Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, seçim sonuçları hakkında İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) değerlendirmelerde bulundu.
Seçim sonucunun hayırlara vesile olmasını dileyen HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, gergin bir seçimin yaşanmadığını belirterek, “Neticede bir seçim oldu. Pek çok kişi ortamın gergin olacağına ve bazı olayların çıkacağına dair endişeler taşıyordu. Çok şükür ufak tefek bazı olayların dışında kayda değer ciddi bir olay yaşanmadı. Belki en sevindirici tarafı budur.” dedi.
“AK Partinin sorumluluğu artmıştır”
Tek başına hükümeti kurabilecek güce sahip olan AK Parti’nin, kendisine verilen bu kredinin sınırsız olduğunu zannetmemesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, “ Her iki kişiden birisinin oyunu aldım diye geride kalanları görmezden gelmemesi gerekir. Kucaklayıcı bir dil geliştirerek, insanların sorunlarını giderilebilecek yöntem ve üslup benimsemeli. AK Parti’nin, memleketin bütün meselelerine artık bundan sonra sorumluluğu artmıştır. 280 civarında vekil beklerken, 317 sandalyeye sahip olduktan sonra, bu işin bahanesi de kalmamıştır. Memlekette çözüm bekleyen bütün sorunlara el atılmalıdır.” İfadelerini kullandı.
“Asgari ücretlilerden hiç vergi alınmaması gerekir”
Ülkede başta Kürt meselesi olmak üzere bunun dışında ekonomik sorunların ciddi boyutta olduğuna da vurgu yapan Yapıcıoğlu, “ Gelir dağılımında ciddi bozukluklar var. Bizim ekonomik olarak bazı taleplerimiz olacak, bunu belki yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşacağız. Asgari ücretin bin 300 liraya çıkarılacak olması iyi bir şey, yalnız bize göre asgari ücretin mutlak surette vergiden de arındırılması gerekir. Asgari ücretlilerden hiç vergi alınmaması gerekir. Kâğıt üzerinde 'Çok kazanandan çok vergi alınıyor’ gibi bir düzenleme var ama, aslında fiiliyatta gerçekte vergi yükü dar gelirlilerin sırtındadır. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. Hatta negatif veya menfi vergi diyebileceğimiz bir geçiş olmalıdır. Varlıklı ve zengin olan insanlardan toplanan vergilerin bir kısmı, kendi geçimini sağlayamayan vatandaşlara devlet tarafından ödenmelidir. Yani asgari ücretlilerin, dar gelirli olanların vergi vermemesi bir tarafa, devletin onlara bir katkısı olması gerekir diye düşünüyoruz. Bunu da daha sonraki zamanlarda geniş bir şekilde kamuoyuyla paylaşırız.” İfadelerini kullandı.
“Türkiye’de ciddi bir muhalefet boşluğu var”
Seçim sonuçlarının üzerinde uzun uzun analizler yapmak gerektiğini dile getiren Yapıcıoğlu, “ Belki bölge bölge, il il, sandık sandık analizler yapmak gerekiyor. Fakat şu anda çıkan sonuç itibariyle görünen şu ki; Türkiye’de ciddi bir muhalefet boşluğu var. Muhalefet bütünüyle ciddi anlamda bir güç kaybı yaşamıştır. Seçimin en bariz sonucu budur.” şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu, normal şartlarda iktidarda olan partilerin güç kaybettiğini belirterek Türkiye’de ise, muhalefetin güç kaybettiğine dikkat çekti.
“Muhalefet inandırıcı olamıyor”
Muhalefetin inandırıcı olamadığına da dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Muhalefet bir proje geliştiremiyor. Muhalefet hükümetin politikalarından ziyade, bazı şahıslarla veya şahıslara karşıtlık üzerinden muhalefet dili geliştirdiği için gelişemiyor. Topluma da umut olamıyor, bir katkı da sunamıyor. İktidarı adalete zorlama noktasında kendi görevini yapmıyor. Bu noktada muhalefet, hükümetin yanlış gördüğü politikaları düzeltmek, adil olmadığını düşündüğü politikalarda onu adalete zorlamak için ne yapması gerektiği konusu üzerine ciddi ciddi kafa yorması gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Hükümete uyarılarımıza devam edeceğiz”
Kürt meselesine de değinen Yapıcıoğlu, “ Kürt Meselesinin çözümü adına 2013'ün başında başlayan çözüm sürecinde, yapıılan hata ve yanlışlara sürekli dikkat çekmeye çalıştık. İnşallah bu hatalardan ders çıkarılmıştır. Her şeyden önce hükümetin Kürt meselesini PKK’ye indirgememesi lazım. Sanırım bu konuda geçmişte yaptıkları hatalardan ders çıkardıklarına dair bazı mesajlar verildi. Bundan sonra sürecin izleyicisi olacağız, yanlışlar yapıldıkça, biz yine kendimizce yanlış gördüğümüz hususları yüksek sesle dile getireceğiz. Hükümete uyarılarımıza devam edeceğiz, mutlaka bu meselenin çözülmesi gerekir. Kürt meselesi çok köklü, derin, acil çözüme kavuşturulması gereken ve çok acılar yaşatan bir sorundur. Mutlak surette bunun çözülmesi gerekir." şeklinde konuştu.
