İnsanları şekillendiren değerler, toplumdan topluma farklılık gösterse de evrensel olan bazı değerler insanlığın ortak mirası gibidir.
Cenazede gülmek, tüm toplumlarda ayıp sayıldığı gibi yanı başında olduğu halde başına felaket gelen birinin yardımına koşmamak da yadırganmaktadır.
Bu aralar yangın gibi bir imtihan yaşıyor ve toplumsal olarak sıkıntılar çekiyoruz.
Böylesi bir felaketin bireysel ve sosyal nedenleri üzerinde durmak ve olayı iyi okumak doğru bir yaklaşım olsa da bu aşamada olması gereken değil elbet.
Bu aşamada yapılması gereken toplumsal bir dayanışma ve imkanları seferber etmektir.
Gel gör ki, bu olgunluğu karakter ve kişilik olarak henüz özümsememiş kişiler, adeta yangına körükle gitmekte bir beis görmüyorlar.
Her toplumun anlayışsızları ve her toplumun olgunlaşmamışları olabilir.
Lakin yaşadığımız sürece dahi siyasi ve bireysel fikrine rant elde etmeye yönelik yaklaşanlar, toplumda hayretle karşılanıyor.
Kişilik eksikliği ve gösteriş budalalığı yangın mahallinden siyasileri, ünlüleri ve sosyal medya fenomenlerini eksik etmiyor.
Kınayanlar, sessizce yardım edenler ve yangını ranta dönüştürmeyi yanlış bulanlar olsa da işin işinde yer alan asıl kahramanları unutmamızı gerektirmez.
Canıyla ve yüreğiyle yangını memleketin ciğerlerini kurtarma endişesi ile söndürmeye katkı verenler, bu uğurda ölenler, mağdur bölge ve insanları temiz duygularla ziyaret edip acılarına ortak olanlar ve sonrası için hem halkın hem toprağın ihtiyaçları için hazırlık yapanlar ne büyük yaratılışlı insanlardır.
İnsani ve de İslami olan yaklaşım bu olsa gerek.
İnsanların sıkıntılarından faydalanmak ve o sıkıntılar üzerine birtakım menfaatler devşirmek bize yakışmaz.
Toprağı ihya eden fidan ekme fikri güzel ve desteklenen bir girişim olsa da önce insan ihya edilmeli, sonra toprak…
Bu aşamada oralarda yaşayan insanlarımıza yönelik maddi ve manevi yardımlar ön plana çıkarılmalıdır.
Yangınlar sönünce toprağı ihya etmenin kampanyalarına yardım, elbette desteklenmelidir.
Ağlayanla ağlamak, sıkıntıyı paylaşmak, dertlerine ortak olmaktır; azaltmaktır.
Sevinçlere ortak olmak da aksine sevinci çoğaltmaktır.
Maalesef hayatımıza giren anlık ve etkileyici kültür; değerlerimizin değişmesine, toplumun hayat damarlarının kopmasına sebep verecek kadar ilgi görmektedir.
Sadece gençlerimiz değil, birçok insanlık budalası; buna alet olmayı böylesi bir felaket zamanında bile yadırgamıyor.
Eline bıçak verip şunu öldür deseniz kaçınıp sakınan kişiler, elinde cep telefonlarını adeta bir bıçak gibi kullanıp toplumu ifsat etmekte -sonuç aynı olsa da- hiçbir beis görmüyorlar.
Siyasi ve bireysel rant, bu yaklaşımı ve sonucu değiştirmez.
Bilakis sorumluluklarımızı unutmamamızı, yapıcı olmamızı, birlik ve dayanışma göstermemizi gerektiren bir felaket yaşıyoruz.
Toplumu saran ahlaki çürümüşlükle gelen cinayetler ve gittikçe körelen değerlerle yaşadığımız toplumsal yangın da en az, başımıza gelen bu yangın felaketi kadar önemli olarak idrak edildiğinde insan yaşar.
İnsan yaşadığında tabiat da yaşar.