Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu; 13’üncü İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul zirvesi, bölgede devam eden çatışmalı süreç ve Eğitim-Sen’in LGBTİ faaliyetlerine yönelik dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul’da düzenlenen ve 50’nin üzerinde ülkenin devlet başkanının katıldığı İİT liderler zirvesi hakkında değerlendirmede bulunan Yapıcıoğlu, şunları söyledi: “İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) zirve toplantısı gerçekleştirildi. Malumunuz, siyonistlerin Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı işgal etmesinden sonra buna bir tepki olarak 1969 yılında İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ismiyle kurulan bu yapının temel amacı Filistin topraklarını bu işgalden kurtarmaktı. Amaç Kudüs’ü Yahudi işgalinden siyonist işgalden kurtarmaktı. Ama süreç içerisinde işlev görmedi ve gittikçe zayıfladı. Birkaç gün önce zirvenin açılış konuşması da dâhil olmak üzere zirvede söz alan bazı ülke liderlerinin mesajlarının arasında gerçekten kulağa hoş gelen çok güzel mesajlarda vardı. Yeniden ümmet olma, İslami yakınlaşmayı daimi gündem maddesi haline getirme ve pek çok konuda ortak hareket etme söylemleri hâkimdi.”
“Umuyor ve diliyoruz ki orada söylenen sözler samimi bir şekilde söylenmiş olsun”
Parti programlarında yer alan konuların İİT zirvesinde dile getirilmesinin memnuniyet verici olduğunu, fakat söylenilenlerin sözde kalıp kalmayacağı hususunda tereddütleri olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Bizim de daha önce sıkça söylediğimiz, hatta parti programımızda yazdığımız konular bunlar. Benzeri başka konular da mevcut programımızda. Mesela başından beri biz diyoruz ki; İslam coğrafyasındaki İslam ülkelerinin herhangi birinde bir sorun baş gösterdiğinde bu sorun ümmet içi bir meseledir, aile içi bir meseledir ve bunun ümmet içerisinde kalması ve ümmetin bu sorunları halletmesi gerekir. Ta ki on binlerce kilometre ötelerden emperyalistler gelip bu işe müdahil olmasınlar. Parti programlarımızda yazdığımız ve sıkça tekrar ettiğimiz bu gerçeklerin böyle bir zirvede dile getirilmiş olması bizi sevindirmiştir. Lakin bunların sözde kalıp kalmayacağı konusunda bir netlik, en azından düşüncelerde bir netlik olmadığını müşahede ediyoruz. Umuyor ve diliyoruz ki orada söylenen sözler samimi bir şekilde söylenmiş olsun ve orada söylenen sözlerin gereğini yerine getirmek için yine samimi bir çaba ortaya konulsun. Bizim endişelenmemizin haklı sebepleri vardır.” dedi.
“Zirveye, HAMAS’ı terör örgütü listesine koymuş olan bir ülkeye teşekkürle başlanıyor”
Zirvenin açılış konuşmasında HAMAS’ı terör örgütü listesine koymuş olan bir ülkeye teşekkürle başlanmasını eleştiren Yapıcıoğlu, “Biraz önce de belirttiğim gibi 1969’da Kudüs’ü işgalden kurtarma amacıyla kurulmuş bir örgüt, zirve açılış konuşmasına; Kudüs’ün ve Filistin’in bağımsızlığı ve özgürlüğü için çaba sarf eden, ümmetin en izzetli fertlerinden oluşan en izzetli yapılardan bir tanesi olan HAMAS’ı terör örgütü listesine koymuş olan bir ülkeye teşekkürle başlanıyor. İslam Âlimler Birliğini terör örgütü olarak tanımlarsanız, onun başındaki bir piri faniyi terörist başı olarak yaftalayıp ülkelere girişinin önüne engel koyarsanız millet sizin ümmet söylemlerinizden endişelenmeye başlayacaktır.” diye belirtti.