“Hiçbir parti ve kişi tek başına bütün olarak Kürtleri temsil edemez”
Kürt meselesi sistemden kaynaklanan bir sorun olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, çözüm sürecinde temelin doğru atılması ile, üzerine sağlam bina inşa edilebileceğini belirterek, “ Hiçbir parti ve kişi tek başına bütün Kürtleri temsil edemez veya hiçbir parti, grup ve örgüt tek başına Kürtlerin bütün taleplerini de masaya taşıyamaz. Bu nedenle muhatap millet olmalıdır. Elbette ‘Muhatap millettir’ sözü çok soyut bir kavram. 20 milyon Kürt varsa, bunların her birisine ‘Siz ne istiyorsunuz, talebiniz nedir’ sorulabilecek değil, böyle bir şey muhâldir. Eğer muhatap bütün olarak millet ise, Kürtlerin talepleri konusunda Kürtlerin yapılarının tamamıyla hükümet içerisinde olmalı, hepsinin taleplerini almalı, bunların hemen yerine getirebilecek olan ve hemen karşılanabilecek olanları da hiçbir suret ileri sürmeden mutlaka yerine getirmelidir. Adalet temelinde bu sorun çözülmeli. Eğer bu olmazsa hükümet şunu iyi bilsin ki; 7 Haziran seçimlerinde nasıl tek başına hükümet olamayacak bir oyla koalisyon ihtimali ortaya çıktıysa, bu da gerçekleşmeyince erken seçim ile 2011'de almış olduğu oya yakın yüzde 49'un üzerinde bir destek almışsa, bu sınırsız bir şekilde ve sınırsız bir süre ile verilmiş bir kredi değildir. Sorunları çözmesi için belki hükümetin sorumluluğu ve yükü artmıştır. Bunu iyi okumalıdır. Başta Kürt meselesi olmak üzere, doğru yöntemlerle bütün yapıları ve bütün temsilcileri muhatap almak suretiyle bir çözüm mutlaka bulunmalıdır.” dedi.
“Uzlaşma zemininde bir anayasa değişikliği yapılması gerekiyor”
Yeni Anayasa çalışmaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu şöyle devam etti: “Aslında bütün kamuoyunun yeni ve sivil bir anayasa beklentisi uzun süredir var. 2011 seçimlerinde bütün partiler yeni bir anaysa sözü verdiler. Mecliste bir anayasa komisyonu kuruldu. Her parti eşit oranda komisyona üye verdi. Anayasa yazım süreci güya başlayacaktı. Fakat ciddi bir ilerleme sağlanamadı. Dolayısıyla 2011 yılında mecliste olan partiler ile şu anda mecliste olan partiler aynı partiler ve hepsinin de bu sözü yerinde duruyor. Hükümetin tek başına anayasa yapacak bir çoğunluğu yok. Biliyorsunuz anayasayı değiştirmek için en az 5’te 3 çoğunluk gerekiyor. Bu da 330 milletvekili sayısına tekabül ediyor. Şu anda kesinleşmiş resmi sonuçlar açıklanmadı fakat gayri resmi sonuçlara göre Ak Parti’nin 317 sandalye kazandığı belirtiliyor. Referanduma götürmek için 330, referanduma götürülmeden anayasa değişikliği yapabilmek için 367 milletvekili sayısına ulaşması gerekir. Bu sayı tek bir partide yok. Dolayısıyla partilerin yine kendi aralarında anlaşması ve uzlaşması veya en azından iki partinin birisi ve AK Parti olmak üzere en azından iki partinin, uzlaşma zemininde bir anayasa değişikliği yapması gerekiyor.”
“1982 Anayasası 40 yamalı bir bohça gibi”
1982 Anayasasının darbe sonrası millete dipçik zoruyla dayatılan bir anayasa olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu son olarak, “ Mutlaka bunun değiştirilmesi gerekiyor. Yani baştan sivil bir anayasa değişikliği yapılması gerekiyor. 1982 anayasası 40 yamalı bir bohça gibi. Bazı yerlerine yeni yamalar yapmak suretiyle ‘bu yeni bir anayasadır’ demek, bu milleti tatmin etmeyecektir. Kamuoyunun böyle bir beklentisi vardır. Bu konuda doğrusu çok net bir şey söylemek şimdiden mümkün değildir.” ifadelerini kullandı. (M.Hüseyin Temel / Yunus Sırat – İLKHA)