Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Diyarbakır'da yapılan “Kudüs'e sahip çıkıyoruz” mitinginde önemli mesajlar verdi. Yapıcıoğlu, Kudüs'ün önemini vurguladı ve Diyarbakır'dan selam yolladı: “O Kudüs ki, Müslümanların iki kıblesinden ilki, yeryüzünde inşa edilen mescitlerin ikincisi Mescid-i Aksa, Mekke ve Medine'den sonra İslam'ın üçüncü haremi. İslam'ın beşinci harem-i şerif-i Diyarbakır'dan selam gönderiyoruz. Kudüs 1381 yıl önce Hz. Ömer devrinde İslam orduları tarafından fethedildi. 3 yıl kadar sonra Hz. Ömer devrinde fethedilen Diyarbakır'dan Kudüs'e selam olsun. Etrafı mübarek olan Kudüs'te nöbet tutan kardeşlerimize selam olsun.”
Zekeriya Yapıcıoğlu, İslam ümmetinin parçalanmışlığından ve iç çatışmalardan faydalanan Siyonistlerin bu derece pervasız hareket ettiğini belirtti ve kimi medya organlarının tutumunu eleştirdi: “Tek yumruk olalım ki Siyonizm devrilsin inşallah. Buradan basın mensubu kardeşlerim var, onların aracılığıyla sesleniyorum; Siyonistlerin işgal ettiği topraklarda, vatanları işgal altında olan Filistinli kardeşlerimiz bu işgale karşı durduğunda onlara saldıran Siyonistlerin saldırılarına “müdahale” diyorsanız eğer siz orada işgale karşı direnenlere gerçek mermiyle saldırıldığında siz “orantısız güç kullandınız diyorsanız” siz ne dediğinizin farkında değilsiniz. Eğer bilerek bu tabirleri söylüyorsanız, onları meşru görüp kullandıkları gücün aşırıya kaçtıklarını söylüyorsanız yazıklar olsun.”
Evet, aslında “Siyonizm” varlığını büyük oranda “Algı yönetimi”ne borçludur.
Mesela…
Uzun yıllardır “Siyonizm” kötü, Yahudilik “özü itibariyle kötü değil” anlayışı yerleştirilmeye çalışılıyor.
Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile özel bir görüşmemizde bu konuya değinmiş ve aslında halihazırdaki tüm kötülüklerin kaynağının “Yahudi zihniyeti” olduğunu ifade etmişti. Yahudi kutsal metinlerinde “Tüm insanların Yahudilere kölelik yapmak mecburiyetinde” olduğunun belirtildiğini söyleyen Yapıcıoğlu, asıl olanın bu zihniyetle hesaplaşmak olduğunu belirtmişti.
Elimde Yapıcıoğlu'nun görüşlerini destekleyen bir kitap var: “Yahudi Tarihi Yahudi Dini”
İsrael Shahak adlı Yahudi bir Kimya profesörü olan Shakak, çok çarpıcı bilgiler veriyor ve önemli tespitlerde bulunuyor. Yahudi tarihinde dolaşan Shakak, özellikle son bin yılda yaşanan gelişmelerden ve sürecin geldiği son aşamadan söz ediyor.
Kitap, iddia edilenin aksine Yahudiliğin bir muvahhid olan İbrahim aleyhisselam ile bir ilgisinin olamayacağını, çünkü kutsal metinlerinde dahi politeizme (şirk) rastlanabileceğini ifade ediyor: “Kabbala'ya göre evren tek bir tanrının değil, hayali ve uzak bir müsebbibi evvelden (ilk neden) meydana gelmiş olan değişik karakter ve etkilere sahip birkaç tanrının yönetimindedir.” (Sayfa:72)
Shakak, Yahudilerin aşağılandığı Avrupa'dan söz ederken Selahaddin Eyyubi ve Osmanlı dönemlerinde yaşanan hoşgörü ortamının ve verilen ayrıcalıkların Hahamlar tarafından yanlış kullanıldığını ve bundan dolayı Yahudi halkın “Yahudilerden” eziyet gördüğünü belirtiyor. Bundan dolayı Yahudilerin durumunu ancak imkanları ile değerlendirmek gerekmektedir. Barışçıl göründükleri dönemler imkanlarının olmadığı dönemlerdir. Shakak, meseleyi net ifade ediyor: “Bunun için Halacha'ya göre (Halen israil meclisinde referans gösterilen ve Talmud'a dayanan Yahudi siyasal sistemi) Filistinlilere nasıl davranılması gerektiği konusundaki tüm sorun, Yahudilerin sahip oldukları güçle ilgili bir sorundur. Eğer Yahudiler yeterince güçlü iseler, o zaman Filistinlileri sürmeleri dini bir yükümlülüktür.” (sayfa:180) Aslında bu mesele Tevrat'ın I Samuel 15.3'te daha açık bir şekilde izah edilmiştir: “Şimdi git ve Amelikalıları vur ve onların sahip olduğu her şeyi yerle bir et ve onları birbirinden ayırma; erkekler, kadınlar, çocukları, emzikteki bebekleri, öküzleri, koyunları, develeri, eşekleri ve onlara ait her şeyi yok et!” (Sayfa:154)
Shakak, Yahudi tarihinde yaşananların günümüze taşındığını örneklerle izah ediyor: “Doğrusu Gazze'de devriye görevi yapmakla yükümlü olan yedek güçlere bağlı askerlere Gazze'deki Filistinlilerin tıpkı antik dönemdeki Amelikalılar ile aynı olduğunun söylendiği “eğitim konferansları” hiç de yabancı olunmayan bir uygulamadır. Kutsal Kitabın Midianites'in soykırımını teşvik eden ayetleri bugün israil'in en önemli hahamlarından biri tarafından Qibbiya Katliamını haklı göstermek için kullanılmakta ve onun bu çağrıları israil ordusunda geniş bir kabul görmektedir.” (Sayfa:181)
Shakak'ın “Qibbiya Katliamı” dediği olay için önümüze şu bilgi çıkıyor:
“Kibya Köyü Katliamı: 12 Ekim 1953 Ariel Şaron liderliğindeki bir grup israil askeri, Batı Şeria'da bulunan Kibya köyüne bir saldırı düzenledi. Saldırıda 67 kişi öldürüldü, 75 kişi yaralandı.”
Konu yeterince aydınlanmadı, farkındayım; ama sanırım bu alıntılar bile yaşanan sorunun “Filistin” ya da “Kudüs” sorunu olmadığını, asıl yüzleşmemiz gerekenin “Yahudi sorunu” olduğunu ortaya koymaktadır.