“Ortak paydanın İslam olması lazım”
Zirveye katılan ülkelerin liderlerine seslenen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam İşbirliği Teşkilatı paydasında bir araya gelmiş olan ülkelerin ortak paydasının da İslam olması lazım. Eğer Müslümanlar olarak bir araya gelmişseniz -ki bu kitabınızın, Rabbinizin ve peygamberinizin emridir, bu durumda birlik olmak, beraber olmak ve bir birilerinin derdiyle dertlenmek inancımızın bize emridir. Eğer siz bu emirler çerçevesinde bir araya gelmişseniz- sizin ölçünüz de o dinin kutsal kitabı olmalıdır. Eğer siz gerçekten kendi şahsi menfaatlerinizi idare ettiğiniz ülke menfaatlerinin üzerinde görmemiş olsaydınız belki memleketlerinizin hali bu olmayacaktı.”
“Birbirinize karşı merhametli olabilseydiniz Müslümanların durumu bu olmayacaktı”
İslam ümmetinin içinde bulunduğu durumun, ülke yöneticilerinin milli menfaat veya ulusal çıkar gibi gerekçelerle hareket etmesine bağlayan Yapıcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Siz, ey İslam ülkelerini yöneten yöneticiler! Ne idiğü belli olmayan, milli menfaat veya ulusal çıkar gibi gerekçelerin arkasına saklanarak sizin kardeşlerinizin memleketlerinin onlar için cehenneme çevrilmesine sessiz ve seyirci kalmasaydınız; eğer siz, kardeşlerinize yapılan zulümlere itiraz edebilme cesaretini gösterebilseydiniz; eğer siz gerçekten kendi aranızda birbirinize karşı merhametli olabilseydiniz, Rabbinizin size emrettiği gibi izzetinizi küffara karşı gösterebilseydiniz bugün 1 milyar 700 milyon Müslüman’ın durumu bu olmayacaktı. Her şeye rağmen umuyor ve diliyoruz ki; bu zirve İslam ümmetinin gerçekten birbirine yaklaşmasına, kardeşlik şuurunun pekişmesine, Müslümanların birbiriyle dayanışmasına, Müslümanların birbirine merhamet ve şefkatle yaklaşmasına, memleketlerini işgal eden küffara karşı izzetli ve cesurca bir tavır ortaya koymalarına vesile olsun. Rabbim o günleri görmeyi hepimize nasip eylesin.”
“Fiziki, maddi güç olarak zayıf olanın hak arama yöntemi olarak güce başvurması ahmaklıktır”
Çatışmalı süreç ve bölgenin içerisinde bulunduğu son durum hakkında da değerlendirmede bulunan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
“Gündemin değişmeyen maddelerinden bir tanesi de özellikle bölgemizde yaşanan çatışmalı süreçtir. Son dönemlerde bölgede yürütülen bu siyasetin yanlış olduğu, hata olduğu malum partinin içerisindeki bazı şahıslar ve bazı milletvekilleri tarafından dile getirilmeye başlandı. Fiziki, maddi güç olarak zayıf olanın hak arama yöntemi olarak güce başvurması ahmaklıktır. Hak arama yöntemi olarak kuvvete başvurma ahmaklığını ortaya koyanların daha sonra ‘devlet orantısız güç kullanarak bizim üzerimize geldi’ şeklinde ağlaşmalarının bir manası yoktur. Daha önce de söyledik; Özerklik veya öz yönetim, adına her ne derseniz deyin bunun tek taraflı ilanı olabilecek bir şey değildir. Eğer siz memleketin idari yapısında bir değişiklik istiyorsanız, bunu dile getirir ve mutabakatın sağlanmasını zorlarsınız. Ama işi bir oldubitti ile kazılmış çukurlara veya onların kenarlarına veya evlerin içerisine yüzlerce kiloluk hatta tonlarca ağırlıkta bombalar yerleştirerek yapmaya kalkarsanız, devletin şiddetle sizin üzerinize geleceğini de mutlak surette hesap etmişsiniz demektir. Hatta belki istediğiniz buydu. Şu anda memleketin dört bir tarafında iç savaş manzaraları oluşturmak için yoğun bir çaba içerisinde olduğunuzu gizlemeye çalışmayın.”
