifada” başlatmış ve bu kazıları engellemeye çalışırken 30 kişi şehit olmuş 800’ü yaralanmıştır.
Tarihsel saldırılar ve bugünkü son saldırıların altında yatan zihniyete göz atalım; israilin kurucusu David Ben-Gurion “Kudüssüz bir israil düşünülemez ve kabul edilmez” cümlesinden yola çıkarak ana hedefleri Kudüs’ü kendi malları kabul edip Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırmaktır. Onların inanışına göre Hz. Süleyman tarafından yapılan mabetleri, Mescid-i Aksa’nın temelleri altında kalmış ve bunun çıkarılması gerekir. Halk olarak israillilerin % de 90’nı buna inanmazken devlet bunu bir politika olarak benimsemiş ve bu düşünce üzerinden Mescid-i Aksa’yı bir şekilde ortadan kaldırmak istiyor.
Bu politikalarını icra etmeden önce Müslümanların siyasal pozisyonlarını göz önünde bulundurarak hamle yaparlar. 90’lı yıllarda “Körfez Krizi” vardı ve bütün Müslüman devletler kendi dış ve iç dinamikleriyle uğraş halindeydiler ki bu tablodan cesaret alarak “Mescidin altını kazma” hamlesini yapmış, tepki gösteren birçok Müslüman’ı şehit etme pervasızlığını göstermişlerdi. Bugünkü Müslüman devletlerin tablosu 90’lı yıllardan çok daha karışıktır. Suriye, Irak, Libya, hatta son olaylarla Türkiye bile kendi iç ve dış meselelerine yoğunlaşmışlardır. İşte israil bunu fırsat bilmiş ve yeni bir hamle yaparak Müslümanların tepkilerini ölçmektedir. Bu cesareti Müslümanların güçlerinin dağınıklığı ve birbiriyle cidalleşmesinden alıyor.
Mescid-i Aksa’nın yıkılması israil ve Emperyalist devletler için çok önemli olmasının ana temelinde; Müslümanların “ortak paydası” olmasından ve “birleştirici unsur” olmasından kaynaklanıyor. Müslümanlar düşünce bazında birçok ihtilafı yaşasa da ortak payda olan Mescid-i Aksa onları bir araya getirebiliyor. Bunun için de Müslüman devletleri bir araya getirecek sembol ve yapılar yok olması gerekiyor. Tarih boyunca da buna benzer hamleleri görmek mümkündür. (Mesela Moğollar İslam beldelerini işgal ederken Müslümanların tarihi eserleri, kütüphanelerini ve sembollere saldırmışlardır. İspanya’da da buna benzer sahneler görmek mümkün…) Bunun içindir ki Mescid-i Aksa onlar için büyük tehlike arz etmektedir.
Mescid-i Aksa ve bütün Müslümanların ana dertleri iki hamleyle çözülebilir. Birincisi; dünya cemaatlerinin bir araya gelmesi ve akideye taalluk etmeyen meseleler dışında birlikte hareket etmektir ki an itibariyle bu biraz uzak görünüyor fakat imkânsız değildir. İkincisi ise devletler bazındadır ki bu daha kolaydır. Aynı tarafta olmak ve kuvvetleri birleştirmektir ki Ortadoğu buna gebedir diyebiliriz. Birleşen birkaç Müslüman devlet süper bir güç oluşturabilir ve etrafındaki devletleri kendi peşinden sürükleyebilir. Bu devletler Müslümanların tüm dertleriyle ilgilenebilir ve oluşan siyasi, ekonomik ve askeri gücüyle birçok aşılmaz gibi görünen sorunların üstesinden gelebilir. Vasat bir çizgiyi yakalayabilecek böyle bir güce karşı hiçbir emperyalist devlet mukavemet edemez. Dolayısıyla bugün oluşan tablo üzerinden Mescid-i Aksa’nın kesin özgürlüğü bu şekilde gerçekleşebilir. Netice itibariyle Mescid-i Aksa bütün Müslüman devletlerdeki ortak paydadır. Böyle bir payda üzerinden birleşmeyi Yüce Allah’tan temenni ediyoruz.