Toplumsal katmanları yönlendirmek, onlarda fikri sabitler oluşturmak için çalışan algı mühendisleri bazen sloganlardan, bazen de akılda kalacak görüntülerden faydalanırlar.
Evrim teorisi mesela…
Bir türden diğerine geçişte ara formlar bulunması gerekirken bunun bir örneği yoktur.
Bu alanla ilgilenen paleontologlar bir tek arkeolojik veri sunamazlar.
Eldeki tek veri teoriyi ortaya atanların hayal güçlerini kullanarak oluşturdukları çizimlerdir.
Okul kitaplarında, müzelerde sadece bu resimler bulunur.
Hiçbir ara form örneği bulunmadığı için “evrim terorisi” de bir teori düzeyinde kalmış, hiçbir zaman bunu aşamamıştır.
Ama evrimciler, inkar merkezli ideolojilerine bilimsel kılıf olur diye buna sarılmışlar ve bazen zorlama çalışma ve yorumlarla “teori”yi kabul ettirmeye çalışmışlardır.
Siz ne söylerseniz söyleyin onların zihnini “türlerin kökeni”ni anlatan çizimlerden kurtaramazsınız.
Algı mühendisleri iyi çalışmışlar, iyi çalışmaktalar.
Sadece bilim ve felsefe alanında değil siyasi alanda da aynı algı yöntemleri kullanılmaktadır.
Yöntemi kullananlar kötü niyetli, ondan kuşku yok.
Onlardan yana bir beklenti de yok.
Birileri kendilerini yalan ve iftiraya kodlamışlarsa siz ne yaparsanız yapın düzelmezler.
Ama kötü niyet alana taşınınca, yalan ve iftiralarla siyasi alana bir müdahale söz konusu olunca durum değişir.
İnsan sorar o zaman: “Siz kimin hesabına çalışıyorsunuz?”
Öyle ya bir seçim sürecine girilmiş ve partiler çalışmalar yapmaktadır.
Belden aşağı vurmaların, hakaret ve yalanın ayyuka çıktığı bir dönemde temiz bir siyaset, ölçülü bir dil kullananlar da var.
Hür Dava Partisi’ni takip ediyorsunuzdur.
Son derece temiz, ilkeli ve olgun bir siyaset takip ediyor.
Türkiye siyaseti belki de uzun zamandır karşılaşmadığı bir üslupla karşı karşıyadır.
Yerel seçim çalışmalarını son derece vakur bir şekilde devam ettirmektedir Hür Dava Partisi.
Seçmen pusulasındaki yerlerin tayin edildiği kura çekiminde Hür Dava Partisi birinci sırada çıktı.
Anketlerde ismini anmak istemeyenler da yok sayanlar mecburen Hür Dava Partisi gerçeği ile karşı karşıya kaldılar.
Birçok yayın organı yine görmezden gelerek Meclis’te grubu bulunan partilerin pusuladaki sıralarını söylemekle yetindiler.
Kimileri de yine algı yöneticiliğine soyundular.
Yalan iftiralarla bezedikleri haberlerle duyurdular Hür Dava Partisi’nin pusulada birinci sırada çıktığını.
İşte Milliyet gazetesinin yaptığı tam da buydu.
Tepkiler üzerine aşağıda aldığım kısmı çıkarmışlar haberden; ama bu yalan ve iftira fiilini hafifletmez.
“Hür Dava Partisi, kısa adıyla HÜDA-PAR kamuoyunda Hizbullah’ın devamı olarak bilinmekte.” diye geçiyor haberin içinde.
Aşağıdaki cümleyi kuruyor:
“… Kamuoyunda 1990’lı yıllarda Güneydoğu’da 10 bin kadar faili meçhulün ve domuz bağı ile işkence ile vahşi şekilde işlenen cinayetlerle adını duyuran Hizbullah…”
“Domuz bağı” ile oluşturulan algıdan faydalanmak istiyor. Böyle bir şeyin olmadığı, yalnızca çizimler yapılarak basına servis edildiği, iddiayı ortaya atan Saadettin Tantan’ın sadece karalama amaçlı bu ifadeleri kullandığı ortadayken,
10 bin faili meçhulün devlet ve Pkk tarafından işlenen cinayetler olduğu, Hizbullah’ın 500-600 cinayetle suçlandığı basit bir araştırma ile ortaya çıkarılabilecekken,
Bahsedilen dönemlerde polis ve JİTEM işkencelerinden çok sayıda insanın hayatını kaybettiği bilinmesine rağmen,
Hizbullah’ın işkence yaptığına dair hiçbir delil yokken,
Tüm bunlara rağmen bu yalan ve iftiraya dayalı kışkırtıcı haberin anlamı nedir?
Birileri bu gazeteye Hizbullah üzerinden yalana dayalı karalama amaçlı haberler yaptırarak Pkk’nin meşrulaştırılmasının önünü mü açmak istiyor?
Saldırıya uğrayan, dernek ve parti binaları bombalanan bir camiaya yönelik girişilen saldırgan tavra karşı bir şey demeyenlerin Hür Dava Partisi üzerinden böyle bir dil kullanmasını başka nasıl yorumlayabiliriz?
Ama şunu herkes iyi bilsin.
Yalana dayalı bir hareket de, yalana dayalı bir siyaset de uzun vadede başarılı olmaz.
Yalanlar bazen destek verilenlerin başına bela olurlar.