“Ağır hak ihlalleri yaşanmıştır”
Yaşanan çatışmalı süreçte sivil kayıplara ve hak ihlallerine de dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Evet, çatışmaların şehir içine taşınmasından sonra mutlak surette hak ihlalleri yaşanmıştır. Hem de ağır hak ihlalleri yaşanmıştır. Ciddi anlamda siviller de bundan zarar görmüştür, sivil can kayıpları yaşanmıştır. Milletin evi yıkılmıştır, evi yıkılmayanlar da evlerini kullanamamaktadırlar. Hastaneler yıkılmış, okullar tahrip olmuş, öğrenciler okula gidememiştir. Herkesin hayatı alt üst oldu. Bundan siyasi bir rant bekleyerek bu işe girenler, siyaseten de bu işten zarar ettiklerini umarım görmeye başlamışlardır. Bu çatışmaların bir an önce bitmesi, memleketin bir an önce huzura kavuşması insanların normal hayatına dönebilmesi temennimizdir.” dedi.
“Adalet sağlanmadan huzur avdet etmez”
Yapıcıoğlu, “Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Eğer memlekete gelen huzurun kalıcı olması isteniyorsa, gerçekten kalıcı bir kardeşliğin tesis edilmesi isteniyorsa bunun mutlak surette adalet temelinde olması gerekir. Adalet sağlanmadan huzur avdet etmez. Adalet sağlanmadan sağlanan sükûnet kalıcı olmaz. Adil olmayan bir çözüm, çözüm değildir. Bunu da herkesin bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir.” diye belirtti.
Kürt Meselesinin çözümünde hükümetin muhataplık noktasında hatalar yapmaya devem ettiğini belirten Yapıcıoğlu, şunları ifade etti:
“Çatışmalar başladıktan sonra birçok kez söyledik, buradan bir kez daha söylemekte, tekrar etmekte fayda görüyorum. Adına çözüm süreci dedikleri çatışmasızlık sürecinde hükümetin sadece bir partiyi veya bir örgütü veya onun liderini muhatap alarak bu süreci sürdürmeye çalışması hataydı. Bugün hükümet bu işin muhatabı yoktur demekle aynı hatayı tekrar ediyor. Bu daha önce söylenenin bu kez tersten söylenmesidir. Bir partiyi veya bir örgütü bütün Kürtlerin temsilcisi makamına oturtanlar bugün de diyorlar ki onlar silaha sarıldığı için artık bu meselenin muhatabı yoktur ve konuşacak bir şeyde yoktur. Bu yine bu meselenin tek muhatabı, Kürtler ‘in tek temsilcisi o malum çevrelerdir demenin başka bir şeklidir.”
“Terörle mücadele devam ederken reform yapılmaz yaklaşımı doğru değildir”
Yapıcıoğlu, “Bu konuda da hükümete seslenerek şunu söylemek istiyoruz; Operasyonlar devam ederken veya “terörle mücadele devam ederken reform yapılmaz” mantığı ve yaklaşımı doğru değildir. Eğer siz gerçekten meseleyi çözmek istiyorsanız, elinde silah olan, eylemlere girişenlere karşı operasyon yaparken de atmanız gereken adımları mutlak surette atmak zorundasınız. Siyaseten belki sizlere bazı şeyleri kaybettirir düşüncesiyle bunu erteliyor olabilirsiniz, ama yanlış yapıyorsunuz. Kısa günün karı diyerek bu yola sapmışsanız, emin olunuz ki uzun vadede bu politikanızdan da en büyük zararı yine siz göreceksiniz. Memlekete bir iyilik yapmak istiyorsanız kısa vadede siyaseten size zararı olabileceğini kesin olarak biliyor olsanız bile memleketin menfaatine olan bu adımları bir an önce atmalısınız. Atılacak bu adımlarla inşallah daha güzel günler ve daha adil bir yönetim bizi bekliyor olacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Ne kadar azgınlık varsa hepsini yapmaya/yaptırmaya çalışıyorlar”Son zamanlarda gündeme gelen LGBTİ faaliyetleri ve Eğitim-Sen’in bu konudaki yoğun çalışmaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Zekeriya Yapıcıoğu, dikkat çekici açıklamalarda bulundu:
“Malumunuz birkaç gün önce partimizin Eğitim İşleri Başkanlığının yapmış olduğu bir açıklama vardı. Eğitim sendikalarından bir tanesi sözüm ona çocuklara eğitim verecek diye insan hakları ve çocuk hakları çerçevesinde olaya yaklaşarak, süslü bazı laflarla kendi ahlaksızlıklarını, kendi sapıklıklarını ilkokul düzeyindeki çocuklara bulaştırmak için sinsi bazı planlar içerisindedirler. Bazı Avrupa birliği ülkelerinde maalesef bunların uygulamaları da vardır. İlkokul seviyesindeki çocuklara cinsel bilgiler veya cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği adı altında, tarih boyunca sapıtan, yoldan çıkan kavimlerin farklı farklı tarihlerde yapmış oldukları ne kadar azgınlık varsa hepsini bir araya toplayıp bunları yapmaya/yaptırmaya çalışıyorlar ve olabildiğince de yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de bazı masum ifadelerin arkasına saklanmaya çalışıyorlar.”
“Bu işi ilkokullara kadar yaygınlaştırmak ve o körpecik beyinleri zehirlemek istiyorlar”
Yapıcıoğlu, “Mesela diyorlar ki biz hoşgörü istiyoruz, kimse bize ayrımcılık yapmasın, kimse bize farklı davranmasın. Zaten şu anda Türkiye de, mevcut durumda yaptıkları hiçbir melanet suç sayılmıyor. Kimsenin onlara karıştığı falan da yok. Ama onlar kendi sınırları içerisinde de kalmaya razı değiller. Parti açıklamamızda da belirttiğimiz gibi; bu işi ilkokullara kadar yaygınlaştırmak ve o körpecik beyinleri zehirlemek istiyorlar. Bu melanetlerini sergilerken herkesin onlara sessiz ve tepkisiz kalmasını istiyorlar, bunun da adına hoşgörü diyorlar.” diye belirtti.
“Bu tehlikeye dikkat çekmek zorundayız”
“Bu toplumsal ifsat çalışmalarının önünde set olmak durumundayız.” diyen Yapıcıoğlu, “Gücümüz neye yetiyorsa, sesimiz çıktığı kadar, boğazlarımızı patlatırcasına bu tehlikeye dikkat çekmek zorundayız ve çekeceğiz. Halkı bu tehlikeler karşısında uyarmaya, bunun farkına vararak bu gaflet uykusundan herkesi uyandırmaya çalışacağız. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde ciddi bir toplumsal muhalefet oluşmazsa, bu tehlikenin farkına varan insanlarda artış yaşanmaz ve onların tepkilerini ortaya koymasını sağlayamazsak, korkarım ki yarın bir gün öyle yasal düzenlemeler gelecek ki belki de bu sapıkların yapmış olduklarına ahlaksızlık demek bile suç sayılacak.” dedi.
“İnşallah onların bu sinsi planlarını boşa çıkaracağız”
Yapıcıoğlu, “Bir taraftan kendilerine eğitim sendikası diyen birileri okullara bunu sokmaya çalışırken bir taraftan da ana muhalefet partisi kanun teklifi vererek bunlara yasal koruma sağlamaya çalışıyor. Öbür taraftan başka bir parti de daha üst düzeyde anayasal bir güvence sağlamak istiyor bunlara. Ama dediğim gibi biz bunlara tepkisiz kalmayacağız ve herkesin bu tehlikenin farkına varması için elimizdeki her türlü imkânı seferber edeceğiz. İnşallah onların bu sinsi planlarını, tuzaklarını ve oyunlarını boşa çıkaracağız.” şeklinde konuştu.
İLKHA